GÖMLEĞİMİZİN DÜĞMESİNİ YANLIŞ MI İLİKLEDİK? – Abdulkadir YUVALI
GÖMLEĞİMİZİN DÜĞMESİNİ YANLIŞ MI İLİKLEDİK? – Abdulkadir YUVALI
Türkiye’nin ve haliyle dünya ülkelerinin birçoğunun gündemini işgal etmekte olan Ermeni iddiaları 1980’li yıllarda Asala terör örgütünün asılsız ve tarihî gerçeklerle bağdaşmayan iddialarıyla ülkemizin dış dünyadaki temsilcileri Büyük Elçi ve mensuplarına yönelik hain suikast-katliam eylemleriyle gündeme taşınmıştı. Tarihî gerçeklerle taban tabana zıt söz konusu iddialarla ilgili olarak;
1) Konu tarihçileri ilgilendirdiği için konuyu tarihçilere bırakalım. Konuyla ilgili belgeler ve Bilgiler merkezli gerekli araştırmalar yapılmalı Türkiye ve konuya ilgi duyan ülkelerdeki bu alanın uzmanları konumundaki bilim insanlarından oluşan araştırma komisyonları kurulsun ve doğrular ortaya konulsun mealinde çağrılar yapılmıştı. Ancak ne Ermeni tarihçileri ve ne de konuyla ilgilenme gereği duymuş olan ülkeler bu manada bir çalışmaya yanaşmamışlardır.
2) Türkiye, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi arşivlerini tez zamanda tasnif çalışmalarını tamamlamış ve hizmete açık hale getirmiştir. Ermenistan’da arşivini tıpkı Türkiye misali konuya ilgi duyan dünya ülkelerinin özellikle de Türk tarihçilerinin araştırma yapmalarına fırsat vermeleri tarihî bir sorumluluktur. Ancak Ermenistan bu konuda kaçak güreşmeyi tercih etmektedir.Ancak mevcut bilgilerimize istinaden Ermenistan Cumhuriyeti ve temsilciliğini yapmakta olan Diaspora böyle bir davranıştan veba mikrobundan kaçarcasına uzak durmakta ve iftiralarını yeni zeminlere taşımaktadır.
3) Ermenistan ve özellikle de Diaspora, iftira merkezli yalanlarının gündemde kalabilmesi için
ABD; AB ülkeleri merkezli olarak, konuyu siyasal zeminlere taşımakta, etkili oldukları sözde çağdaş ve demokrat bazı ülkeleri maalesef peşlerinden sürüklemektedirler.
4) İnsanlık tarihinin yüz karası olarak bilinen ve kabul edilen soykırımının faili olan ülkeler arasında; ABD’NİN Kıta’nın yerli halklarını özellikle de Kuzey Amerika’nın yerli halkı konumundaki KIZILDERİLİLERE yönelik olarak uygulamış oldukları SOYKIRIMI nedeniyle KIZILDERİLİLER günümüzde müzelik haline getirilmiştir. Halen dünyanın kahyalığına soyunmuş olan ABD ataları, halen yaşamakta oldukları coğrafyanın yerlilerini yok etmek suretiyle halen oturdukları yerlerin sahibi olmanın hesabıyla akıl almaz cinayet ve toplu katliamların fiilen sorumluları değiller mi? Şu hâlde KIZILDERİLİ SOYKIRIMINI ARAŞTIRMAKOMİSYONU KURULMALI, ilgili ülke de bu konuyla ilgili olarak üzerine düşen görevi yapmalıdır. Zira kendi toprakları üzerinde yaşama hakkı yapılmış olan katliamlar vb. uygulamalarla yok edilmiştir. Ayrıca günümüzde kurucusunun ABD olduğu herkesçe bilinen BÜYÜK ORTA DOĞU PROJESİ yani BOP uğruna bugüne kadar halkı Müslüman olan ülkelerde katledilen, yerlerini, yurtlarını kaybettikleri için sığınmacı konumundaki halkların bugünkü ve yarınki durumlarının sorumlusu ABD ve peykleri konumundaki bazı ülkeler değiller mi?
5) Günümüzde İspanya ve Portekiz hatta kısmen Fransa’nın hâkimi oldukları topraklar üzerinde yaşamış olan Endülüs Emevi Devleti bilimiyle, geliştirmiş olduğu sanatıyla insanlık medeniyetine katkılarını yaklaşık olarak 700 yıl sürdürmüş olan Endülüs halkı, Hıristiyan fanatizmi uğruna yok edilmişlerdir. Bu insanlık suçunun failleri kimlerdir? Bu konuda tarih niçin suskundur?
