Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

5Eki/210

TÜRKİYE’NİN DEMOKRASİ SEVİYESİ – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

TÜRKİYE’NİN DEMOKRASİ SEVİYESİ - Ruhittin SÖNMEZ

Freedom House (Dünya Özgürlükler Evi) demokrasi, özgürlük ve insan hakları konularında araştırmalar yapan dünyanın en güvenilir sivil toplum örgütlerinden biridir. Dünyadaki diğer ülkeler gibi bizde de sivil toplum örgütleri ve halkla da görüşme ve anketler yaparak, siyasi haklar ve sivil özgürlükler konusunda durum tespiti yapıyor.

Freedom House raporlarında, “Türkiye son 10 yıl içinde dünyada demokraside en fazla kan kaybeden ikinci ülke olarak yer almakta. 2017 yılından bu yana demokrasi alanında kısmen özgür ülke statüsünde bile değil, özgür olmayan ülke statüsündeyiz. Türkiye bu yıl da "özgür olmayan ülkeler" kategorisinde yer aldı.

100 puan üzerinden 32 puan alan Türkiye, 195 ülkenin yer aldığı "özgürlük" sıralamasında 146'ncı sırada.

“Dış güçlerin saldırısı” gibi savunma ataklarına geçmeden önce raporun içeriğine bir göz atalım.

****

Freedom House raporunda, mesela “Türkiye’de Basın ve ifade özgürlüğünün baskı altında olduğu” tespit ediliyor.

“Türkiye’de ana akım medyanın, başta televizyon kanalları olmak üzere, hükümetin duruşunu yansıtan yayınlar yaptığını ve haberlerde sık sık benzer manşetlerin atıldığı kaydedildi. Bazı bağımsız gazete ve internet siteleri faaliyetlerine devam etse de bunların büyük bir siyasi baskı altında oldukları” ifade ediliyor.

Yalan mı?

****

Raporda“Türkiye’de bireylerin, devlet veya devlet dışı aktörlerin aşırı müdahalesi olmaksızın mülk sahibi olma ve özel iş kurma hakkını kullanabilmesinde” sorunlar tespit edilmiş.

“Özel mülkiyet hakları yasal olarak kutsaldır, ancak 2013'ten beri hükümeti eleştiren birçok kişi, müdahaleci vergi ve düzenleyici denetimlere tabi tutuldu.

2016 darbe girişimi sonrasında, terör örgütleriyle bağlantılı olduğu düşünülen şirketler, STK'lar, vakıflar, şahıslar, medya kuruluşları ve diğer kuruluşların mal varlıklarına el konuldu. 2018'de yayınlanan bir ankete göre, köşe mağazalardan büyük holdinglere kadar en az 11 milyar dolarlık özel işletme varlıklarına el konuldu” deniyor.El konulan milyarlarca dolar varlığın, hükümetin atadığı kayyumlarla yönetilmekte olduğu"ifade ediliyor.

Bu tespitler doğru değil mi?

****

Raporda,“Resmî yolsuzluğa karşı önlemler güçlü ve etkili değil” tespiti yapılıyor.

"Yolsuzluk, kara para aklama, rüşvet ve devlet sözleşmelerinin dağıtımında hükümetin en üst düzeylerinde bile büyük bir sorun olmaya devam ettiği" anlatılıyor.

Ayrıca; Halkbank davasında Reza Zarrab’ın, Amerikan mahkemelerindeki ifadesinde "üst düzey Türk yetkililerin rüşvet aldığını ve Erdoğan'ın başbakanlık görev süresi boyunca rüşvetlerin bir kısmını bizzat onayladığını” yazıyor.

Doğru değilse, bugüne kadar bu utanç verici iddiaların muhatapları niye açıkça yalanlamıyor?

Sedat Peker, devleti yönetenler ve ilişkide bulundukları kişiler hakkında, bunlardan daha beter iddialar ortaya attı. Niye bunları soruşturacak bir Cumhuriyet Savcısı çıkmıyor?

