Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

10Ara/160

KALİTELİ YAŞAMDA AKIL NİMETİ – Yrd.Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER

süleyman coşkuner  KALİTELİ YAŞAMDA AKIL NİMETİ - Yrd.Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER / Kaliteli Yaşam Uzmanı

İnsanoğlunu diğer yaratıklardan ayıran en önemli özellik, akıl nimetine sahip olmasıdır. Akıl, Yüce Allah’ın (cc) eşref-i mahlukat olarak onurlandırdığı insana bahşettiği en önemli nimettir. Önemine binaen sorgulama ve hesaba çekilme süreci de, akıl baliğ olunca başlamaktadır. Zira aklı olmayanın hem Allah katında, hem de hukuki alanda sorumluluğu da yoktur.

Düşünmenin başlangıç noktası da akıl ile ilgilidir. Aklı olmayanın düşünme yeteneği de yoktur. Descartes, “Düşünüyorum, o halde varım” derken, büyük ölçüde akıla işaret etmiştir. Demek ki, aklı olmayanın düşünebilme yeteneği de yoktur. Halbuki, her hangi bir başarıyı elde etmek veya proje gerçekleştirmek için planlama yapmanın ilk aşaması düşünmektir.

Hayatımızda bütün eylemlerimizi birçok alternatifler arasından seçerek ve karar vererek gerçekleştirmeye çalışırız. Olumlu veya olumsuz bütün tercihlerimizin bir basamak öncesi düşünmektir.

Yüce Rabbimizin insanoğluna verdiği mükemmel bir sermaye olan akılın, verimli, etkin ve yüksek kaliteli kullanılması da, oldukça büyük bir önem arz eder. Ne yazıktır ki, bazı hesap kitap bilmez, vurdumduymaz, sorumsuz, öfkesine hakim olamayan, tembel, rasyonel karar vermekten yoksun insanlar; verimli-etkin ve kaliteli kullanılabilme imkanı olan akılı, düşüncesiz ve hovardaca kullanabilmektedirler. Bazı insanlar akıllı davranıp dünyayı Cennete çevirebilirlerken, bazıları da, aklını bir yerlere kiraya verip, güzelim dünyayı Cehenneme çevirmekte ve hayatlarını zehir edebilmektedirler.

Bazen akıl, durduğu yerde usluca durmaz. Aşırı derecede öfkelenen insanların akılları başlarından çıkar gider. Eşini 29 yerinden bıçaklayarak hayatına kıyan bir kocanın durumu böyledir. Sonra ağır-aksak olsa da akıl başa geri geliyor ama, iş işten çoktan geçmiş oluyor. Emniyet güçlerinin elinde elleri kelepçeli hapishaneye götürülürken, “çok pişmanım, kendimde değildim, ne yaptığımı bilmiyorum” dese de, olanlar oldu artık, geçmiş olsun…

Bazı insanlar aklını geçici bir süre izne gönderiyorlar galiba. Çocuğunu arabasının arkasına bağlayarak metrelerce sürükleyen annenin durumu böyledir. Güya korkutacakmış. Delinin körü. Öyle çocuk mu korkutulur?

Evcil hayvanlara zevk için eziyet edip kahkaha ile gülüp, videoya çekerek millete seyrettirenlerin durumu da, aklını geçici bir süre izne gönderenler gibidir.

Silahını alıp kaynanasını, kayınbabasını, eşini, baldızını vb. öldürenlerin durumu da, öfkeyle aklını geçici bir süre kaybedenlere örnektir.

Aklını iyi kullananlar, yüksek kaliteli insanlardır. Başarıya odaklanmışlardır. Sağlıklarına, yediklerine, içtiklerine, ağızlarından çıkan her bir kelimeye, pozitif iletişime, tebessüme, paylaşmaya, üretmeye, yardımcı olmaya çok dikkat ederler. Sorun üretmezler, kendileri dışında üretilen sorunları da en usta bir şekilde çözebilecek yeteneğe sahiptirler. Krizlerde krize girip intihara yeltenmek yerine, krizleri fırsata çevirmeye gayret ederler.

Aklını iyi kullanamayanlar ise, tembel, sorumsuz, hareketsiz, önemli işleri sürekli erteleyen, kahvede akşama kadar oyun oynayan, kavga çıkarmak için bahane arayan, suçlu arayan ve suçlayan, dedikodu ve gıybet eden, hayatta hiçbir işi başaramayan, sürekli başkalarının desteğini bekleyen aciz insanlardır.

Akıl nimetinin kalitesi, fiziksel ve ortopedik yapı ile de doğru orantılı değildir. Her yönüyle sapasağlam olup da aklını kiraya verenlerin olduğu gibi, birtakım ortopedik ve fiziksel engelleri olup da, akılları ile harikalar üreten birçok engelli insanımız mevcuttur. Üstelik onların akıllarını daha yüksek seviyede kullanabildiklerini hepimiz çok iyi biliriz.

Sigara ve alkol bağımlısı olup, kanser ile kucaklaşmaya gidenlerin, bir özürle çözülebilecek bir sorunun öfke, inatlaşma ve üstün gelme amaçları uğruna kavgayı büyütenlerin, tembel tembel oturup, “dünyanın işini ben mi bitireceğim” diyenlerin, gıybet ve dedikodu ile zaman geçirenlerin, şüpheci, suçlayıcı, aşağılayıcı, ayıp arayıcı, hata peşinde koşanların akıllarını yeterince verimli ve etkin kullandıklarını söyleyemeyiz.

Akıl nimetimize çok iyi sahip çıkmamız gerekir. Bazı insanlar hayatının belirli bir yerine kadar akıl yönünden gayet sağlıklı iken, ifrat ve tefrite düşerek, herhangi bir konuda akıl kapasitesini zorlayarak, kantarın topuzunu kaçırarak, aklının belirli bir kısmını maalesef kaybedebilmektedir.
Akıl ve düşünce değirmenine sürekli, uygun miktarda ve kalitede, işlenecek malzeme vermek gerekir. Yerinde ve zamanında uygun miktar ve kalitede işlenecek malzeme bulamayan akıl, kendi kendini öğüterek kendisine zarar verebilmektedir. Uzunca bir süre kullanılmayan arabanın çalışmadığı ve küflendiği gibi, akıl sermayemiz de yerinde ve zamanında, etkin-verimli ve kaliteli çalıştırılmadığı zaman, küflenmeye ve gerilemeye mahkumdur.

Tam burada merhum hocamız Ord.Prof.Dr. Ahmet Süheyl ÜNVER beyi anmadan geçmek istemiyorum. Hocamıza 85’li yaşlarında iken bazıları takılırlar:

“Hocam Azrail seni unuttu galiba”.

“Hayır, Azrail beni unutmadı, ben onunla görüştüm, bana bir şey dedi”.

“Ne dedi hocam”;

“BOŞ GÖRÜRSEM GÖTÜRÜRÜM” dedi.

En önemlisi de, aklımızı yaşımızın her bir anında yerli yerinde ve yüksek kaliteli olarak kullanmamızın gerekliliğidir. Geçen zamanı geri getiremediğimiz gibi, zamanında yüksek kaliteli olarak kullanamadığımız aklımızı biriktirip kullanma imkanımız da yoktur. Eyvahların, keşkelerin, üzüntülerin, zamanında değerlendirilemeyen zaman ve akılın zayi edilmesi ve geri getirilmesi konusunda hiçbir faydası olmayacaktır.

Selam, sevgi ve dua ile. Allah’a (cc) emanet olunuz.
9 Aralık 2016 Saat: 19.00. Antalya

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.