Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

13Mar/200

KUTLU OLSUN

2579d617-9db9-4a9d-a1d2-919a00a45179

Mehmet Akif ERSOY: "ALLAH BU MİLLETE BİR DAHA İSTİKLAL MARŞI YAZDIRMASIN." demişti.

12 MART 1921 İSTİKLAL MARŞI TBMM’DE KABUL EDİLMİŞTİ

Vatan Şairimiz Mehmet Akif Ersoy tarafından yazılan İstiklal Marşı, 12 Mart 1921’de birinci TBMM tarafından Türkiye için İstiklal Marşı olarak kabul edilmiştir.

Anadolu’da Millî Mücadele’nin devam ettiği sırada Mehmet Akif Ersoy tarafından kaleme alınmış olan şiir; şairin Kurtuluş Savaşı’nın kazanılacağına olan inancını, Türk askerinin yürekliliğine ve özverisine olan güvenini Türk ulusunun bağımsızlığa, Hakk’a, yurduna ve dinine bağlılığını dile getirir.

- Kurtuluş Savaşı’nın en zorlu safhalarında, bir milli marşa ihtiyacımızın olduğunu fark eden Millî Eğitim Bakanlığı,1921 yılında bu hususta bir şiir yarışması düzenledi. 

- 724 şiirin katıldığı bu yarışmaya para ödülü de konuldu. Kazanacak şiire para ödülü konulduğu için Mehmet Akif bu yarışmaya katılmadı.

- Akif’in kaleminin güçlü olduğunu bilen o zamanın Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver‘in ısrarı üzerine kazansa dahi ödülü kabul etmeyeceğini açıklayarak bu yarışmaya Mehmet Akif’te  katıldı.

- Mehmet Akif Ersoy ödül olan parayı -çok ihtiyacı olduğu halde- kabul etmediği gibi İstiklal Marşı’nı şiirlerini topladığı Safahat’ına dahil etmemiş ve İstiklal Marşı’nın Türk Milleti’nin eseri olduğunu beyan etmiştir.

- Mehmet Akif’in 20 Şubat 1921’de yazdığı “Kahraman Ordumuza” başlığını taşıyan şiiri seçimler sonunda oy çoğunluğuyla 12 Mart 1921 günü TBMM tarafından İstiklal Marşı olarak kabul edildi.

- Millî Eğitim Bakanlığı’nın kararıyla Ali Rıfat ÇAĞATAY (1867-1935) marşı bestelemesiyle marş okullara duyuruldu.

- 1924’ten 1930’a kadar marş bu beste ile çalındı.

- Daha sonra bu bestenin yerini Cumhurbaşkanlığı Orkestrası şefi Zeki ÜNGÖR’ün 1922’de hazırladığı beste aldı. Hala o beste kabul edilmekte ve çalınmaktadır

İSTİKLAL MARŞI

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır parlayacak!
O benimdir, o benim milletimindir ancak!

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül… ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal.
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım;
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar.
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
‘Medeniyyet!’ dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın,
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri ‘toprak’ diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.
Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.

Rûhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:
Değmesin ma’ bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım.
Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım;
Fışkırır rûh-ı mücerred gibi yerden na’şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım!

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet,
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl!

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Kategori: Mesaj Yorum gönder.
Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.