Feyzioğlu Gündeme Dair Önemli Açıklamalarda Bulundu!
Feyzioğlu Gündeme Dair Önemli Açıklamalarda Bulundu!
Denizli Barosu’nun düzenlediği ‘Anayasa Değişikliğini Tartışıyoruz’ paneline TBB Başkanı Prof.Dr. Metin Feyzioğlu ve CHP eski Milletvekili ve Anaya Hukukçusu Prof.Dr. Süheyl Batum katıldı.
Prof.Dr. Süheyl Batum, Türkiye’nin belirli noktalarını gezerek yeni anayasa metninde ne var, ya da ne yok onu anlatmak istediklerini belirterek, “2010 yılını yakından yaşamış biri olarak ‘yetmez ama evet’ ‘içeriğini bilmiyoruz ama evet ‘ demenin Türkiye’ye nelere mal olduğunu gören insanlardan birisiyim. İçeriğini bilmiyoruz, ama evet diyenlerin bugün bir bölümü Pensilvanya’da, bir bölümü içerde, bir bölümü olan liberal aydınlar da içerde. Bilinçsiz bir evet demek, Türkiye’yi ne kadar büyük olaylara sürükledi. Amacımız Türkiye’yi hukuk açısından aydınlatabilmektir” dedi.
Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Metin Feyzioğlu ise Başbakan Binali Yıldırım ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın referandum tarihini açıklamalarına değindi.
Prof.Dr. Feyzioğlu, “Kısa bir süre kalmasına rağmen varsayım tabi, burada garip bir durum var. Önce Adalet Bakanı tarih açıkladı. Başbakan tarih açıkladı. Ama Başbakan ile Adalet Bakanı’nın bu ülkede bir Yüksek Seçim Kurulu olduğu halde, hangi yetkiyle tarih açıkladıklarını ben hukukçu olarak bilmiyorum. Bu işlerde yetki YSK’dadır. YSK’ya hiç olmazsa görünüşte saygı göstermelerini bir hukukçu olarak diliyorum. Yani bu kadar hukuk tanımaz bir yaklaşım içinde kimse olmasın diye düşünüyorum” dedi.
‘CUMHURBAŞKANI TALİMAT VERSİN, KOŞAR GİDERİM’
Prof.Dr. Feyzioğlu, anayasa değişikliğiyle ilgili hayati bilgileri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a anlatmak istediğini, ancak araya duvar çekildiğini ifade ederek, “Bizim şu anda tüm çırpınışımız, cumhurbaşkanlığı makamının yerini ve saygınlığını orada tutmak içindir. Devlette küslük asla olmaz. 100 bin avukatın temsilcisiyim. Barolar Birliği Başkanıyım. Devletin içinde yargının kurucu unsurlarından birinin temsilcisiyim. Cumhurbaşkanı da, Türkiye Cumhurbaşkanıdır. Ne onun bu kurumun başına küsme hakkı vardır, ne de bu kurumun başının Cumhurbaşkanına küsme hakkı vardır. Bizim kültürümüzde Cumhurbaşkanlığı makamı çok yukarıdadır, saygısızlık, küslük yoktur, sırtını dönmek asla yoktur.
Bizim şu anda tüm çırpınışımız, Cumhurbaşkanlığı makamının yerini ve saygınlığını orada tutmak içindir. Cumhurbaşkanı talimat verseydi, nerede olursam olayım, koşar gelir ve bu hayati bilgileri kendisine sunardım. Bunu günlerdir gittiğimiz yerlerde basın aracılığıyla duyuruyoruz. Canlı yayınlarda sesleniyoruz. Yapmayın, bir kez olsun dinleyin. Etrafınızdakiler belki size artık sadece aklınızdan ne geçiyorsa onu söylemeye çalışıyor. Etrafınızdakiler belki sadece ‘çok haklısın’ demekle yetiniyor, benim hiçbir beklentim yok. Tek beklentim doğmamış olan torunlarımın torunlarının bir parça refah içinde ülkede yaşamasıdır.
Talimat verseydi, bütün bildiklerimizi koşar gider kendisiyle paylaşırdık, görev bilirdik. Ancak kendilerinden farklı düşünen kimselere anladığım kadarıyla duvar çekilmiş durumda, oysa biz birlikte Türk milletiyiz. Mesele milli menfaat olduğunda her zaman koştuk” dedi.
‘SON KHK’YLA YANLIŞ KİŞİLERİ MAĞDUR VE KAHRAMAN ETTİLER’
Bakanlar Kurulu’ndan son çıkan KHK’yla meslekten ihraç edilen bilim adamlarıyla ilgili konuşan Feyzioğlu, şunları söyledi: “Listeye baktım, üzüldüm. Türkiye’nin birikimi denebilecek pek çok insan var. Bunların bir kısmının ihraç sebebi F Tipi örgüt üyeliği nedeni, delil nedir bilmiyorum, delil dayanak gösterme ihtiyacı bile duymuyorlar.