*********************************

VİCDAN, ADALET, AHLAK, HUKUK

J. J. Rousseau’nun ifadesiyle “Vicdan Allah’ın iç dünyamızdaki sesidir, kalp gözümüzdür.”

Vicdan insanın iyiyi kötüden ayırmasını, haklıyı haksızdan ayırmayı sağlar. Vicdan: “HAK YEMEME” hassasiyetidir. Bütün insanlara karşı merhamet ve ADALET hissiyatıdır.”

“Daha iyi bir dünya düzeni mümkündür” ancak bu kendiliğinden gerçekleşecek bir şey değildir. “Gerçekleşmesi insana ve onun iradi eylemlerine bağlıdır.”

“Hukuk olanı değil, olması gerekeni gösteren bir düzendir.”

Fakat İnsan iradesini,vicdanının sesini dinleyerek, hukuka uygun bir yönde kullanabileceği gibi, ona aykırı bir yönde de kullanabilir. Toplum hayatı ve düzen için gerekli olan hukuk kuralları bu yüzden birtakım emirler verir, yasaklar getirir ve ödevler yükler. Bunlar yapılmadığı zaman da yükümlülüğünü yerine getirmeyenlere bazı yaptırımlar(müeyyideler) uygulanır. Her hukuk kuralında maddi bir yaptırım bulunur.

Hukuk kuralları herkesi bağlayıcıdır, yürürlükte kaldığı süre içinde, kuralları koyanlar da dahil herkesi bağlar.

Ancak hukuka aykırı davrananlar, bizzat hukuk kurallarını koyanlar ve hukuka uygun davranmayı sağlamakla görevli olan güç sahipleri ise bunları hukuka uygun davranmaya zorlamak için çoğu zaman yaptırım uygulamak imkânı bulunamaz.

****

“Hukuk sisteminin nihai amacı adaleti gerçekleştirmektir. Hukuk devleti demek, adaleti sağlayan devlet demektir.”

Hukuk bir “olması gereken” norm olduğu için temel bir değere, içimizde bulunan son bir “olması gerekene” (adalete) dayanması ve onu yansıtması gerekir. Böylece hukuki bir ödeve, bir olması gerekene uyan kişi, bir zorunluluğa, bir zorlamaya boyun eğmiş olmaz; bu ödevin içimizdeki doğruluğu ve geçerliğinden ötürü, bizzat kendine uymuş olur.”

Çünkü “Adalet; ahlaka dayanan, herkese hakkı olanı veren, bireylere hürriyet ve eşitlik sağlayan, insan haklarına saygılı ve insanları mutlu eden erdem ve iradedir.”

Bireylerin vicdanında yansımasını bulan ve içselleştirdikleri hukuk normları yürürlük şansına kavuşur. Ahlaki bir değer olan adalete dayanmayan bir hukukun varlığı düşünülemez, ahlak toplumsal düzenin biricik temeli ve dayanağıdır. Toplum hayatını insani bir kimliğe sokan, hayvanların hayatından farklı kılan, ahlaki değerler ve onlara olan inançtır.

****

Kamu İhale Kanunu, yürürlüğe girdiği 2003 yılından beri, iktidar tarafından 192 defa değiştirildi. Bu yolla, bir hukuki düzenlemenin kamu kaynaklarının zarara uğramasına, haksız el değiştirmesine kaynaklık eder hale getirilmesi ahlaka ve adalete aykırıdır.

Belediyelerde imar planlarında yüzlerce defa yapılan revizyonlarla belli kişilere menfaat sağlanması da gücün ahlaksızca kötüye kullanılmasıdır. Adaletin çiğnenmesidir.

Ahlaki değerlere inancın olmadığı, ahlaki bir değer olan adalete dayanmayan bir sözde hukuk sisteminin olduğu yerde, hukuk güçlülerin zayıflara karşı güç kullanmasından ibaret olacaktır. Aslında burada bir hukukun varlığından bahsetmek bile doğru olmayacaktır.

Bu yüzden öncelikle devleti yönetenlerin bilgili olması yanında mutlaka vicdanlı olması; kul hakkı, adalet gibi temel ahlaki değerleri içselleştirmiş kişilerden seçilmesi gerekir.

04 Ekim 2021

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.