HUZURLU VE GÜVENLİ BİR TÜRKİYE – Ruhittin SÖNMEZ
HUZURLU VE GÜVENLİ BİR TÜRKİYE - Ruhittin SÖNMEZ
Ülkelerin barış, huzur ve güven içinde olma kriterlerine göre değerlendirildiği “Küresel Barış Endeksi'nin 2017 yılı raporunda” Türkiye, 163 ülke arasında 146'ncı sırada yer aldı.
Türkiye, endekste geçen yıla oranla bir sıra geriledi.
İçeriden bakınca “siyasi mülahazalarla değerlendirme yapıyorsun” derler. Bu bakımdan uluslararası güvenilir kuruluşların yaptığı araştırmaları değerlendirmek uygun oluyor.
Bahsettiğim rapor Avustralya Sydney merkezli düşünce kuruluşu Ekonomi ve Barış Enstitüsü'nün çalışması. Yani bizi düşman gören bir ülkenin kastı ile sıralamada bu kadar kötü görünüyor olmamız söz konusu olamaz.
Endekse göre dünya genelinde en çok barış içinde olan 10 ülkeden 8'inin Avrupa'da olduğu, 36 ülkeden 26'sında gelişme kaydedildiği ve fakat Türkiye’nin gerilediği görülmekte.
Zaten savaş bölgelerinden kaçanların hepsinin bu Avrupa ülkelerine sığınmak istemesi tesadüf değil. Mecbur kalmasalar Türkiye’de kalanlar da bu ülkelere gidecekti.
Türkiye Avrupa’daki 36 ülke arasında barış ve huzur açısından en sonda.
Ülkemiz 2015 yılından bu yana terör saldırılarında hayatını kaybedenlerin en çok olduğu ülkeler arasında yer alıyor.
İfade özgürlüğünde de Türkiye en çok gerileme yaşanan ülkeler arasında yer aldı.
Bu sonuçların hepimiz için sürpriz olmadığını sanıyorum.
Bu sebeplerle Türkiye’den gelişmiş ülkelere beyin ve sermaye göçünün hızlandığını da endişeyle izliyoruz.
*********************************
ASLİ GÖREVLERİNİ YAPAMAYAN DEVLET
Devletin asli görevleri denince ilk akla gelenler, Toplumun huzur ve güvenliği, Adalet, Sağlık, Eğitim’dir.
Anayasanın 5. Maddesinde zikredildiği gibi, “Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamaktır.”
İfade ve inanç özgürlüğü dâhil, temel hak ve hürriyetlerin yaşanmasını temin etmektir.
· Yukarıdaki araştırma da gösteriyor ki, Türkiye’de devlet huzur ve güvenliği sağlamakta çok yetersiz.
· Türk Milletinin bağımsızlığı ve bütünlüğü, ülkenin bölünmezliği Cumhuriyet tarihimizde hiç olmadığı kadar tehlikede.
Ülkenin bir “beka meselesi” olduğunu her gün devlet yetkilileri de itiraf ediyor.
Ege’de 18 adamız Yunanistan tarafından işgal ve ilhak edilmiş, toprak bütünlüğümüzü koruyamamışız.
· Sadece komşularımız değil, en çok ticari ve siyasi ilişkilerimiz olan ülkeler arasında bile dostumuz kalmamış, hemen hepsiyle kavga içindeyiz.
· Ekonomide en temel parametreler büyüme ve kişi başına düşen milli gelirdir. Son 10 sene büyüme oranı ortalaması yüzde 3’te kaldı. Kişi başına milli gelirimiz bütün istatistik oynamalara rağmen 9-10 bin dolar arasında oynuyor, artmıyor.
· Eğitim alanındaki başarısızlığımızı artık Cumhurbaşkanı Erdoğan da açıkça itiraf ediyor. İlköğretimden, üniversitelere kadar insan yetiştirme düzenimiz perişan. Üç sene önce reform diye yapılan köklü değişiklikler, üç sene sonra yine reform adı altında eskiye döndürülüyor. Eğitim sistemimiz bir yapboz oyununa döndü.
Eğitimdeki kalitesizlik her alana sirayet etmekte.
· Adalete güven yüzde 30’ların altına düşmüş. İnsanlarımız yargının bağımsız ve tarafsız olduğuna, güçlüden değil haklıdan yana karar verdiğine artık inanmıyor. Özellikle siyasi davalar ile muktedirleri doğrudan ilgilendiren diğer davalarda adaletin tecelli edeceğine inanan kalmadı gibi.
· En çok övündükleri sağlık alanında da çok gerilerdeyiz. 100 bin kişiye düşen doktor ve hemşire sayılarında OECD ülkeleri arasında sonuncu sıradayız.
ÖZETLE, devlet asli görevlerinin hiçbirini doğru dürüst yapmıyor. Devleti yönetenler başarısız.
*********************************
İLK ÇÖZÜM HUKUK DEVLETİ OLMAK
Anayasa’nın 2. maddesinde yer aldığı gibi, Türkiye Cumhuriyeti bir demokratik, hukuk devletidir.
Hukuk devleti, “tüm işlem ve eylemleri hukuka uygun olmak, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdürmeyi amaçlamak” demektir.
Hukuk Devleti, “hukuku tüm devlet organlarına egemen kılmak, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınmak” demektir.
Hukuk Devleti, “insan haklarına saygı duyarak bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren ve yargı denetimine açık olan devlet” demektir.
Anayasamız Madde 10’da “Herkes kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar” diyor.
Fiili duruma baktığımızda Hukuk Devleti özelliklerinden ne kadar uzaklaştığımızı anlatmama gerek yok. Eşitlik ilkesinden geriye ne kaldı bilemiyoruz.
Devletin kurum ve kuralları işletilmiyor.
Ülkenin bütün meseleleri için bir kişinin bir kişinin fikrine göre anlık kararlar alınan bir devlet halindeyiz.
Artık çok hızlı kararlar alan bir devlet Türkiye. En köklü “reformlar” ve “sistem değişikliklerini” bir günde yapıyor.
Fakat “ortak aklın” işletilmediği, “denge ve denetim” sistemlerinin devre dışı bırakıldığı bir devlet olduk.
Zaten çok aldatanımız ve sıkça aldanan yöneticilerimiz var.
Bu şartlarda “bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete” demek çare değil.
Yeni bir çıkış bulmak zorundayız. Çözüm üretmeliyiz.
Demokrasi ve hukuk ilkeleri içinde bunu başarmalıyız.
Bu imkânsız değil, tünelin ucunda ışık göründü…
Başarısız olanlara verdiğimiz vekâleti geri almak zamanı geldi.
Meseleler belli, Türkiye’nin yetişmiş insan gücü var.. Kurumları asli özelliklerine döndürmek ve kuralları işletmekle başlayabilir ve başarabiliriz.
02.10.2017
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.