İran; Önyargının Kırıldığı Ülke – Serhat DUYAR -23
İran; Önyargının Kırıldığı Ülke - Serhat DUYAR
İran’a yapacağımız seyahati çevremizle paylaştıktan sonra; Neden İran? İran da ne var? Ne yapacaksın İran da? Soruları ile karşılaştım. Seyahat başladıktan sonra gördüm ki tek ben değilmişim tepki ve şaşkınlıkla karşılanan. İstisnasız heyetin her biri bu sorularla karşılaşmış.
Akçakoca Platformu Başkanı Hasan Uzunhasanoğlu kış aylarında aradı; “İran’a gidiyoruz, 40 kişiyi geçmeyecek bir grupla İran’ı gezeceğiz” dedi.
Akçakoca Kültür Platformu ile önce Bosna-Sırbistan seyahati, takip eden yıl Orta Avrupa seyahatinden sonra bu seyahate hayır diyemezdim. Geçtiğimiz yıl Genel Seçimlere denk gelmesi ve şahsımın da aday olması sebebi ile Balkan seyahatine katılamamıştım.
İzmit’te buluşma, Havaalanına ulaşmanın ardından diğer şehirlerden seyahate dâhil olan ekip arkadaşlarımızla saatler ilerledikçe kafilemiz toparlanmıştı.
Yorgun çıktım İran seyahatine. Olamayacağım günlerin işlerini de toparlama gayreti ve yorgunluğu ile Uçağa attım kendimi. Öyle sıkı bir program hazırlanmış ki İran da dinlenirim ümitlerimde boşa çıkmıştı.
Şimdi sizlere İran Seyahatinde edindiğim izlenimlerimi paylaşacağım;
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının doksan gün vizesiz gezebildiği ülke olan İran da Türkçe konuşarak birçok noktada iletişim kurabiliyorsunuz.
İran’ın resmi adı; İran İslam Cumhuriyeti. Resmi dini; Şii İslamiyet. Üç vakit ezanın okunduğu İran da ezanı anlamakta zaman zaman güçlük çektik. Ülkede Şii Kültürünü net hissediyorsunuz. Şiiler Kerbeladan getirdikleri taş ile secde ediyorlar.
İran, zamanı da bizden 1,5 saat önce yaşıyor. Saat farkımız bize göre 1,5 saat önce.
Petrol ve doğalgaz zengini ülkenin nüfusunun yarısı 24 yaşın altında. 80 Milyon nüfusa sahip İranda 25 milyona yakın Türk’ün yaşadığını öğrendik.
Yaklaşık 3 saatlik uçuş süresi ile İran’a vardık. Türkçe konuştuğumuzu fark eden İranlılar yanaşıyor sempati ile sevgilerini gösteriyorlar. Fatmagül, Fatmagül’ün suçu ne, İffet, İbrahim Tatlıses, Mahsun Kırmızıgül diye sıralamaya başlıyorlar. Net gördük İranlılar bizim tv kanallarımızın sıkı takipçileri. Konuştuklarımız arasında Türkçeyi tv den öğrendim diyen ile çok karşılaştım. Türkçe konuşamayanlar ise bizleri net anlıyorlar.
Özellikle Tahran da 6 uzun yürüyen merdiven ile yerin altına inerek Metro ile seyahat ettik. Metro dört ana koldan toplamda 16 paralel yoldan oluşuyor. Buna rağmen diğer şehirlere göre Tahran da bunaltan bir trafik var.
Ülkenin park ve bahçeleri düzenli. Büyük büyük meydanları bence örnek alınmalı. Sulama kanalları ile çınar ve dut ağaçları ile sıkça karşılaşıyorsunuz.
Kapalı çarşı kültüründe heyecanlandım. Niye dedim niye bizim ilimizin de kapalı çarşısı yok. Kıskandım adeta. Sanatkârlarına halen sahip çıkıyorlar. El sanatları yaşatılıyor.
İranda internete erişimde ciddi sıkıntı yaşadık. Wifi ağı çok zayıf. Ayrıca Facebook ve Twitter yasak olması sebebi ile erişilemiyor. İnstagram ise serbest.
Kozmetik tüketiminde dünyada 7. Olan İran, Burun estetiğinde de çok ilerlemiş.Yolda bayanları hatta erkekleri burun esteteği yaptırmış olarak görüyorsunuz. Bayanların; Kaşlar ile kirpikler boyalı, dudaklara ruj aşırı sürülmüş, tırnaklar ojeli, saçlar boyalı olduğunu görüyorsunuz. Bildiğimizin aksine Ülkede kadın her yerde var. Bayan şöför sayısı dikkat çekiyor. Açıkçası kara çarşaflı çok az gördüm. Eşarp iğreti duruyor ha düştü ha düşecek. Bizim hanımlar daha kapalı kaldı İranlıların yanlarında.
İstanbul’a gelenler çok beğenmiş Ülkemizi, gelemeyenlerinde hayalinde İstanbul var. Özellikle Antalya ve sahil kesimlerimizi çok iyi biliyorlar.
Satranç tahtası ve tavla çarşıda karşınıza en sık çıkan eşyalar. Halılar, Tablolar, El işçilikleri ile yapılmış hediyelik eşyalar. Meşhur İran Halısından ziyade tablolar dikkatimi çekti, sanki yağlı boya ile yapılmış gibi duruyor. Bu arada kapalı çarşıda Azeri Türk kardeşimizle yaptığım sohbette “sizin Hereke Halısı daha değerli” demesi beni ziyadesiyle mutlu etti.
Baharat cenneti İranda, en gözde baharat safran. Bizim fazla yaklaşmadığımız safran burada altın değerinde 1 kg safran yaklaşık 3000 TL değerinde.
Akşam hava kararırken insanlar daha çok dışarı çıkıyor geç saatlere kadar sokaklarda, meydanlarda, parklarda zaman geçiriyorlar.
İranlıların, pazartesi sendromu yerine cumartesi sendromları var. Ülkede Perşembe ve Cuma günleri resmi tatil.
Azerilerin daha çok ticaretle uğraştığını görüyoruz. Tahranda kapalı çarşının yanında ayaklı borsaya şahitlik ettik bir taraf altın diğer taraf döviz satışının yapıldığı Pazar. Bizim eski Tahtakale modeli. Ellerde telefonları bağırmaların çağırmaların olduğu yer, sanırsınız kavga ediyorlar.
Gezdiğimiz saraylarda özellikle mimari, görsellik, ses akustik ve doğal klima özelliği şaheser denilebilecek eserleri görme şansımız oldu.
Şiir ve Edebiyatta büyük bir kültüre sahip olan coğrafyada Sadi ve Hafız’ında mezarlarını ziyaret ettik.
Seyahat öncesinde tanıdığımız dostlarımız olduğu gibi İran Seyahatinde ilk defa tanışıp kaynaştığımız dostlarımız da oldu. Kafilede; Sabiha Gökçen Havaalanında bekleme süresinde başlayan ikramlar dönene kadar bitmedi. Şarkılar, Türküler, hoş sohbet, gündem değerlendirmeleri, ufak ufak seminerler bu seyahatin sanıyorum en keyifli kısımlarıydı.
Birbirinden renkli ve değerli şahsiyetlerle seyahat etmenin keyfini çıkardık.
Dilde, kültürde ve geleneklerde benzerliklerin olduğu, antik değerinde İran’a iyi ki gelmişim.
31.05.2016
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.