Akça Koca Kültür Platformu’nun Özbekistan Seyahati (3) – Musa ORDU
Akça Koca Kültür Platformu’nun Özbekistan Seyahati (3) – Musa ORDU
Bundan önceki yazımda Semerkant da ki, ziyaretlerimizi tamamladıktan sonra, 03 Mayıs 2018 Perşembe günü saat 21.oo de Buhara’ya gitmek üzere hareket ettiğimizden bahsetmiştim.
Semerkant’tan saat 21.oo de hareket eden hızlı tren bir saat kırk dakikalık bir yolculuktan sonra 22.40 da Buhara’ya vasıl oldu. Semerkant ile Buhara arasındaki mesafe yaklaşık 400 km imiş. Yolculuğumuz çok rahat geçti diyebilirim. Hiç sıkılmadan Buhara’ya geldik. İstasyona gelince bizi beklemekte olan VİZYON TURİZM’e ait arabaya binerek kalacağımız otele geldik. Otelin ismi Asia Hotel Buhara idi. Otel şehrin merkezi bir yerinde olup, tarihi bir yapıya sahipti. Anahtarları aldıktan sonra bize tahsis edilen odalarımıza çıkıp istirahate çekildik. Sabah kahvaltısından sonra Buhara’yı gezmek üzere, saat 9.oo da otelden ayrıldık.
Ancak, şehri gezmeye başlamadan önce kısaca Buhara hakkında bilgi vermenin faydalı olacağını düşünüyorum. Tarihteki en önemli ticaret yerlerinden biri olan, İpek Yolu üzerinde bulunan Buhara, Özbekistan’ın en önemli şehirlerinden biridir. Aynı zamanda Orta Asya’nın en eski şehirlerinden biri olan Buhara, tarih boyunca Moğollar, Karahanlılar, Sasaniler, Persler gibi birçok devletle baş şehirlik yapmıştır. Türk İslam Dünyasının önemli bilginlerinin yetiştiği Buhara, mimari yapıları kervansaray, cami ve medreseleriyle anılmaktadır. Buhara, İslamiyet’in, Mekke, Medine ve Kudüs’den sonra gelen önemli merkezi durumundadır. Burada birçok millete mensup insanlar yaşamaktadır.
Rusların en son işgal ettiği yer olan Buhara Hanlığı’nın merkezi olan şehir, birçok dine ev sahipliği yapmaktadır. Son yıllarda çok hızlı imar faaliyetleri ile şehir hakiki hüviyetine kavuşturulmaya çalışılmaktadır. Bu arada şu hususu da ifade edeyim ki, Buhara tam manasıyla bir açık hava müzesi görünümündedir. Zira, kısmen yukarıda da bahsedildiği üzere, şehrin her tarafına dağılmış bulunan tarihi medreseler, büyük camiler, minareler, Kale ve geniş parklar ve meydanlar her köşe başında dikkati çekmektedir.
Dikkati çeken bir husus da şudur ki, Buhara da çok miktarda dut ağacı bulunmaktadır. Bunun sebebi ise, şehir çöl üzerinde kurulduğu için düz arazi üzerinde bulunan binaların kaymaması içinmiş. Zira, dut ağacı yer altından çok miktarda su çektiğinden dolayı toprağın kaymasını önlermiş.
4 Mayıs Cuma günü saat 9.oo da çıktığımız şehir turu, İsmail Samani Türbesi, Eyüp Peygamber Çeşmesi, Bala Havuz Camii ziyaretleri ile başladı. Bala Havuz Camii tarihi bir cami olup, giriş kısmında ardıç ağacından yapılmış yüksek direkler bulunmaktadır. Bu direkler aradan yüzlerce yıl geçmiş olmasına rağmen, halen renkleri dahi değişmeden dim dik ayakta durmaktadır.
Bu ziyaretleri yaparken öğle vakti yaklaşmıştı. Günlerden Cuma olduğu için uygun bir cami bulup Cuma Namazı kılmamız icap ediyordu. Buhara da çok cami var ama, üzülerek ifade edeyim ki, birçoğu halen ibadete kapalı olup, müze olarak kullanılmaktadır Bu arada memnuniyetle şu hususu da ifade edeyim ki, gezi ekibinde bulunan kadın ve erkeklerin hepsi namazlarını kılıyordu. Gezi ekibinin bu şekilde tertip edilmesinde Başkan Hasan Uzunhasanoğlu’nun dahli olduğunu düşünüyorum. Cuma Namazı için benim için yukarıda ismini zikrettiğim ardıç direkli Bala Havuz Camii uygun görünüyordu. Zira, hem güzel hem de oldukça büyük bir cami idi. Bu düşüncemi bizimle beraber gezen Şirketin Dış Turlar Müdürü Emre Beye söylediğimde, namazı başka bir cami de kılacağımızı söyledi.
Bunun üzerine, biraz ileride bulunan Emir Muzaffer Han Camii’ne gittik. Burası güzel ve büyük bir cami idi Namaz vaktine az bir zaman kaldığı için hemen şadırvana gittik. Şadırvan oldukça güzel ve temiz bir yerdi. Bizim camilerimizde dahi böyle güzel ve şık bir şadırvanın olduğunu zannetmiyorum. Hayırlısı ile burada abdestlerimizi aldıktan sonra cami kısmına geçtik. Bizim gittiğimizde cami henüz tam dolmamıştı. Bu sebeple ben hemen imam efendinin arkasında bir yer bulabildim. Biraz sonra cami tamamen doldu. Tabii ki, bu husus sevindirici bir şeydi.
Özbekistan’ın bütün camilerinde henüz açıktan ezan okunması yasak olduğu için ezan, caminin içinde okundu. İlk dört rekat sünnet kılınmadan önce imam efendi Hutbe okudu.. Bilindiği üzere, bizde, Hutbe ilk dört rekat sünnet namazı kılındıktan sonra okunmaktadır. İmam, Hutbe okumaya başlarken aynen şöyle dedi. ”“Hutbenin Mevzuu emanete hıyanettir”. Hutbenin mevzuunu anladığımız için diğer anlattıklarını da az çok anlayabildik. Hutbe okunduktan sonra İlk dört rekat sünnet kılındı. Arkasından imam efeni elinde bir mızrak ile kürsünün birinci basamağına oturup, kısa bir dua okuduktan sonra Cuma Namazının farzı kılındı. Daha sonra dört rekat sünnet kılınıp dua edildikten sonra namaz tamamlandı burada. Cuma Namazını on rekat olarak kılıyorlar ve tespih de çekmiyorlar. Namaz kılınırken bir husus dikkatimi çekti. O da şudur. Sünnet namazları kılınırken müezzin imamın hemen arsında bir karış kadar gerisinde duruyor. Farz Namazı kılınırken ise, imamın arkasındaki safa geçiyor. Allah’ın izniyle Buhara da hem de büyük bir cami de Cuma Namazını kılmak nasip oldu. Allah kabul etsin.
Buradan öğe yemeğine gitmemiz icap ediyordu. Öğle yemeği için Laziz House Milli Evine gideceğimiz söylendi. Orada bizi sürprizler bekliyormuş. Gidince sürprizlerin ne olduğun göreceğiz(DEVAM EDECEK).
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.