Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

4Ağu/200

EĞİTİMLİ GENÇLİĞİN HALİ PÜR MELALİ – Ruhittin SÖNMEZ


ruhittin sEĞİTİMLİ GENÇLİĞİN HALİ PÜR MELALİ – Ruhittin SÖNMEZ

Eğitimli gençlikten” kastımız lise mezunu, üniversitede okuyan veya üniversite mezunu olmayı başarmış gençlerimiz.

Öncelikle üniversitede okuyan gençlerimize bakalım. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir sene kadar önce, “Almanya’da yükseköğrenimde okuyan öğrenci sayısının 3 milyon olduğunu” hatırlatmış, "Bizde 8 milyon. Almanya'nın nüfusu bizim nüfusumuzla hemen hemen aynı. Sayın Şansölye bunu öğrenince 'Ben bunu bilmiyordum' dedi” diye anlatmıştı.

Nüfusumuz içinde her 10 kişiden birinin üniversitede okuyor olması Türkiye için bir şans mı yoksa sıkıntı kaynağı mı?

Almanya ile gelişmişlik farkımızı göz önüne alıp, “acaba doğru mu yapıyoruz?” diye düşünmemiz gerekir. Onlar bizim üniversiteye yönlendirdiğimiz 5 milyon genci orta öğretimden iyi birer meslek bilgisiyle donatıp hayata hazırlıyor. Üniversitede okusa başarılı olamayacak gençlerini ara eleman veya meslek erbabı olarak yetiştiriyorlar.

Biz ise orta öğretimden mezun ettiklerimizi meslek sahibi veya ara eleman vasıflarında yetiştirmekte zorlanıyoruz. Meslek Liseleri içinde en imtiyazlısı olan İmam Hatiplerde okuyanlar da, mesleklerini yapmak için değil, üniversiteye girmek niyetiyle okuyorlar. Ancak Üniversiteye Giriş Sınavlarında en başarısız orta öğretim kurumları da İmam Hatip Liseleri. Orta Öğretimde Din Öğretimi Genel Müdürlüğüne bağlı 5.138 okulumuz varken, Sosyal Bilimler, Anadolu ve Fen Liselerimiz toplamı 3.071 adet.

Üniversiteye gönderdiklerimiz gençlerimize de dünya ortalamasının çok altında bir seviyede eğitim veriyoruz.

**********************************************

ÜNİVERSİTE MEZUNLARI İŞ BULAMIYOR

Kariyer ve Yetenek Yönetimi Derneği'nin araştırmasına göre, Türkiye genelinde üniversite mezunlarının yüzde 42'si mezuniyetinin ardından iş bulamıyor. 6 ay içinde iş bulabilenlerin oranı yüzde 29 olurken, 6-12 arasında iş bulanların oranı yüzde 10 oldu. Henüz öğrenciyken iş bulanların oranı ise yüzde 14.

Üniversiteden mezun olduktan sonra ilk tam zamanlı işe başlayan üniversite mezunlarının yüzde 31'i asgari ücret alıyor. Yüzde 42'si asgari ücret ile 2 bin 999 lira arasında alırken, yüzde 16'sı 3 bin ila 3 bin 999 lira arasında ücret ile işe başlayabiliyor.

Üniversite mezunlarının iş bulma şansının bu kadar düşük olmasının eğitim kalitesi ile doğrudan bir  ilişkisi var mı?

Cumhuriyet'in haberine göre, Türkiye'nin en başarılısı olarak gösterilen üniversitesinden (Hacettepe, İstanbul Üniversitesi, İTÜ ve ODTÜ’den) mezun olanların da ülke genelindeki durumun benzer olduğu belirtildi.

Nüfusumuzun yüzde 13,8’i üniversite mezunu. Türkiye’de lisans mezunu sayısı 10 milyonu aştı. 207 üniversitemizde 8 milyon gencimiz okuyor. Bu yıl 900 bin gencimiz üniversitelerden mezun olacak.

Her yıl 17 bin Hukuk, 30 bin İlahiyat mezununa ihtiyacımız var mı?

Görünen o ki, üniversitelerden her yıl mezun olan gençlerimize iş imkanı yaratamıyoruz. Bunun için gerekli olan yeni iş alanları veya yeni kapasite artışları sağlayacak yatırımlar gerçekleşmiyor. Planlamalarımız gerçekçi değil.

