Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

10Tem/210

EĞİTİMDE BALIĞA UÇMAYI, KUŞA YÜZMEYİ ÖĞRETMEK – Cafer GENÇ

EĞİTİMDE BALIĞA UÇMAYI, KUŞA YÜZMEYİ ÖĞRETMEK – Cafer GENÇ

Osmanlı mekteplerinin duvarında, "Balığa uçmayı, kuşa yüzmeyi öğretmekte ısrar etmeyin" diye yazdığını öğrendim. Tam da bizim eğitim sistemimizin bir cümle ile anlatıldığı durumu diye düşündüm, Yıllardır banim de anlatmak istediğimin bu olduğunu belirtmek istiyorum.

Bir önceki köşe yazımda ideal eğitim sisteminden söz etmiştim. Finlandiya ve Japonya eğitim sistemlerini açıklayarak örnek vermiştim. Bu yazımda da bilgilendirmeye devam etmek istiyorum.

Eğitim konusunda eğitim sistemimizi ve altyapı ihtiyaçlarımızı halledemediğimiz için perişan haldeyiz. Okul (derslik) ihtiyacımız, modernize etmek, donanım, ders araçları, yönlendirme, sınavlar, atanamayan öğretmenler ve bu eksikliklerimize bağlı olarak diğer meselelerimiz çözülememektedir. Eğitim sistemi sorunumuz da ayrı bir dert.

Milli Eğitim Bakanlarının çok sık değişmiş ve hepsinin de sistemden rahatsız olduğunu belirtmiş olması oldukça düşündürücüdür. Değişikliklerin sebebi malum olmakla birlikte samimi olup çözüm üretememenin beceri, anlayış ve yaklaşımla ilgili olduğunu düşünüyorum. Yükün ağır, işin zor olduğunu biliyorum, çok uğraştıracağını da kabul ediyorum ama, bir “cesur yürek" çıksın da eğitim sorunumuz çözülsün artık diyorum. Ancak, 21 Mayıs 2021 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Kurulu, Prof. Dr. Ömer Özyılmaz, "Milli Eğitim’de başarıyı göremiyoruz" diyerek Milli Eğitim Bakanı’nı "beceriksizlik" ile suçlamasına  "eğitimimizin durumu" adına üzüldüm.

Eğitim konusunda hiç kimse art niyetli olamaz, olmamalıdır.  İstiklalimiz ve istikbalimiz olan evlatlarımızın ideal bir anlayışla en iyi imkan, ortam ve eğitim sistemi içerisinde yetiştirilmesi hepimizin ortak temennisidir. Bu, bir millet ve memleket meselesidir. Dolayısıyla, ilgili olan herkesin, konunun ciddiyetini ve önemini anlamış olması gerekmektedir.
Öğrencilerimizin bilgilerine ve becerilerine göre başarılı olacakları ilgi alanlarına göre yetiştirilecekleri bir eğitim sistemi olmalıdır. "Bana göre, benim için eğitim" anlayışı ve yaklaşımı ile hayallerini gerçekleştirmelerine imkân ve fırsat verilmelidir. Öğrencileri, mutlu olacakları bir HAYATA ve severek, isteyerek yapacakları bir MESLEĞE seçeneklerle yönlendirmek gerekir.

Eğitim bilimsel bir konudur. İstatistiki bilgiler doğrultusunda çok iyi incelenmesi, değerlendirilmesi, planlanması ve uygulanması gerekmektedir. Eğitimde, ”sözde” değil “özde” yapılacak yeniliklere ihtiyacımız vardır. “Eğitim Reformu” ile köklü ve kalıcı değişiklikler düşünülerek geleceğe yatırım yapılmalıdır. Eğitimciler, yöneticiler “günü kurtarmak” anlayışı içerisinde olmamalıdır. Aksi takdirde bu durum, günleri (zamanı) ve geleceği kaybetmemize sebep olacaktır.

Finlandiya ve Japonya eğitim sisteminden söz etmiştim. Finlandiya eğitim sistemi, “en iyi eğitim uygulaması” olarak dünyada 1. sırada örnek gösterilmektedir. Bizimle kıyaslanmasında nüfus, ekonomi, coğrafya, kültür...vs sebepleri söyleyebilirsiniz. Doğrudur, ancak bizim şartlarımıza göre uygulanması (adapte edilmesi) mümkündür. Finlandiya’da bakın ne olmuş: 1970 li yıllarda ekonomik kriz yaşayan, hiç bir geliri olmayan, köy ve kırsal hayatı olan Finlandiya’da, Başbakan, bütçedeki bütün giderleri yarı oranında azaltırken, eğitim bütçesini iki kat artırmış. Bu, siyasi hayatına mal olmuş ve bir sonraki seçimlerde kaybetmiş. Ancak, eğitim alanında yaptıklarının sonuçları 10 yıl, 20 yıl sonra alınmaya başlanınca kıymeti anlaşılmış. Finlandiya’nın bugünleri için, o günlerde kendini feda ettiği bu asil davranışı unutulmamış. İşte, büyük devlet adamlığı budur. Finlandiya’nın ve eğitimde ön sıralarda yer alan diğer ülkelerin eğitim sistemlerinin incelenmesini tavsiye ederim.

