CAMİDE DİL KOPARMA SÖYLEMİ – Ruhittin SÖNMEZ
CAMİDE DİL KOPARMA SÖYLEMİ - Ruhittin SÖNMEZ
Bu Cuma namazında partili Cumhurbaşkanı Erdoğan, -nereden icap ettiyse- Çamlıca Camisinde yanında imam olduğu halde ayağa kalkıp, mihraptan cemaate hitap etti.
Camiler sevgi, birlik, hoşgörü, huzur ve barış mekanlarıdır. Camilerde öfke ve nefret dili kullanılmamalıdır.
Üç gündür iktidar kanadından Sezen Aksu’ya karşı yürütülen bir linç kampanyası vardı. Sanatçı 5 sene önceki bir şarkısında “Hz. Âdem ile Havva’ya hakaret ettiği” gerekçesiyle suçlanıyordu.
Camide yaptığı konuşmasında,Cumhurbaşkanı Erdoğan bu linç kampanyasına katıldı:
“Hz. Âdem efendimize uzanan dilleri yeri geldiğinde koparmak bizim görevimizdir” dedi.
Partili Cumhurbaşkanının hem konuştuğu mekân ve hem de Sezen Aksu’nun dilini koparmaktan bahseden konuşması sözün bittiği yerdir. Keşke bu konuşma yapılmamış olsaydı.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına göre devletimiz “demokratik, laik, bir hukuk devletidir.”
Partili Cumhurbaşkanının bu eylemi demokratik kurallara, laiklik ve hukuk devleti ilkelerine aykırıdır.
*****************************
İNANÇ VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ
Demokratik devletlerde “HERKES ifade özgürlüğü hakkına sahiptir.” (AİHS md.10)
Anayasamızın 26. Maddesinde “ifade hürriyeti” şu ifadelerle açıklanmış: “HERKES, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.”
Anayasamızın 24 ve 25. maddelerine göre ise; HERKES vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. Dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamayacağı gibi dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamayıp suçlanamayacağı hüküm altına alınmıştır.
Bir önceki yazımda Sezen Aksu’nun şarkısındaki ifadenin bir hakaret içerdiği iddiasının somut bir gerekçesinin olmadığını, bazı kişilerin kendi din algısına göreve siyasi amaçlarla ortaya konulmuş bir iddia olduğunu anlatmaya çalıştım.
Anayasa Mahkemesi’ne göre, “ifade özgürlüğü siyasi, sanatsal, akademik veya ticari düşünce ve kanaat açıklamaları gibi her türlü ifadeyi kapsamına almaktadır.
Sanatsal çalışmalarda durum daha geniş yorumlanmaktadır. Çünkü “sanat eserlerinde birden çok anlama gönderme yapmaları nedeniyle ortaya koyduğu mesajın tespiti kolay değildir ve kişiden kişiye değişebilmektedir.”
Bu yüzden, Anayasa Mahkemesi’ne göre, sanatsal ifadeler Anayasa’nın İfade Hürriyetini düzenleyen 26. ve 27. Maddelerinin koruması altındadır.
Sanat eserlerinin demokratik bir toplum için taşıdığı büyük önem dikkate alınarak, devlet adına yetki kullanan makamlara çok dar bir takdir aralığı bırakılmıştır.
“Şiddeti teşvik etmediği, terör eylemlerini haklı göstermediği ve nefret duygusunun oluşmasını desteklemediği sürece sınırlama getirilemeyeceği” kabul edilmiştir.
*****************************
TÜRKİYE LAİK BİR ÜLKE İSE
Türkiye Cumhuriyeti laik bir devlettir. Cumhurbaşkanı Erdoğan 2011 yılında, Başbakan olarak Mısır ve Tunus’a yaptığı ziyaretlerde, şu sözleri sarf etmişti:
“Türkiye'de anayasa laikliği, devletin her dine eşit mesafede olması olarak tanımlar. Laiklik kesinlikle ateizm değildir. Laik bir rejimde insanların dindar olma ya da olmama özgürlüğü vardır. Ben Mısır'ın da laik bir anayasaya sahip olmasını tavsiye ediyorum. Çünkü laiklik din düşmanlığı değildir. Laiklikten korkmayın. Umarım ki Mısır'da yeni rejim laik olacaktır.”