Üniversitelerimiz bu haliyle resmî işsizlik rakamlarında görünmeyen bir gizli işsizler ordusunu barındırıyor.

**********************************************

EĞİTİM KALİTESİ

Bakın bu sene Yüksek Öğretim Sınavına girenlerin "ortalama" doğru cevap sayıları ne kadar düşük:

Türkçe’de 40 soruda 14 doğru cevap; Sosyal Bilimlerde 20 soruda 7 doğru cevap; Matematikte 40 soruda 6 doğru cevap; Fen Bilimlerinde 20 soruda 2 doğru cevap.

Ama biz bunları üniversiteye, bu sınavlardan geçirip, seçerek alıyoruz. Üniversiteye girebilen yüzde 24’ün dışında kalanların seviyesini siz düşünün. Üniversiteye girememiş olan orta öğretim mezunlarının da sanayide, hizmetler sektöründe veya resmî kurumlarda çalışması ve verimli olması lazım. Bu kalite ile mümkün mü?

Bu kadar elendikten sonra üniversiteye gelenlerin bile okuduğunu anlayamaz, derdini ana dilinde yazılı veya sözlü olarak ifade edemez, yabancı dil bilmez, okuma ve araştırma alışkanlığı olmayan gençler olması acı değil mi?

Üniversiteye girenlerin düşük kalitede olması, çoğu üniversitemizin liseden farksız eğitim verdikleri, kurumların aşırı siyasileştiği, üniversitelerimizde “bilimsel yayınlarda” intihal (başkalarının yayınlarından hırsızlık) vakalarının çokluğu da bilinen gerçekliklerdir.

Dünyada ilk 500 üniversite arasında tek bir üniversite sokamadık. Üniversitelerimizin bilimsel seviyesi bu.

Bu eğitim kalitesi ile dünyanın ilk on büyük ekonomisi arasına girmek, gerçekleşmesi mümkün olmayan bir hayaldir.

**********************************************

ÇARE VAR..

Japonya ve G. Kore gibi ülkelerin 20-30 yıllık zaman dilimlerinde büyük bir disiplinle uyguladıkları stratejik planlar ve yaptığı hamleler öğreticidir.

Gelişmiş ülkelerin tamamının bulunduğu sıraya gelmesinin sırrı iyi eğitimdir. Uzakdoğulu bu iki devletin kalkınmada sıçrama yaparak en ön sıralara gelmesi de iyi eğitim uygulamalarının eseridir.

Eğitim, sonuçları uzun vadede alınan bir süreçtir. Temelinde çok iyi yetiştirilmiş bir eğitimci kadro oluşturulması  ve bu kadronun günlük siyasi akımlardan uzak kalması önemlidir. Bu kadro “yeni nesilin kendi eserleri olacağını” bilenlerden oluşmalı ve bu nesli yetiştirme heyecanı ve ülküsüne sahip olmalıdır.

Orta ve uzun vadede, nüfusun en az yüzde 5’ini lokomotif olabilecek dünya ölçeğinde üstün vasıflı bireyler haline getirmek, kalan kısmını da yaptığı mesleklerin ustası veya iyi birer ara eleman olarak yetiştirmek gerekir.

Biliyorum başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere politikacıların çoğu sabırsızdır. Bir an evvel netice almak isterler. Ama kolay başarı yolu yok.

Orta ve uzun vadede yetişecekleri beklemeden, mevcut mezunların ve çalışmakta olanların her kademede meslek içi eğitimlerle sürekli geliştirilmesi sağlanabilir. Bu alanda yüz yüze eğitim yanında elektronik ortamda yapılacak eğitimlerden yararlanılabilir. Bu eğitimlerin ne kadar yararı olduğu muhakkak bilimsel değeri olan ölçüm yöntemleriyle ölçülmesi gerekir.

Sürekli iyileştirme yöntemleri kullanarak başarabiliriz. Çünkü “Türk Milleti zekidir, çalışkandır”, fakat eğitim sistemimiz ve devletimizin yönetim anlayışında sorunlarımız var.

Bunları aşabiliriz. Yeter ki politikacılara değil devlet adamı vasfı olanlara itibar edelim.

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.