Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

28Mar/170

“Evet” kampanyası ve kul hakkı – Av. Ruhittin SÖNMEZ

r sönmez“Evet” kampanyası ve kul hakkı – Av. Ruhittin SÖNMEZ

Evet” kampanyasının lokomotifi şüphesiz Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dır. Anayasaya göre Cumhurbaşkanının  “partisi ile ilişiği kesilmiştir.” “Görevini tarafsızlıkla yerine getireceğine” de yemin etmiştir. Ama fiili durum budur.

“Evet” kampanyasının diğer önemli aktörleri ise Başbakan, bakanlar, milletvekilleri, AKP’li belediye başkanları ve diğer kamu görevlileridir.

Bu makamları işgal eden kişilerin yaptığı “evet” kampanyalarında devletin maddi, manevi bütün gücü kullanılmakta. Bu muhteremler kendilerine tahsis edilmiş uçaklar, makam araçlarıyla yurtiçi ve yurt dışı toplantılara gidiyor.

Devlet TV ve özel TV’lerin tamamına yakını çok büyük bir adaletsizlikle “evet” kampanyasını yürütenlere tahsis edilmiş durumda. Sözde “açılış mitinglerinin” bütün masrafları valilikler ve Belediye Başkanlıklarınca (Milletin parasından) karşılanıyor. Kamu çalışanları toplantılara katılmaya ve “evet” oyu vereceklerini açıklamaya mecbur ediliyor. Devletten ihale alan müteahhitler büyük para yardımları ve çalışanlarının mitinglere taşınması gibi katkılara zorlanıyor.  İnanılmaz masraflar ediliyor.

Bunun karşılığında “hayır” kampanyası yapanlara toplantı yasağı getirilebiliyor. Salon tahsisi yapılmaması, elektriklerinin kesilmesi, afiş astırılmaması, toplantılara yapılan provokasyonlar sıradan uygulamalar oldu.

Bunlar adalet kavramıyla bağdaşır uygulamalar değil.

Böyle adaletsiz uygulamaların toplum ve şahıslar açısından önemli sonuçları olabilir:

Adil ve dürüst olmayan seçimlerden çıkan hiçbir sonuç milli iradeyi tam temsil etmez. Millet yanıltılırsa kendisini uçuruma götürecek tercihler yapabilir.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının tamamına yakının dini inancı “kul hakkı yemeyi” en büyük günahlardan sayar. İslam’a göre “kul hakkı yemek” Allah’ın affetmeyeceği günahlardandır.

AHLAKSIZ DİNDARLIK

Devlet gücünün hoyratça kullanılması suretiyle yapılan adaletsiz uygulamalar ahlaki de değildir.

Bu tespitin açıklamasını iktidar kanadının çok sevip saydığı din adamı Nihat Hatipoğlu’ndan okuyalım:

İslam güzel ahlaktır. Ahlaklı olmaktır. Namazın, orucun, zekâtın, haccın hedefi böyle bir ahlak oluşturmaktır. Ahlaklı olmadan Müslüman olamayız. Merhametsiz, ahlaksız, toleranssız, zalim, gaddar bir insan Kuran'ın talebesi ve Hz. Peygamber mescidinin bir cemaati olamaz.”

Salebe anlatıyor: "Biz savaşta düşmana ait bir koyun sürüsünü yağmaladık. Tencereye koyup pişirmek istedik. Bunu öğrenen Hz. Peygamber bütün tencereleri devirdi. Tek bir lokma yememize müsaade etmedi. Sonra herkesin duyacağı şekilde "Şüphesiz yağmalanan mal, helal değildir' dedi."

Burada yenilmesi haram maldan kastedilen devletin / kamunun malıdır.

Kendisi gibi düşünmeyenlerin paralarını kullanarak… Herkese adil davranması için verilen kamu gücünü sadece kendisi ve yandaşları için kullanmak… Hukuku ve etik değerleri çiğnemek…

Bunlar dini açıdan hem haram ve hem de ahlaki olmayan davranışlar olarak değerlendirilir.

İslami bakışla, bu uygulamaları yapan siyasilerin durumu böyle.

Peki, bunları destekleyenlerin ve hatta buna göz yumanların durumu farklı olabilir mi?

