Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

23Mar/210

İSTANBUL SÖZLEŞMESİNDEN ÇEKİLME KARARI – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sİSTANBUL SÖZLEŞMESİNDEN ÇEKİLME KARARI - Ruhittin SÖNMEZ

Cumhurbaşkanlığı Sistemine taraf olanlar “Cumhur İttifakı”, Parlamenter Sistem isteyenler “Millet İttifakı” içerisinde buluşmuşlardı. “Andımızın” okutulmasının yasaklanmasına karşı tepkiler ittifaklardan farklı yeni bir gruplaşma ortaya çıkardı.

“Siyasal İslamcı” ideolojiden türeyen AKP, SP, Deva Partisi ve Gelecek Partisi ile etnik ayrılıkçı HDP Andımızın okutulmasını istemeyenler sınıfında buluştu. Milliyetçi damardan beslenen CHP, İYİ Parti, MHP, BBP ise Andımızın okutulmasını savundular.

Bu olayın akabinde, gece çıkarılan bir “Cumhurbaşkanı Kararı” ile Türkiye “İstanbul Sözleşmesi”nden çekildi.

Aynı gece Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal görevden alındı.

Acaba bu iki önemli kararda “Andımız” kapsamındaki gruplaşma üzerinden bir hesap olabilir mi?

İstanbul Sözleşmesi ile imzacı devletler kadına yönelik şiddet ile aile içi şiddet, çocuklara karşı şiddet ve çocuk istismarını önlemek üzere gerekli tedbirleri almayı taahhüt etmektedir.

Bunlara ilaveten cinsel yönelimleri sebebiyle şiddete muhatap olan eşcinsellerin korunması da taahhüt edilmekte.

Türkiye İstanbul Sözleşmesi'nin ilk imzacı devletlerinden olup 24 Kasım 2011'de TBMM’de onaylanarak parlamentosundan geçiren ilk devlet olmuştu. Ak Parti bu sözleşmeyi kabul edenlerin öncüsü olmayı hep övünerek anlatıyordu.

Recep Tayyip Erdoğan tarafından TBMM'ye yollanan tasarının gerekçesinde de Sözleşmenin hazırlanması ve sonuçlandırılmasında Türkiye'nin "öncü rol" oynadığına dikkat çekilmişti.

Erdoğan, Sözleşmeye "taraf olunmasının ülkemize ilave bir yük getirmeyeceği ve ülkemizin gelişen uluslararası saygınlığına olumlu katkıda bulunacağı” iddia etmişti.

2015'te Turuncu adlı dergide Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle bir başmakale yazan Erdoğan, Türkiye'nin sözleşmeye "çekincesiz" imza koyduğunu, birçok ülkede çıkmayan uyum yasalarının Türkiye'de 6284 sayılı koruma kanunu ile çıkarıldığını ifade etmişti.

Şimdi ne oldu da bir gece yarısı çıkan CB Kararı ile sözleşmeden çekilme iradesi ortaya konuldu?

4,5 ay önce, döviz kurları artışı durdurulamadığı için, Merkez Bankası Başkanlığına getirilen Naci Ağbal, bu süre içinde faizleri yüzde 8,5 artırdı. Görevden alınma sebebi faiz artışı olarak gösteriliyor.

Andımızın okutulması kararına karşı çıkan SP, Deva Partisi ve Gelecek Partisi tabanının, İstanbul Sözleşmesine” karşı olduğu için AKP’yi destekleyeceği düşünülmüş olabilir.

Bu partilerin tabanının ideolojik olarak “faiz karşıtı” olduğu da gözetilerek bu iki hamle yapılmış olabilir.

Tek sebep bu değilse bile, önemli etkenlerden birinin bu hesap olduğunu düşünüyorum.

*************************

TOPLUMSAL TALEP VAR MI?

AKP Genel Başkan Danışmanı Prof.Dr. Yasin Aktay Habertürk’te, “İstanbul Sözleşmesinde böyle maddeler olmamasına rağmen, aile yapımıza ve değerlerimize aykırı hususların olduğuna dair, toplumda bir kanaat oluştu. Bir siyasi parti olarak bu toplumsal talebe kayıtsız kalamayacağımız için bu karar alındı” diye açıkladı.

