Bağdatlı Şehrazat / Prof. Dr. Hacı Duran
Bağdatlı Şehrazat - Prof. Dr. Hacı Duran
Amerika’nın 2003′te Irak’a yaptığı saldırının çekimleri, Bağdat’ın en önemli otellerinin başında gelen Er-Reşit otelinin terasında yapılmıştı.
Amerika’nın ve müttefiklerinin saldırı kuvvetleri; Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri ve Basra denizinde üslenmişlerdi. Amerikan ittifakının saldırı kuvvetleri, Irak’ın başkenti Bağdat’a buralardan uçaklarla ve güdümlü füzelerle saldırmışlardı. Saddam Hüseyin’in savunma kuvvetleri ise Bağdat’ın resmi binalarının teraslarına yerleştirilen uçaksavarlar ve saldırı füzelerinden oluşuyordu. Saldırıların çekimlerini yapan basın mensupları ise, Er-Reşit otelinde üslenmişlerdi. Saldırıları, patlamaları, yangınları, yıkımları ve ölümleri saati saatine bütün dünya, böylece izleme imkanı bulmuştu. Bundan dolayı Irak’ın işgalinin fotoğraflanması dendiğinde, ilk akla gelen mekan, Er-Reşit otelinin terasıdır. Bu otelin terası işgalin en önemli tanığıdır.
Öte taraftan Er-Reşit otelinin ana girişinde, Binbir gece masallarının ünlü kahramanı Şehrazat’ın, muhteşem bir heykeli durmaktadır. Heykel hacimli kireç taşları ile örülmüş bir kaide üstüne oturtulmuş. Kireç taşlarından yapılma bu kaide ise, bir havuzun içinde yer almaktadır. Kaideyi de, bazıları füzelere benzetilmiş olan anforalar süslemektedir.
Şehrazat iri ve etkili gözlerle muhataplarına bakarken, iki elini yukarı doğru sıçrar vaziyette kaldırmış bir konumda durmaktadır. Heykelin her tarafına başarılı bir şekilde hareket kazandırılmıştır. Şehrazat’ın hikayelerinin, yani Binbir gece masallarının ibretlik bir çok yönü vardır. Hikayeyi okuyanlar ve duyanlar bunları fazlasıyla bilir. Biz konumuz açısından sadece genel muhtevayı hatırlatmakla yetinelim: Kadınların ırzına geçtikten sonra onları öldürten Şehriyarı, anlattığı hikayelerle durduran ve kendine aşkla bağlayan ünlü hikaye kahramanıdır, Şehrazat.
Şehrazat’ın ve Şehriyarın hikayesi bir efsanedir. Ancak bu hikaye, her nedense Amerikan kuvvetleri ve çağdaş despotların başında gelen Saddam’ın kuvvetleri arasında meydana gelen çatışmalardan dolayı işlenen cinayetlerin fotoğraflandığı Er-Reşit otelinin girişinde, yeniden canlandırılmış bulunmaktadır. Yani Irak halkı, kendilerinin kitlesel olarak öldürülmesine dolaylı ve dolaysız olarak neden olan Amerikan kuvvetleri önünde, edilgen bir şekilde yaşama şansını uzatan Şehrazat’ın rolünü, binlerce yıl sonra tekrar üstlenmiş bulunmaktadır. Efsaneye göre Şehrazat; hikayeleri kendine olan ilgiyi ve aşkı daha da canlı tutmak için sürekli uzatır, hikayeden hikaye çıkartır. Böylece planlı cinayetlerin katili Şehriyar, Şehrazat’a aşık olur, O’na bağlanır ve O’nunla mutlu bir yuva kurar.
Irak’ın ve Bağdat’ın durumunu bir otelin önündeki heykele bağlayarak açıklama gereği nerden çıktı, diye, merak edenler olacaktır. Geçtiğimiz hafta Salı, Çarşamba ve Perşembe günlerini Bağdat’ta Er-Reşit otelinde geçirdik. Irak hükümetinin himayesinde “Irak Stratejik Araştırmalar Grubu”, “Irak’ın Demokrasi Seçimi… Geleceğe Bakış” konulu bilimsel bir toplantı düzenledi. Toplantıya bir çok Arap ülkesinden, İran’dan ve Türkiye’den, Arap Baharı ve Irak’ın içinde bulunduğu şartlar konusunda uzman kabul edilen, bilim adamları davet edilmişti. Bende bu bağlamda Türkiye’den davet edildim.