“Laik devlet her inanç grubuna eşit mesafededir. İster Müslüman olsun, ister Hristiyan olsun, ister Musevi olsun, ister ateist olsun… Hepsinin güvencesidir. Biz böyle inanıyor, böyle düşünüyoruz.”
O halde, laik Türkiye’de, herkes gibi, Sezen Aksu da başka bir dinden veya dinsiz olsa bile devlet buna karışamaz. İnancını sorgulayamaz.
*****************************
HUKUK DEVLETİ MİYİZ?
Hiçbir hukuk devletinde devlet başkanlarına vatandaşlarından bazılarının “dilini koparma görevi ve yetkisi” verilmemiştir. Hukuk devletlerinde bir söz veya fiilin suç olup olmadığına BAĞIMSIZ YARGI karar verir.
İktidar kanadının Sezen Aksu’yu linç kampanyasına katılan Adalet Bakanıda, MHP Genel Başkanı Bahçeli de, Cumhurbaşkanı Erdoğan da kendilerini yargı yerine koyup, “şüphelinin” savunmasını bile dinlemeden mahkum ettiler. Bir de “dilini koparmak” gibi bir ceza icat ederek hükmü verdiler.
Bizim savunduğumuz kişiler değil, ilkelerdir. 2010 Anayasa Referandumu ve “Çözüm Sürecinde”söyledikleriyle, belki de “Sezen Aksu bunları hak etti” diyebilirsiniz. Ama Türkiye bunları hak etmiyor.
****
Gazeteci Sedef Kabaş olayında da aynı yöntemi uyguladılar. Kabaş, konuşmasının tamamını izleyemediğim canlı TV yayınında, bir Çerkez atasözü kullanmış. Buradan “Cumhurbaşkanına Hakaret” ettiği anlamı çıkarılarak, gece saat 02’de, göz altına alınmış. Sonra tutuklanarak hapse konuldu.
Oysaki, Cumhurbaşkanı Erdoğan daha 5 ay önce "Yeni düzenlemeyle, sırf ifade almak üzere gece yarısı gözaltına alma, otelde, havalimanında yakalama gibi işlemlere son verdik" demişti.
İsnat edilen suç işlenmiş olsa bile gece evinden gözaltına alma ve tutuklama hukuka aykırıdır. Kabaş mesai saatlerinde ifade vermeye çağrılabilirdi. Böyle yapılmadı, bu gazeteci üzerinden bir nevi gözdağı verildi.
TV Kanalı Tele-1 hakkında inceleme yapacak kurulun başı, RTÜK Başkanı hiçbir inceleme yapılmadan “ihsas- rey”de bulundu. Adalet Bakanı kafasında yargılamayı yapıp cezayı kesti.
Bunlar hukuk devleti olmadığımıza dair endişeleri artırır, başka bir işe yaramaz.
Demokratik ülkelerde bunlar yargıya bile taşınmaz. Ama madem taşıdınız, bırakınız yargı işini yapsın.
****
CUMHURBAŞKANINA HAKARET SUÇU OLMAMALI
Dünyada, “Cumhurbaşkanına Hakaret” suçlamasıyla, 10 yılda 38.500 dava açılan ve 12.881 mahkûmiyet kararı verilen başka bir ülke yok. AKP dönemi dışında, Türkiye Cumhuriyeti’nin tamamında bu konuda açılan davaların toplamı bile bu kadar değil. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olduğu dönemde bu suç iddiasıyla 160 binden fazla soruşturma açılmış olması dehşet verici.
Mademki partili Cumhurbaşkanlığı yürürlükte. Mademki Cumhurbaşkanı mı, parti genel başkanı olarak mı konuştuğunu bilemiyoruz, Türk Ceza Kanunundaki “Cumhurbaşkanına hakaret” maddesi (TCK md.299) kaldırılmalıdır.
Cumhurbaşkanına yapıldığı iddia edilen hakaretler de, bütün vatandaşlar için geçerli olan (TCK md.125’te düzenlenmiş olan) Hakaret Suçu kapsamında yargılanmalıdır.
24 Ocak 2022
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.