Oysaki, Metropoll Araştırma Şirketinin 2018’de yaptığı anket sonucuna göre, halkın %64'ünün sözleşmeden çekilmeyi onaylamadığı ortaya çıkmıştı. Ak Parti seçmeninde sözleşmeden çekilmeyi onaylamayanlar ise %49,7 dü ve %24,6'lık kesimin ise fikir beyan etmemişti.

Erdoğan’ın Saadet Partisi tabanını yanına çekmeye çalıştığı, bu kapsamda Oğuzhan Asiltürk ile bir görüşme yaptığı biliniyor. Asiltürk bu görüşmede “Erdoğan’ın İstanbul Sözleşmesinden çekilme sözü verdiğini” açıklamıştı.

Bir de AKP’nin kemikleşmiş oy tabanında etkili olan “cüppeli”, cüppesiz tarikat ve cemaat liderlerinin de bu sözleşmeden çekilme talebi olduğu biliniyor.

AKP’nin “toplumsal talep” dediği işte bu kesimlerin talebi.

Aktay’a göre, İstanbul Sözleşmesinin yürürlükte olduğu 2011’den bu yana kadına karşı şiddet azalmadı, tam tersine lineer (doğrusal) olarak her yıl giderek arttı. Yani “İstanbul Sözleşmesinin bu konuda faydası olmadı. Bu yüzden sözleşmeden çekilmenin zararı yoktur.”

Bir sosyoloji profesörünün bu tuhaf mantığını anlamakta güçlük çektim. Sözleşmenin üzerlerine yüklediği tedbirleri almadıkları için kadına karşı şiddet olaylarının artması yüzünden, “daha etkili tedbirler almak lazım” demesi gerekirdi.

Yasin Aktay’ın mantığı doğru olsaydı, Türkiye’de cinayetler, hırsızlıklar, yolsuzluklar azalmadı, arttı diye Ceza Kanunumuzdan bunları suç olarak düzenleyen maddeleri kaldırmak gerekir.

“Mademki kanunlardaki yasakların bir faydası olmuyor, kaldıralım” mantığı ile aynı olan İstanbul Sözleşmesinden çekilme gerekçesini kabul etmek mümkün değildir.

Anlaşılan Türkiye’nin uluslararası saygınlığı ve kadına karşı şiddetin önlenmesi, radikal İslamcı unsurların siyasi desteği kadar önemli değil.

*************************

BARİ REFORM PAKETİ AÇMAYIN

İktidarın açıkladığı“ reform paketleri” ile icraatları arasında hedef farkı var.

Batıya yanaşmak için “İnsan Hakları Reform Paketi” açıklandıktan kısa bir süre sonra HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldıran fezlekeler ve HDP’nin kapatılması davası geldi.

HDP’nin kapatılması, çoğumuzu mutlu edecek olsa da, Batı’da bunlar iktidarın tutarsız bir tavır içinde olduğu kanaati oluşturuyor.

Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamayan bir Türkiye’nin demokratik hukuk devleti olduğuna inandırmak mümkün olamıyor.

Ekonomik ve siyasi desteğine ihtiyaç duyduğumuz Batı ülkeleri bunları “demokrasi ve insan hakları açısından geriye dönüş” olarak değerlendiriyor.

İç ve dış finans çevreleri ve yatırımcılara güven vermek için “Ekonomi Reform Paketi” açıklandı. Bir hafta geçmeden, sadece 4,5 aydan beri görevde olan, Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal görevden alındı.

Güven vermek istenilen çevreler 20 ayda 4 Merkez Bankası Başkanı değiştiren, Merkez Bankası bağımsız olmayan bir ekonomiyi asla güvenilir bulmazlar. Nitekim pazartesi sabahı piyasaların tepkisi sert oldu.

Ekonomi çevrelerinin anlayamadığı bu tutarsız davranışın makul bir açıklaması olabilir mi?

Bu tutarsız ve keskin tavırların saikinin, muhtemel bir seçimde iktidarın kaybedeceğini gösteren anketlerin tetiklediği kaygı ve panik olduğunu düşünüyorum.

Güven kaybını hızlandıran tutarsızlıklar ekonomiyi iyice bozacak. Sonuçta iktidar partilerinin oyları güneş görmüş kar gibi erimeye devam edecek.

22 Mart 2021

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.