Elbette helal ve ahlaki olmayan yollara başvuran siyasilerin bu tutumlarına destek vermek de ahlaki bir davranış, Müslümana yakışır bir yaşayış tarzı olamaz.

Ahlaksız bir din olabilir” zannediyorlarsa yanılıyorlar.

Gösterişli ibadetler, namazlarda, iftar sofralarında çekilen ve medyaya servis edilen resimler insanı Müslüman yapmaz.

İyi Müslüman olabilmek için hukuk, yönetim, siyasi haklar ve insan hakları bakımından da İslami hükümlere uyulması gerekir.

Ahlaksız dinidarlar” İslam’ın da ülkemizin de en önemli problemidir.

NE KADAR MÜSLÜMANIZ

Global Economy Journal dergisinde “ekonomi, hukuk, insani ve siyasi haklar ile uluslararası ilişkiler” başlıkları ile yer alan çalışma, devletlerin İslam'a uygunluklarını ‘İslami endeks' tanımıyla inceliyor.

George Washington Üniversitesi akademisyenlerinden İran kökenli iki bilim adamı “Ülkelerin İslamilik Endeksi” adında çalışma yapmış. Bu çalışmada hem İslam ülkelerinin hem de diğer ülkelerin ekonomi, hukuk, insani ve siyasi haklar ile uluslararası ilişkiler alanlarındaki politika ve uygulamaları İslam'ın temel hükümlerine göre ele alınıyor.

Araştırmada İslam ülkesi olmayanlar da eklenerek, 208 ülke “İslamilik Endeksi" araştırmasına tabi tutuluyor. Ülkelerin ekonomi, hukuk, yönetim, siyasi haklar ve insan hakları bakımından İslamî hükümlere ne kadar uyum gösterdiği,  ne kadar “İslamî” yaşadığı araştırılıyor.

Bu çalışmaya göre Hıristiyan ülkeler ön sırada. 2013'te en öndeki Müslüman ülke Malezya 38. ve Türkiye 103. sırada yer almış.

Sonuç vahim.

Ama dürüst olalım. “Bizden olan adaletsiz olabilir, bizdense kul hakkı yiyebilir, bizdense çalabilir, yalan söyleyebilir, haram yiyebilir” diyen “Müslümanların” olduğu ülkenin İslami yaşadığı söylenebilir mi?

“PARTİLİLERİMİN RABBİ OLAN ALLAHIM”

Padişah Halife, bir Yahudi’ye kızıp, ülkede ne kadar gayrimüslim varsa, hepsinin sürgün edilmesini irade buyurmuş. Bunu haber alan hocası akşam namazını kıldırmak üzere mihraba geçmiş ve Fatiha’yı: «Elhamdülillâhi Rabbi’l-müslimîn…» diye okumaya başlamış. Halife: «Rabbi’l-âlemîn» diye düzeltmek istemiş, o yine «Rabbi’l-müslimîn» diye okumuş. Halife aynı şekilde tekrar düzeltmek isteyince, Hocası namazı yarıda kesip, halifeye dönmüş ve: “Allah’ın âlemlerin Rabbi olduğunu biliyorsun da ne diye Allah sadece Müslümanların Rabbi imiş gibi gayrimüslimleri yerlerinden-yurtlarından ediyorsun?” deyip, halifeyi kararından vazgeçirmiş.

Bu menkıbe çeşitli padişahlar için bazı farklı şekillerde anlatılır. İslami kesimde bu gibi hikâyeler çok sevilir. Benim de sevdiğim bu hikâyede İslam’ın adalet anlayışı vurgulanır.

Kendinden olmayanlara da adil ol” mesajı verilir.

Bugün AKP’nin 15 senedir gücü eline geçirmesinden ve bu gücü en adaletsizce kullanmasından çok mutlu olan fanatikler var.

Bırakın Müslüman olmayanları, Müslüman olup da kendi partilerinden olmayanlara bile adeta “hayat hakkı” tanımamaktan yanalar.

“Biz bugünler için 40 yıl bekledik. Siz de buna katlanacaksınız” diye tafra atıyorlar.

Âlemlerin Rabbinin bu gibileri hidayete erdirmesini diliyorum.

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.