Diyorlar ki ‘ben söyledim benim sözüm delil’, ama bugüne kadar söylediklerini daha sonra ‘hay Allah aldatılmışım, yanılmışım’ diyerek geri almak zorunda kaldıklarını hatırlıyorum.
Geçen yıl bir bildiri yayınlanmıştı. O bildiriye karşı benim çok sert bir tepkim vardı. O tepkimden geri adım atmış değilim, bildiriyi imzalayanların neye imza attığını büyük çoğunluğunun bilmediğini düşünüyorum. Çünkü çok ayrıntılar ve satır aralarında çok hikayeler var. Bildiriyi bizzat kaleme alanlar bir avuç insandır. Onlara söylediğim şudur, mütareke döneminin sözde aydınlarıdır. O bildirinin içinde barış falan yok, başlığında var sadece, altında canı kanı pahasına teröristi topraklarımızdan temizleme mücadelesi veren askerimizi, polisimizi dünyaya etnik temizlik yapmakla suçlamanın telaşı vardı bildiriyi hazırlayanların. O bildirinin içeriğini kötü niyetli hazırlayanları pek bir maharetli bulduğumu ifade etmiştim. Ancak ceza hukuku ayrı bir şey, idare hukuku da ayrı bir şey, devlet aklı ve hukuk devleti böyle bir kötü bildiriye karşı bilimle cevap vermeyi emreder, akıl dışı yöntemlerle despotlukla cevap vermeyi yasaklar.
Kızdığım üzüldüğüm şey şu, o KHK’yla yapılan o bildiriyi hazırlayanları dahi mağdur etmiştir, mağdur konumuna getirmiştir. Büyük akılsızlıktır bu, onlara verilecek en büyük cevap bilim yoluyla verilecek cevaptır. Biz de verdik zaten, ama adalete erişim hakkını kapayarak mahkemeye gidemesin denilerek önünü tıkayarak bir KHK’yla attım seni dediğinizde onlar dahi mağdur oldu. Nasıl kızmayayım buna, nasıl üzülmeyeyim buna, Cumhurbaşkanına da Başbakana da yetkili herkese söyledik, hukuk devletinin gereklerini yerine getirmezseniz, yanlış insanları dahi mağdur ederseniz, kahraman edersiniz, bravo becerdiler, despotlukla becerdiler.”
‘KAZAEN AÇIKLAMASI MANİDAR’
Prof. Dr. Feyzioğlu, Rus jetinin Türk birliğini bombaladığı haberiyle sarsıldıklarını belirterek, “Ancak bir hukukçu olarak bizi sarsan bir başka şey daha var. Yaklaşık 15 dakika sonra hükümetin yaptığı ‘Kazaen’ oldu şeklindeki açıklamadır. Belki kazaen olmuştur, kazaen olduğunu ben de düşünmek istiyorum. İnşallah kazaen olmuştur. Ancak devlet ciddiyetine yakışmayan bu alelacele açıklamanın şehit düşen askerlerimizin anısına saygılı bir açıklama olmadığını, milletimizin de bilmesi gerekenleri öğrenmesi gerektiğini engelleyecek bir şey taşıdığını maalesef kuşkuyla düşünüyorum.
CIA Başkanı’nın Türkiye’de olduğu gün kazaen Rus jeti, Türk birliğini vurdu. Kazaen olmuştur umarım. Ama 15 dakika içerisinde kazaen olup olmadığını anlamak mümkün değildir. Ortada uluslararası hukuk açısından bir sorumluluk var mıdır, yok mudur, Türkiye Cumhuriyeti soruşturmak ve soruşturtmak zorundadır” dedi.
‘VARLIK FONU’NA DEVREDİLMESİ TEK ADAM SİSTEMİNİN İSPATIDIR’
Bazı şirketlerin Varlık Fonu’na devredilmesiyle ilgili açıklamada yapan Feyzioğlu, “Türkiye’nin milli servetinin varlık fonu diye bir özel hukuk tüzel kişiliğine devredilmesi başkanlık sistemi diye takdim edilen, ama aslında bir tek adam sistemi olan yeni arzu edilen düzenin ne olduğunun ispatıdır. Varlık Fonu’na devredilmiş olan trilyonluk servetin yönetimi artık denetimsizdir. Bu arzu edilen anayasa değişikliğiyle neler yapılacağının göstergesidir. Yani Ziraat Bankası’nın inanılmaz değerli bir arsasını ‘kaça sattın’ diye sorsanız, ticari sırdır artık. Şimdi milletin malını verdikten sonra bir de devletin kalan kısmının tapusunu anayasayla birlikte verecek miyiz, işte bunu tartışıyoruz” diye konuştu.
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.