Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

23Kas/110

Duydunuz mu? Veli Küçük Ermeniymiş / Fahrettin ÖZTOPRAK

yazir43882b500 Duydunuz mu? Veli Küçük Ermeniymiş… Yazan: Fahrettin ÖZTOPRAK

Şimdi son günlerde bir moda çıktı. Biri bir tez yazmış. Bu tez de son günlerde meşhur oldu. Tez Veli Küçük'ün köyü üzerine imiş. Tez de 1967 yılında yazılmış. Tezin sahibi Mustafa Türközü. O, Bilecik'te Türkmen köyünün Ermeni köyü olduğunu iddia etmiş.

Neymiş efendim, bu köy yüz elli-iki yüz yıl önceye kadar Ermeni köyüymüş. Bu köyde Ermeniler yaşarmış. Küçükoğullarından bir iki isim vermiş. Biri Artin, diğeri de Minas. Osmanlı kayıtlarında 30 kuruş vergi verdikleri belirtilmiş. Ancak tehcir sırasında bunlar köyde değiller. Bir daha da bunlardan biri kişi köyde görünmemiş. Ne oldukları da belli değil.

Hani, Veli Küçük’ün soyadı var ya. Bu dikkat çekmiş. Biri demiş ki: “Veli Küçük Ermeni, Küçükoğulları’ndan.”

Oysa Veli Küçük diyor ki: “Bizim aile soyumuz Emiroğulları'dır. Emir oğullarına Azerbaycan’da Amirovlar denilmektedir. Halen Azerbaycan'da Amirovlardan yazarlar ve devlet adamları mevcuttur. Nüfus kaydında 1897 doğumlu olarak geçen Babam Mehmet KÜÇÜK, kendi beyanına göre babası tarafından beş yaş küçük yazdırılmıştır. Nüfus kayıtlarında (kütükte) “Emiroğulları'ndan ölü İbrahim oğlu“ olarak geçer. Dedem İbrahim’in doğumu ise, anlatımlara göre, 1850 veya 1852 olması gerekir. Babam kırk yaşını geçtikten sonra ben dünyaya gelmişim.”

Gerçekten Veli Küçük’ün ifade ettikleri Bilecik nüfus müdürlüğünde var.
Veli Küçük’ün babası Mehmet Küçük, Mehmet Yağcı ile kardeş çocuklarıdır. Mehmet Yağcı’ya Koca Mehmet, Mehmet Küçük’e Küçük Mehmet denir. Hala Bilecik’te, Türkmen köyünde bunlara Küçükmehmetler, Kocamehmetler denmektedir. Emiroğulları’ndan Küçükmehmetlerin de, Kocamehmetlerin de Küçükoğulları ile uzaktan ve yakından herhangi bir ilgisi bulunmaz. Onlarla en ufak bir temasları da olamamış.

Ergenekon’dan yargılanan Atilla Uğur'un ifadesine göre, Ergenekon savcısı Zekeriya Öz de ona “Ben biliyorum, Veli Küçük Ermeni” demiş.

Habervaktim de yabancı bir gazeteyi kaynak göstererek Veli Küçük'ün Ermeni, hatta Mustafa Levent Göktaş'ın babaannesinin bile Ermeni olduğunu dile getirmiş. Irkçılığa karşı çıkanlar, Türkçü Nihal Atsız'a karşı çıkanlar buna mal bulmuş mağribi gibi sarılmışlar.

Neymiş efendim, Kazım Karabekir, Ermenileri katletmiş. O katlettiği Ermenilerin 2000 kız çocuğu çocuk bakım yurtlarına yerleştirmiş, 4000 erkek çocuğu da askeri liselere yazdırmış, okutmuş. Kazım Karabekir'in bozduğu, katlettiği Ermeni ordusu ile yaptığı savaşın yılı ise 1920. Peki, bu Ermeni ordusu nereden gelmiş, Ermenistan'dan değil mi? Bu Ermeni ordusunda bir tane bile çocuk bulunmazken 4000, artı 2000 çocuk nereden çıkmış?

Bunlar, bu melunlar demek ki gözlerine Kazım Karabekir'i kestirmişler. Lekelenecek sanki bir o, bu şerefli Türk subayı kalmış gibi, kalkıp ona atacak iftiraya kadar işi götürmüşler, 4000 Ermeni çocuğu alıp askeri lisede okuttu, demişler, bunlar Türkiye cumhuriyetinin ordusunu teşkil eden subaylardı, demişler. Onlara göre, söz konusu subaylara “Gürbüzler Ordusu” adı verilmiş. Kazım Karabekir’in bu uygulaması nedeniyle Ermeni çocukları Türkleştirilmiş. 27 Mayıs darbesini yapanlar bunlarmış.