Yukarıda sıralamış olduğumuz konuları, insanlık tarihi merkezli olarak ele alacak olursak, bugün başta ABD ve soykırımcıların torunları konumunda ülkeler yok mu? Zira batılı ülkelerin sömürgeci politikalarına bağlı olarak, özellikle AFRİKA VE UZAK DOĞUPOLİTİKALARININ her birisi bir insanlık suçu değil mi? Eski çağda Roma İmparatorluğu’nun Divide et İmperium yani parçala ve yönet politikasının dünkü ve bugünkü ülkelerden bazıları da ataları Roma’nın işlemiş, işletmiş olduğu cinayet ve katliamlardan dolayı sorumlu tutulmaları gerekmiyor mu?
Zira ABD’NİN çağımızda hayata geçirmekte olduğu BOP, eski çağlardaki Roma İmparatorluğu siyasetinin yeniden hortlatılması olduğu aşikârdır.
Konuya Türkiye ve Türk tarihi merkezli olarak bakacak olursak Türkiye, söz konusu iftiraların fiilen başlatıldığı dönemden itibaren kullanmakta olduğu SÖZDE ERMENİ İDDİALARI yerine ERMENİLERİN BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASINDA YAPMIŞ OLDUKLARI SOYKIRIMI GÜNDEME GETİRİLMELİ İDİ. Çünkü Ermeniler, Birinci Dünya Savaşının yıkım ve tahribatlarından medet umarcasına, kılavuzluğunu yaptıkları bazı ülkelerin Kafkasya ve Anadolu’daki işgallerinden istifade etmek için yola çıkmışlardır. Çünkü Ermeniler, Anadolu ve Kafkasya’nın hiçbir yerleşim merkezinde çoğunluğu teşkil etmediklerini kendileri de o günkü efendileri de yakinen biliyorlardı.
Şu hâlde Birinci Dünya savaşı sonrasında uzakta da olsa etkili olma ve geleceğe dair hesapları uğruna dönemin ABD BAŞKANI WİLSON’UN savaş sonrasında yayınlamış olduğu 12 maddelik beyannameye göre, Ermenilerin çoğunluğu teşkil etmedikleri yerlerde hak iddia edemeyeceklerdi. Bu yüzden ERMENİ ÇETELERİ, birbiri ardınca yaşanmış olan savaşlar dolayısıyla savunmasız yani kadın, ihtiyar, çocuk demeden Anadolu ve Kafkasya’da tıpkı Azerbaycan toprağı olan KARABAĞ SOYKIRIMI misali işlemiş oldukları bir SOYKIRIMI sorumlusu konumunda değiller mi? Böyle bir tarihî gerçek orta yerde dururken Türkiye’nin bu soykırımı temelindeki katliamlara rağmen Ermenistan ve özellikle de Diaspora yalanları merkezli olarak konuyu ele alması bana göre gömleğinin düğmesini yanlış iliklemesidir diye düşünüyorum. Çünkü Türkiye SÖZDE ERMENİ İDDİALARI başlığı altında Ermenilerin iddialarını yalan olduğunu dünya ülkelerine anlatabilmesi hatta anlatsa bile inandırabilmesinin güç olduğunu göz ardı etmemeliydi.
Zira Diaspora ve Ermeni çevreleri, Osmanlı gibi bir büyük imparatorluğun küçük bir Hıristiyan toplumuna karşı soykırımı yaptı iddiası özellikle de halkı Hıristiyan olan ve Osmanlı ve Türk karşıtı çevrelerce kabul görmüştür. Diaspora’nın elindeki en etkili kaynağına gelince; BEN NİNEMDEN DUYMUŞTUM… DEDEMDEN İŞİTMİŞTİM…DEDEM, BABAM BÖYLE SÖYLEMİŞTİ... KOMŞUMUZ BÖYLE DİYORDU… mealindeki sözler merkezli olduğu bilinmektedir. Bu yüzden Diaspora, konunun gün ışığına çıkmasından korktuğu için yukarıdaki çağrıları duymazlıktan gelmektedir.
Son sözüm insanlık tarihinin binlerce yıllık döneminde aynı zamanda ve farklı yerlerde birden fazla TÜRK DEVLETLERİNİN söz konusu olduğunun tarih şahididir. Binlerce yıllık TÜRK TARİHİNDE böyle bir insanlık suçunun olup olmadığı da araştırılmalıdır.
Ermeniler, tarihin hemen hiçbir döneminde bağımsız devlet olamadıkları için günümüzde olduğu gibi bazı merkezlerinin himayelerinden öteye gidememişler ve haliyle de bağımsız devletleri olmamıştır. Ayrıca tâbi oldukları devletin başına bir hal gelmesi halinde de hemen efendi değiştirme konusunda son derece başarılı oldukları görülmekte ve bilinmektedir. Ermeniler, tarihlerindeki bu özelliklerini günümüzde Türkiye’ye yönelik olarak uygulamaktadırlar.
Saygılarımla. ayuvali48@gmail.com
Aydınlar Ocağı Dernekleri 8. İstişare Toplantısı – 08 Ekim 1994 /
Ahsen Okyar, Dr. H. İbrahim Kahraman, Ruhittin Sönmez, Doç. Dr. Abdulkadir Yuvalı
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.