Mesela, Finlandiya’da, bizim ücretsiz dağıtmakla öğündüğümüz kitaplar yok denecek kadar az kullanılıyor. Bizde, sınıfta çok sık kullanılan “sus, konuşma, gürültü etme, ayakta dolaşma, yerine otur, beni dinle…vs.” sözler kullanılmamaktadır. Bunların tam tersi (gez, konuş, gör, uygula, kavra, öğren, yap...vs) uygulanmaktadır. Sınıfın, bizim bildiğimiz klasik anlayışta değil de rahat edilen bir düzenlemeyle canlı, hareketli, konuşan, yapan, yeteneğini ortaya çıkaran, üreten, gezerek gören ve diyalog kuran, dolayısıyla sosyalleşmiş birey yetişen bir eğitim ortamı şeklinde (ev gibi) düzenlenmesi sağlanmaktadır. Bu durum bizde, “sınıf hakimiyetini sağlayamıyor” gerekçesiyle soruşturma konusu olmaktadır. Bizim, bir türlü çözemediğimiz ve her yıl, bir hayli uğraştığımız sınavlar, Finlandiya’da yapılmamaktadır. İleri yaşlarda yapılan çok az sayıdaki sınavın sonuçları da öğrencilere duyurulmamaktadır. Ve, daha pek çok konuyu söylememiz mümkündür. İşte, aramızdaki farklardan bazıları bunlardır.

Bahsettiğim Finlandiya eğitim sisteminden sonra sözü, bizim eğitim durumumuza getirmek istiyorum. Bir ara PİSA sonuçlarında çok kötü durumda olmamız tartışılmıştı. Eğitim sıralamasında, 62 ülke içerisinde 28. sıradayken 45. sıralara gerilememiz bizleri üzülmektedir. Bunun sebebi olarak da, sonuç alacak yapılanma içerisinde olamadığımızı söylemek isterim. Çünkü; 2003’de üniversite katsayı farkının kaldırılması, 2004’de müfredat değişikliği, 2005’de 3 yıllık liselerin 4 yıla çıkması, aynı yıl LGS’nin yerine OKS’ getirilmesi, 2007’de OKS’nin yerine 3 aşamalı SBS’nin uygulanması, 2009’da ÖSS’nin yerine YGS’nin ve LYS’nin getirilmesi, yine o yıl, üniversiteye girişte katsayının kaldırılması, 2010’da tek aşamalı sınava geçilmesi ve düz liselerin Anadolu Lisesine dönüştürülmesi, 2012’de, 4+4+4 düzenlemesinin getirilmesi ve tek SBS yerine çok sınav uygulaması, 2014’de, TEOG’a geçiş ve 3 yıl sonra (2017’de), TEOG’un kaldırılması, ÜSS’de yeniliklerin olması gibi DEĞİŞİKLİKLER görülmüştür. Ayrıca; zorunlu eğitim yılında, dershanelerin kapatılmasında, okumada, yazmada tümdengelimden tümdenvarıma geçilmesi gibi değişikliklerle birlikte ses temelli okumanın yazmanın gelmesi, bir kaç defa ilk okuma yazma metodunun değişmesi, düz dik yazıdan eğik yazıya, bitişik eğik yazıdan tekrar dik yazıya geçilmesi, çok sık müfredat değişikliği, sınıf geçme ve disiplin yönetmeliğindeki değişiklikler, ders programı ve seçmeli ders değişikliği, sosyal etkinliklerdeki değişiklikler, kitaptaki müfredat konuları, ünite ve güncelleme değişiklikleri, öğretmenin yapması gereken uygulamalardaki değişiklikler ve okula başlama yaşındaki DEĞİŞİKLİKLER diye aklıma gelenleri söylemiş olursam, eğitimdeki mevcut durumumuzu anlatmış olur muyum diye düşünüyorum.

Böylesine kararsızlıklar içerisinde karışan ve çok sık değişerek bir türlü düzelmeyen eğitim sistemine sitem etme hakkımı kullanmak istiyorum. Ne diyeceğimi şaşırdım. İlgililere önemle duyurulur...

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.