Mustafa Türközü'nün Üniversite bitirme tezinde bunlar yazıyor mu? Zannetmem. Nasıl olsa bir Üniversite bitirme tezi var. Bu tezde, 1909 yılı öncesinde Küçükoğulları’ndan iki Ermeni ismi geçiyor. Tehcir sırasında bile varlıklarına rastlanamayan bu aileden kimseye rastlanmasa bile, fırsat bu fırsat ya, araya sokuşturmuşlar. Çünkü tezin tarihi 1967. O sırada Veli Küçük daha teğmen.

Peki, Kazım Karabekir’le ilgili iddiayı ortaya atan kim? Star gazetesinden Aziz Üstel. O bu bilgiye nereden almış, kaynak gösterebilir mi? Gösteremez. Tek kaynak, İstiklal Harbi’miz sırasında Kazım Karabekir’in 5000 ya da 6000 çocuğu topladığı ve bunlara kol kanat gerdiği, o arada Ermeni çocuklara da sahip çıkıp onları yetiştirme yurtlarına yerleştirdiği. Askeri okullara alınan çocukların birinin bile Ermeni olduğuna dair ne kayıt, ne de bilgi var. Hatta söylenti bile yok. Ancak Kazım Karabekir’in yetim ve öksüz çocukları askeri okullara yerleştirirken onların birinin bile Ermeni olmamasına dikkat ettiği var.

Peki, Kazım Karabekir’in kızı Timsal Karabekir bu hususta ne demiş: Babam “Bugünleri görerek Ermeni çocukları asla Türklerin arasına katmamıştır. Gürbüz Çocuklar Ordusu'na alınan çocukların şecereleri bellidir. Ermeni çocuklar da sokaklara terk edilmemiş, onlara da sahip çıkılmıştır. Onlar, Trabzon'da, ABD tarafından açılan yetiştirme yurduna gönderilmiştir.”
“Bir yazarımızın ortaya attığı, 'Gürbüz Çocuklar Ordusu içinde Ermeni çocukları da vardı. Bu çocuklardan bazıları daha sonra Türk ordusunda görev aldı ve ülkeye ziyan verecek işler yaptı' iddiası kesinlikle yanlıştır.”

Şimdi biz Aziz Üstel’e mi inanacağız, yoksa Kazım Karabekir’in kızı Timsal Karabekir’e mi?
Şehit çocuğu olmak suç mu? Yetim kalmak, sokakta kalmak suç mu? O baba harbe gidecek, vatan için savaşacak, sonra alnına bir kurşun yiyip düşecek, Peygamber bile aguşunu açacak ona; sen onun çocuğuna, yetim kalmış çocuğa sahip çıkmayacaksın. Peki, kimi alacaksın askere, orduya, düşmana bir kurşun bile atmamış, cepheye gitmemiş, samanlıklarda saklanmış adamın çocuğunu mu, onu mu subay yapacaksın? Kazım Karabekir de şehitlerin evlatlarına böylece sahip çıkmış, onları layık olduğu yerlere getirmiş. Hatta o Ermeni çocuklarına da sahip çıkmış, ancak bunların Türklerle karışmamasına bilhassa dikkat etmiş, ABD yetiştirme yurtlarına vermiş.

Tezde ayrıca denmekteymiş ki: “Bilindiği gibi Türkiye'de Ermeni-Rum gibi etnik kökene sahip pek çok kişi kendisini Türkmen olarak tanıtıyor. Türkmenler yaşayış tarzları itibariyle eski belgelerden takibi oldukça zor bir topluluk olması nedeniyle bu tercih yapılıyor.” Peki, tezde bunlar gerçekten yazıyor mu? Mehmet Türközü başka Türkmen köylerine gidip araştırmış mı, hayır. Bir köyden yola çıkarak böyle bir genellemenin yapılacağı bir kere ilme aykırı. Bir Üniversite bile belirtilmek istendiği gibi yazılmış teze geçer not vermez. Ayrıca bu sözler çok tehlikeli sözler. Bu sözler Türkiye'deki Türk varlığını inkâr eden sözler. Bu sözler kendilerini halen Türkmen olarak bilen ve gören 40 milyon Türkü tahkir eden sözler.

