ADNAN OKTAR OPERASYONU ve DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ – Fazlı KÖKSAL
Kapak Fotoğrafı: Oktar Babuna ve İsrail Başbakanı Netenyau
ADNAN OKTAR OPERASYONU VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ - Fazlı KÖKSAL
Adnan Oktar operasyonu başlayınca aklıma Osman DURMUŞ ve Oktar BABUNA geldi...
Yıl 1999; Adnan Oktar’ın müritlerinden, Sabatayist Dr. Oktar BABUNA lösemi’ye yakalanmıştı, Adnan Hoca’nın müritleri büyük bir kampanya düzenlediler.
Başta Savaş AY ve Ayşe ARMAN olmak üzere tüm medya bu kampanyaya destek verdi. Belki de ilk kez merkez medya ile İslamcı medya aynı doğrultuda yayın yapıyordu..
AKİT ve MİLLİ GAZETE Babuna için kan verilmesini sağlamak amacıyla 16 sayfalık ek vererek, adeta “biz de Adnan Hoca tarikatının mümtaz üyesine destek veriyoruz.” diyorlardı… Sanat, siyaset ve bilim dünyasından pek çok ünlü kampanyaya kan ve ilik vererek katıldı. Mesela sanat dünyasından Yeşim SALKIM bilim dünyasından da Yılmaz BÜYÜKERŞEN ilk kan verenler arasındaydı…
Uygun ilik Nisan-1999’da ABD’de bulunmasına rağmen Temmuz-1999 itibariyle ilik bağış kampanyası sürdürüldüğü ve kanların Sağlık Bakanlığının izni alınmadan ABD’ye gönderildiğinin öğrenilince, kampanya Sağlık Bakanlığınca durduruldu..
ABD’ye gönderilen 160.000 ilik ve kan örneğinden 120.000’i ABD’de kayboldu. Üstelik kanın gönderildiği labaratuar Türkiye’den 3.4 milyon dolar tahlil ücreti talep etti..
Kemik iliği nakli için düzenlenen kan ve bağış toplama kampanyasının arkasında gizli bir amacı bulunan bir "örgüt" bulunduğu yargısına varan Sağlık Bakanlığı, aralarında Babuna'nın da bulunduğu altı kişi hakkında soruşturma açtı.
Kampanyanın durdurulması üzerine Medya ve siyasi çevreler Sağlık Bakanı Osman DURMUŞ’a insafsızca saldırdılar…
Ve ilginçtir, Oktar BABUNA çok kısa sürede hastalığını (?) atlattı.
18 Haziran 2016 Tarihinde KORKUSUZ Gazetesinde Can ATAKLI olayı şöyle anlatmıştı;
OSMAN DURMUŞ GALİBA HAKSIZ DEĞİLDİ
"Şimdiki iktidarın halka “ne kötü şey” diye anlattığı koalisyon dönemiydi. MHP hükümetin parçası, MHP'li Osman Durmuş da Sağlık Bakanlığı koltuğunda oturuyordu.
Adnan Hoca'nın ünlü müritlerinden Oktar Babuna “lösemiye” yakalanmıştı.
Adnan Hocacılar ilik nakli için seferber oldular. İstanbul Lütfü Kırdar Salonu üs olarak kuruldu, milyonlara “kan bağışı yapmaları” için çağrıda bulunuldu, binlerce kişi sıraya girdi kan verdi.
Sonra bu kanlar Amerika'ya gönderildi. Oradaki uzmanlar kanları inceleyecek ve Oktar Babuna'ya uygun bir verici bulurlarsa ilik nakli yapılacaktı.
İşte tam o sırada Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un açıklaması kamuoyuna bomba gibi düştü.Durmuş, “Amerika özel bir operasyonla binlerce kişiden kan topladı. Bunların asıl amacı Türk genini keşfedip bize karşı ilaç yapımında kullanmak.” sözüne kamuoyunda büyük bir tepki oluştu.
Açık söyleyeyim, o sırada ben de çok tepki gösterdim.“Yuh yani bu kadar da olmaz, şu Sağlık Bakanı'na bir bakın, bu kadar da uçulur mu, dünyaya rezil oluyoruz” mealinde yazı yazdığımı bile hatırlıyorum.
Sonra olay kapandı, unutuldu gitti. Geçenlerde bir arkadaşımla sohbet ediyordum.“Neler olmuyor ki Türkiye'de, terör, hırsızlıklar, yolsuzluklar, haksızlıklar, demokrasi ve hukuk ihlalleri, diktatörlüğe giden uygulamalar günlük hayatımızın parçası oldu, ama tek ses bile çıkmıyor” dedim.
Arkadaşım da “Haklısın, sanki üzerimize ölü toprağı serilmiş, ne olursa olsun kimse etkilenmiyor, başını çevirip gidiyor, tarihimize bakıyorum da böyle bir dönem hiç yaşanmadı” karşılığını verdi.
Sonra birden durdu “Yahu Osman Durmuş doğru söylemiş olmasın sakın” dedi. Durmuş 20 yıl önce “genimizle oynuyorlar” dediğinde bizler henüz gen teknolojisinin ulaştığı aşamayı bilmiyor, varacağı noktayı hayal bile edemiyorduk.