Toplantının Er-Reşit otelinde yapılmış olması, benim açımdan fazlasıyla anlamlıdır. Bundan dolayı otelin ve otelin girişindeki hikaye ile konuya giriş yaptım. Çünkü Irak’ta Saddam yönetiminin devrilmesi sürecine, bu otelin terasındaki kameralar tanıklık etti. Amerikan işgal kuvvetlerinin Bağdat’ı yakıp yıkması, bu otelin terasındaki kameralarla fotoğraflandı. Bu kadar önemli işlevler yerine getiren bu otelin, bir çok kere bombalandığı da oldu. Bazı savaş muhabirleri, Amerikan kuvvetlerinin bazı uzantıları bu otelde öldürüldü. Nerden bakarsanız bakınız, kapısındaki efsanevi heykeliyle, Amerika’nın Bağdat’ı işgal etme sürecine ve hala devam etmekte olan gizli iç savaşa yaptığı tanıklıkla, bu mekan özel bir anlam kazanmaktadır.
Ulaslararası toplantıyı tertip edenler de muhtemelen Er-Reşit otelini, olup bitenlere nazire olsun diye konferans mekanı olarak seçmişlerdir. Çünkü Irak’ın ve Bağdat’ın yıkımı buradan fotoğraflandı. Bir kaç gün içinde Amerikan kuvvetleri ülkeden ayrılacaklar. Irak’ta yeni bir dönem başlamış olacaktır. Demokrasinin yerleştirilmesi, milli birliğin sağlanması, gizli iç savaşın bitirilmesi ve daha binlerce sorunun bilimsel olarak tartışılıp çözümlenmesi için bu otelden daha uygun bir mekan seçilemezdi.
İşte böyle bir mekanda Irak’ın Demokrasi seçimi meselesini tartıştık. Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani toplantıya bizzat katılmamakla birlikte, özel temsilciyle toplantıya fikirleriyle katıldı. Irak’ın başbakanı Nuri Maliki bizleri resmi konutunda kabul etti, yaklaşık dört saatini bizlerle geçirdi. İşgal sonrası Irak’ın kurucu liderlerinden Irak’ın bilge siyasetçisi İbrahim El-Caferi toplantıda konuştu. Yeni Irak için nelerin yapılabileceğini bilge bir lider olarak anlattı. Kendisiyle ayrıca bir buçuk saatlik bir görüşmeyi konutunda yaptım. Bir çok ünlü televizyon kanalının muhabirleri ordaydı. Bizlerle canlı röportajlar yaptılar, Arap baharı ve Irak’ın demokratikleşme süreci konusunda açık oturumlar düzenlediler, bu oturumlara Tunuslu, Mısırlı ve Lüblanlı mesteklaşlarımızla birlikte katıldık.
Toplantı resmi oturumlarla olduğu kadar gayrı resmi ilişkilerle de oldukça ilgi çekiciydi. Mısır’dan ve Tunus’tan halk devrimini destekleyen siyaset bilimciler ve stratejistler toplantıya katılmışlardı. İran’dan uzmanlar vardı. Irak’ın sünni, Şii ve Arap milliyetçisi kesimleriyle ilişkili olan sosyal bilimciler ordaydı. Azerbaycan’dan ve Irak Türkmenlerinden milletvekilleri sorunlarının görünürlüğü için yoğun çaba sarf ettiler.
Konu; “Irak’ın Demokrasi Seçimi…” başlığını taşımakla birlikte, Arap baharı, Amerika’nın askeri kuvvetlerini tamamen Irak’tan çekeceği şu günlerde, Amerika sonrası Irak, çok daha fazla konuşuldu. Irak anayasasındaki federalizmin işlemezliği, Irak’lı liderleri ve uzmanları fazlasıyla endişelendiriyordu. Irak Kuveyt ihtilafı bunca çatışmaya, yıkıma ve ölüme rağmen hala canlılığın koruyordu. İşin daha da tuhafı, ekonomik ambargoların altında ezilen, savaşın korkunç yıkımını dehşetle yaşayan, her evinde en az bir savaş kaybı vermiş olan, acımasız ve kontrolsüz iç savaşla baş edilemeyen bir ortamda, insanlar ne gariptir ki Türkiye’nin Suriye politikasını bize soruyorlardı.
Yani anlaşılacağı gibi Bağdat’ın derdi, Şehrazat’ın derdinden daha da beter bir hal almış. Bu toprakların olaylarının hikayesi her zaman olduğu gibi bu seferde çok uzun sürecek. Gılgamış burada, Kerbela burada, Binbir gece masalları burada. Nerden bakarsanız bakınız acılarının korkunçluğu ancak destanlarla ifade edilen bu ülke hakkında konuşulacak ve yazılacak çok konu var.
Bağdat liderlerinin PKK terör örgütünün Kuzey Irak’taki varlığı hakkındaki siyasetlerini, Türkiye’nin Arap dünyasındaki liderlik rolünü, Sünni, Şii, Kürt, Arap ve Türkmen ihtilaflarının sosyolojik zeminini, konunun uzmanı meslektaşlarımızla ve Iraklı liderlerle görüştük. Müteakip yazılarla bunları paylaşmaya devam edeceğiz.
www.haciduran.com sitesinden alınmıştır
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.