Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

30Ağu/170

Kula, kulluk edene yazıklar olsun – Feyzullah DİVLİ

feyzullah divliKula, kulluk edene yazıklar olsun - Feyzullah DİVLİ

Bu bir kılıçbalığının öyküsü değildir; yazılmasa da olmaz. Kimseler bilmese olmaz. Artık kaderimiz olmuşsa yalnızlık, artık gazete manşetlerinde yer almayacak kadar ucuza satılıyorsa hayatlarımız ve susuyorsa insanlık ve yoksulluğumuz zenginlikse birileri için; birileri çaresizlik kol gezdiği için güçlüyse, artık kangren olmuşsa bu düzen, yeter anlattığımız masallar.

Şimdi yeni şeyler söyleme zamanı değildir; gerçeği söylemeliyiz. Avazımız çıkana kadar, vicdanlar paramparça, kafalar karman çorman oluncaya kadar gün gün, bağıra bağıra söylemeliyiz.

İnsan olmanın onuru adına bir kavgadır bu. Bir türkü değildir, bir sevda hiç değil. Bize kader diye dayatılan, babalar ve oğullar boyunca sürüp gelen zenginliğe,  saltanata, sömürüye ve zulme; sefaletimizden, yoksulluğumuzdan ve acılarımızdan usanç duyası bir öfke ile gecelere akıttığımız gözyaşlarından kimin haberi ola! Ölmeyesi bir ücretle doymayası mideleri mutlu etmekten gayrı hayata dair başka rolü olmayanları kim düşünür, kim dertlenir; kim bu insanların yüreğine bir tas sevinç ikram eder!

Evet, bu bir yazgı değildir. Her şeyin kudreti elinde olan Allah’a yemin olsun ki, açlık bir yazgı değildir; yoksulluk ve zenginlik bir yazgı değildir. Bu neresinden tutarsak elimizde kalan düzen; bu yağmur gibi yağan bombalar; çocukların öksüz ve yetim, kadınların dul ve insanların vatansız kalması bir yazgı değildir. Traktör altında, göçük altında kalmak; silah, petrol, uyuşturucu tüccarları için hiçbir şey olmak bir yazgı değildir.

Ne varsa pazarlık konusu bir hayata lanet olsun. Deri koltuklara, lüks arabalara, şatafatlı hayatlara ve birkaç demlik saltanatlara insanlık onurunu, dinini, imanını, vicdanını ve dostluğunu pazarlayanlar için tek bir paye vardır ki, o da uşaklıktır ve bizler yoksulluğumuzla, sessizliğimizle ve kimsesizliğimizle ne kadar özgürüz.  Sadece mülkün gerçek sahibine eğilen başlarımız ne kadar mağrur ve dik! Ve bizler, işte sizin kirlettiğiniz, insanlık onurunu pespaye ettiğiniz bu yeryüzünün gece bekçileriyiz. Sizin kan ter içinde uyanacağınız korkulu kabuslarınız olarak an an var olacağız.

Eze eze yıldıramayacak, öldüre öldüre bitiremeyeceksiniz bizi. Eğlencelerinizle kandıramayacak ve korkularınızla sindiremeyecek kadar bilenmiştir yüreklerimiz. Sofranıza meze, köşkünüze kahya ve zulmünüze asker olmayacağız. İşte bu yüzden yetimin hakkını yerken, türlü alavere dalaverelerle o koltuklara otururken kendinize bizlerden bir ortak ya da yardımcı bulamayacaksınız.

Çünkü biz iyi biliriz ki; hayat ve ölüm, varlık ve yokluk, ayrılık ve vuslat sadece O’nun emri ve izniyledir ve dönüş yine O’nadır. Çünkü biz iyi biliriz ki; zalimin de mazlumun da, yoksulun da zenginin de, verenin de alanın da bir hesabı vardır ve bu hesap elbette ki çok çetindir.

Bundan gayrı söz, bundan gayrı hakikat ve dahi bundan gayrı son yoktur.

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.