Oysa bu 20 yıl içinde gen teknolojisi ile nelerin başarılabildiğini artık biliyoruz. Arkadaşım “Gerçekten bize gönderilen, ilaç, gıda ve bazı kullanım eşyalarına yüklenen bazı kimyasallarla zihnimiz dumura uğratılmış olmasın” dedi. "
Diyerek Osman DURMUŞ'tan üstü kapalı özür diledi...
Zaman Osman DURMUŞ'un haklı olduğunu, bu konuda Aydınlarımız(!)dan en az 20 yıl ileride olduğunu gösterdi...
Osman Durmuş bu sahtekarlığa, bu emperyalist oyuna karşı çıktığı için;Can Ataklı’dan, Oktay Ekşi’ye, Özlem Albayrak’tan Hasan Pulur’a köşe yazarlarının büyük bölümü ve manşetleriyle tüm medyanın insafsız saldırılarına maruz kalmıştı.
Fazilet Partili Musa Uzunkaya ve 17 Arkadaşının TBMM Başkanlığına verdikleri, 22.07.1999 Tarihli 37. Oturumda okunan, 13.07.1999 tarihli araştırma önergesinde, Fazilet Partisinin görüşleri şu cümlelerle açıklanmıştı.;“Türkiye'nin ulusal kemik iliği bankasını kurmak ve Türk Milletini lösemi hastalığı tehlikesinden korumak amacıyla 1999 yılı mart ayında beyin cerrahı Dr. Oktar Babuna öncülüğünde büyük bir kampanya başlatıldı. Dünyada eşi benzeri görülmemiş ve Guiness Rekorlar Kitabına girecek bu kampanya, kısa zamanda çok büyük bir sivil hareket haline geldi. Türk Milletinin birlik ve beraberliğinin, toplumsal dayanışma ve özverisinin en güzel örneklerinden birini oluşturdu. Ulusal kemik iliği bankası kampanyası, devlet tarafından desteklenmiş olup, sivil insanlar tarafından da çok büyük bir ilgiyle karşılanmış bir kampanyadır. Bu kampanya ile ilk aşamada lösemi hastası Dr. Oktar Babuna'ya uygun bir kemik iliği vericisinin bulunması, daha sonraki aşamada ise, Türkiye'de ulusal kemik iliği bankasının kurulması hedeflenmekteydi. Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanlığı, Sağlık Bakanlığı, İstanbul Valiliği, İstanbul Üniversitesi gibi, devleti temsil eden kişi ve kurumlar tarafından desteklenerek, 160 000 doku tahliline ulaşan ve kemik iliği bankasının fiilen kurulmasını temin ederek, sayıları 8 000'c varan lösemili Türk vatandaşlarının ilik bulma ve yaşama şansını yüzde 70'lere çıkaran böyle bir kampanyanın, Sağlık Bakanlığı tarafından durdurulması, halkımız arasında hayret ve şaşkınlık ile karşılanmıştır…..”
Anti Amerikacı, Siyonizm Karşıtı İslamcı Fazilet Partisinin, Adnan Oktar cemaatinin mensubu, Sabatayist olduğunu konuyla ilgilenen herkesin bildiği Oktar Babuna’nın savunuculuğuna soyunmaları, AKİT ve MİLLİ GAZETE’nin Oktar Babuna’ya destek için 16’şar sayfalık ek yayınlamaları, Adnan Oktar’ın kendisini “Nurcu” olarak nitelendirmesi, Tahşiyeciler olarak anılan Nurcu grubun manevi lideri olması, Nazıım Kıbrısi gibi Nakşi, Said Özdemir ve Mehmet Talu gibi nurcu liderlerin onun hakkında övücü sözler söylemesi, 1990’lı yılların sonunda Adnan Oktar cemaatine operasyon yapan İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın “Onları içeriye aldığımda o dönem parlamentodaki siyasi partilerin özellikle Fazilet Partisi vekillerinden bazıları ‘Bunlar iyi çocuklar, bunları bırak' diye üzerime çöktü. Siyaseten baskı yaptılar” demesi, bir arada değerlendirildiğinde, Adnan OKTAR’ın İslami gruplar tarafından korunup kollandığı anlaşılmaktadır.
Ben Adnan OKTAR operasyonun çok geç kalmış ama gerekli, yararlı bir operasyon olduğuna, eğer dibine kadar gidilebilirse çok çirkin ilişkiler ağı ve ihanet sarmalının çıkacağına inanıyorum...
Tutuklama gerekçelerinin yarısı bile sübut bulsa, dünyanın en büyük suç örgütlerinden birisiyle karşı karşıyayız demektir… Ve sanırım bu örgütün ilk büyük operasyonu da “kan bağışı kampanyası” idi. Bu operasyonun tam istedikleri gibi gerçekleşmemesini sağlayan kişi de Osman DURMUŞ idi…
Tüm kalbimle; POLİSİMİZE MAŞALLAH diyorum...
Ve başta medya mensupları olmak üzere, bu konuda Osman Durmuş'a haksızlık yapanların; ondan özür dilemesini bekliyorum...
http://fazlikoksal.blogspot.com/2018/07/adnan-oktar-operasyonu-ve.html
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.