Şimdi birileri, leş kargaları ya, söz birliği etmiş gibi bir şeyler söylemek istiyorlar. Ama işin aslı bir taşla birkaç kuş birden vurmak. Asıl istedikleri şeyse Türk ordusunu lekelemek ve onu yıpratmak. Öyle ki işi Heronlara kadar götürmekteler. Sahi bu çocukların askerlik, subaylık süresi ne kadar? Halen içlerinde yaşayanlar var mı? Yoksa Kazım Karabekir, askeri mekteplere yazdırırken bunlara gençlik aşısı mı yaptırmış.

Hani, son günlerde Türkiye'de turist olarak bulunan, kaçak işçi olarak çalışan, anlayacağınız çoğu kadın olan 100 binlik Ermeni nüfustan bahsedilmeye başlandı. Bunlara T.C. kimliği verilmesi için yasa tasarısı hazırlanıyormuş; bunun kamuflesinin adı da söz konusu iddialar.

PKK'nın mucitlerinden Özal, bir ara Malatya'da, “Ben Ermeni de olabilirim, Kürt de olabilirim” demedi mi?

İsterse Veli Küçük'ü, isterseniz Mustafa Levent Göktaş'ı yıllarca daha hapiste tutun, isterseniz idam edin ama, iftiralarınıza sakın ilmi de alet etmeyin. Mertçe yargılayın ama soylarına, sülalelerine iftira atmayın. Peki, onların ailelerinin, çocuklarının ne günahı var?

İftiralarınızla Ermeni damgası yiyen, sırf Veli Küçük, sırf Mustafa Levent GÖKTAŞ değil ki, onların ailesi, çocukları, yakınları, akrabaları, sülaleleri... Bunu niye düşünmüyorsunuz?
Hitler'e bile bu yapılmadı.

Peki, Hırant Dink'i kimlere öldürttünüz? Ya da şöyle deyim: Hırant Dink’i öldürenler kimlerdi? Bunların bağlantıları nerelerleydi? Sonra bu olayı Ergenekon'a mal etmeye çalıştınız. Aynısını Malatya Zirve Yayınevi için de yaptınız. Onu bile Ergenekon'a mal etmeye çalıştınız. Oysa rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu, “Bizim tarlayı sürmüşler... Haberimiz olmadan...” diye bir ipucu vermemiş miydi?

Hırant Dink öldürüldüğünde cenazesinde “Biz de Ermeniyiz” diye yürüyen kişiler, 40 bin kişinin eline bir gecede 40 bin pankartı bir anda hazırlayıp tutuşturanlar da kimlerdi?

Her yere sızdınız. Şimdi de demek ki tezlere, ilim müesseselerine sızmaya başlama çabasındasınız, ama bula bula 1967 yılında verilmiş bir Üniversite bitirme tezi buldunuz, ona da kendi kafanızdan yarım yamalak ilaveler yaparak genişletme çabasındasınız, hadi hayrola. 
Bakalım yeni günler ne doğurur? Ancak size hatırlatmakta bulunurum, ilim hükümetlerin ya da yargının kontrolü altında değil, Allah'ın kontrolü altındadır, bunu da unutmayın, Allah da iftira ataları, çirkef savuranları sevmez; bunu da aklınızdan çıkarmayın.

İlim demek cami demektir, cami duvarı demektir. Eceli gelenler düşünsün, ben değil. 

Yalnız şunu deyim: Size göre Türkiye'de her Ermeni ben Türkmenim diyorsa, peki 1036-1041 yılları arasında, daha sonra 1062 yılına kadar Ermenistan'ı, o günkü adıyla Vaspuragan denilen bugünkü Ermenistan’ı işgal eden, Ermenileri korkutan, hatta onları altlarına işeten, bu nedenle Süryani Mateos'un vakayinamesinde bu olaylardan uzun uzun bahsedilen 16.000 çadırlık Türkmenler kimdi, onlar da mı Ermeniydi?

Ermeniler ne zaman, ağızlarından alevler fışkıran kanatlı ejderha bulunan bayraklar taşımış, ne zaman Asya'dan, Horasan'dan gelip de Vaspuragan'ı, kendi ülkelerini işgal etmişlerdi? Ne zaman onların hükümdarının adı Tuğrul Bey'di? Söylesinler bakalım.

Bu sitede yer alan bilgiler Haberiniz.com adresi kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Tüm hakları Telif Hakları Yasası'nca korunmaktadır. Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.