Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

21Ağu/170

Kıdemli Bir Hekim Gözüyle Sağlık Hizmetlerimiz – Dr. Halil İbrahim KAHRAMAN

h i kahraman drKıdemli Bir Hekim Gözüyle Sağlık Hizmetlerimiz – Dr. Halil İbrahim KAHRAMAN

Yakın tarihte yaşadığım iki sağlık sorunum vesilesi ile sağlık hizmetlerinin ne durumda olduğunu ve hasta-hekim ilişkilerinin ne şekilde işlediğini gözlemlerim ışığında paylaşmak istedim. Amacım aklamak veya suçlamak olmayıp bu tespitler ışığında olabilecek iyileştirmelerin yapılarak sağlık sistemimizin çok daha iyi olabilmesine katkı vermektir.

2002’den sonraki sağlıkta değişim ve dönüşüm, insanımızın hekime, sağlık kurumlarına ulaşımında çok önemli iyileşmeler sağlamıştır. Sağlık kurumlarımız ise özellikle teknolojik imkanların teşhis ve tetkiklerde kullanımında çok önemli imkanlara kavuşmuştur. Bu teknolojik imkanlar sayesinde insanlarımız mikrobiyolojik, biyokimyasal ve görüntüleme (röntgen-ultrason), endoskopik (iç organlarımızın ilgili uzmanlarca görerek incelenmesi) alanlarında çok önemli imkanlara kolayca ulaşabilmekte ve bu alanlardaki hizmetleri zorlanmadan alabilmektedir.

Özel hastanelerimizin de katkısı ile hastane otelcilik hizmetlerimiz de birçok gelişmiş ülkenin seviyesini geçmiştir. Acil, ambulans hizmetleri ve hastane yoğun bakım imkanları ise alabildiğine gelişmiş ve vatandaşlarımız bu imkanlardan kolayca faydalanabilmektedir.

Bütün bu olumlu ve güzel gelişmelerin yanında önemli iki sorun derinleşerek gelişmektedir. Bunlar hastalar için GÜVEN eksikliği ve hekimler için ise MUTLU bir çalışma ve mesleki yaşam ortamından uzaklaşma.

Maalesef vatandaş nezdinde bu hizmetlere ne kadar GÜVENEBİLİRİM? Sorusuna verilen cevabın GÜVENSİZLİK yönünde gelişmesi üzücüdür. Yapılan istatistiki çalışmalarda bu sisteme geçmeden önce bir vatandaş ortalama 3 doktora muayene olduğu zaman güvenli teşhis ve tedavi kanaatine kavuşurken yeni yapılan istatistiki çalışmalarda bu sayının ortalama 8-9 doktor muayenesi sonucunda olduğu anlaşılmaktadır. Bu sonuçtan hekim-hasta ilişkisindeki GÜVEN duygusunun azaldığı sonucu çıkmaktadır. Hasta kendisinden istenen tetkiklerin ne kadar yerinde olduğu, yapılmak istenen müdahalenin ne kadar doğru olduğu, konulan teşhisin ve verilen tedavi şemasının ne kadar uygun olduğu hususunda GÜVEN eksikliği yaşamaktadır. Bu sebeple bir başka, daha sonra bir başka doktora ve sonuç olarak daha çok doktor, daha çok kuruma gitmek ihtiyacı hissetmektedir.

Sağlık hizmetini daha pahalı ve zor hale getiren bu güvensizliğin sebeplerinin araştırılıp giderilmesi gerekir. Bu hususta hem hizmet alan vatandaşlara ait hem de hizmet veren sağlık kurumu ve hekimlere ait sorunların olduğu açıktır. Yakın zamana kadar düz bir röntgen filmini çektirmek dahi müşkül bir tetkik iken bugün MR tetkikini yaptırmak dahi çok kolay hale gelmiştir. Dün insanımız basit tetkikleri yaptırmak için bile zorlanırken bugün bütün tetkikleri Aile hekimi muayenesi ile bile yaptırabilmektedir.

Ama görüyoruz ki bu kolaylıklar daha çok mesleki ölçüler öngörüsü içinde uygulanmadığı, hekimlik mesleğinin etiği göz ardı edilerek uygulandığı için hem ciddi bir kaynak israfı, hem de güven artırıcı olmak yerine güven azaltıcı şekilde etki etmiştir. Çünkü hasta-hekim ilişkisinde maalesef hala istenilen, olması gereken kaliteli bir davranış biçimi oluşturulamamıştır. Hasta doktorundan beklediği ilgi ve şevkati yeterince görememektedir. Bunu sağlayacak olan ön konuşma, ilk genel muayene gibi iki önemli davranışın yerini, şahsın tetkik için laboratuarlara gönderilmesi almıştır.

Hekimlerimiz çoğunlukla hastalarına yeterli bir ön konuşma ve muayene yapmadan teşhis için daha çok tetkik yoluna başvurmaktadır. Bu sebeple ülkemiz dünyada en çok MR çekilen ülke haline gelmiştir. Diğer tetkiklerde de durum farklı değildir. Hekim hastasının memnuniyetini bu yolla sağlama yolunu seçmektedir. Bu ise güven oluşmasına yetmemektedir. Bu durum ana malzemeleri ithal olan bu sarf malzemelerinde oldukça büyük bir kaynak israfına, hasta birim maliyetimizin ise pahalılaşmasına sebebiyet vermektedir. Sağlık kurumlarımızdaki iş yükü artışı da ayrı bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.

Hastalar için çok önemli olan bu güven duygusunun tesisine yönelik çalışmalara ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Bu güveni oluşturmada sağlık hizmetinin ana aktörü olan hekimlere önemli sorumluluk ve görev düşmektedir. Bu sebeple onların mesleklerini güven içinde ve mutlu, huzurlu şekilde yapmalarını sağlamak gerekir. Hekimlerimizin sorunları ile ilgili daha önceki makalelerimde (Kocaeli Aydınlar Ocağı internet adresinden bakılabilir) yazdıklarıma ek yeni bir değerlendirmeyi müteakiben yazacağım ve bundan sonra onu da okuyacaksınız.

Sağlıklı, güven içinde mutlu ve huzurlu günler dileklerimle…

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.