YARGIYA GÜVENSİZLİK – Av. Ruhittin SÖNMEZ
YARGIYA GÜVENSİZLİK – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Metropoll şirketinin (13 Temmuz 2015 tarihinde yayınladığı) anketinde toplumda “Yargı hükümetin boyunduruğu altına girdi” algısının hâkim olduğu ortaya çıkmıştı.
Ankete göre, seçmenlerin yüzde 57’si, ‘Son bir yıl içerisinde yargının bağımsızlaştığını mı yoksa hükümetin kontrolü altına girdiğini mi düşünüyorsunuz?’ sorusuna karşılık yargının bağımsızlaşmadığını, aksine AKP’nin kontrolü altına girdiğini dile getirdi.
2007’de (10 üzerinden) 8 seviyesinde olan yargıya güven, 2015 Haziran’ında 5 seviyesine kadar geriledi.
Eminim bir yıl içinde yaşananlardan sonra yargıya güven çok daha azalmıştır.
***************************************
MHP KURULTAY SÜRECİNDE YARGININ KULLANILMASI
Türk toplumunun balık hafızalı olduğu söylenir. Son bir senede yaşananlar unutulmuş olabilir.
Ancak MHP’nin olağanüstü kurultay sürecinin önünün kesilmesi için yargı kullanılarak yapılanları gördükten sonra yargının bağımsız ve tarafsız olduğuna inanmak kolay değil.
İktidardaki AKP’nin olağanüstü genel kurul yapması, parti üyesi dahi olmayan bir kişinin talebiyle, on gün içinde gerçekleşebildi. Türkiye’nin seçilmiş başbakanını değiştiren bir kongre için hiçbir hukuki engel ortaya çıkarılamadı.
Buna karşılık Milliyetçi Hareket Partisinde, delege çoğunluğunun talebine rağmen 5 aydır, “yargı sopası” kullanılarak, olağanüstü kurultay toplanması engellenmektedir.
Sadece “yargı sopası” demek eksik olabilir. Birbiriyle çelişen yargı kararları yetmeyince Adalet Bakanlığıve Valilik takviyesinin de kullanıldığını unutmamak lazım.
MHP’nin olağanüstü kurultay sürecini ilginç kılan sadece “yargı sopası” kullanılması ve yetmeyeceği görülünce, polislerin ve tomaların devreye girmesi değil. AKP/Erdoğan kanadından beklenmeyen şeyler değil bunlar.
İlginç olan bu olayda Erdoğan ile Bahçeli (veya AKP ve MHP yöneticileri) arasındaki uyum ve birliktelik…
“Hukuk Devletine veda” operasyonuna Devlet Bahçeli’nin de katılmış olması, toplumda demokrasiye vesiyasilere duyulan güvenin daha da yıkılmasına ve “çaresizlik” psikolojisinin yerleşmesine yol açmaktadır.
***************************************
YARGIYI SOPA GİBİ KULLANMAK
Sadece halkta değil, yüksek yargı kurumlarının tepe yöneticilerinin de, yargıya güvenin dip noktalara geldiği kanaatinde olduğu görülüyor.
Yakın zamandaki açıklamalardan bunu anlamak mümkün.
Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit "Geçmişte yargıya güven yüzde 70 idi, şimdi yüzde 30'lara düştü” demişti.
HSYK Başkanvekili Mehmet Yılmaz da 22 Nisan 2016 da yaptığı bir konuşmada benzer bir tespiti yaptıktan sonra, yargı dünyasının 2007-2013 yıllarını “kara dönem” olarak değerlendirmişti. “Yargının sopa gibi kullanıldığı, belli amaçlara alet edildiği 93 yıllık Cumhuriyette başka dönem yok. 2007-2013 utanç dönemini ilk defa yaşıyor Türkiye Cumhuriyeti” demişti.
HSYK Başkanvekili Mehmet Yılmaz nedense sadece 2013 öncesini kara dönem olarak nitelemiş. Oysaki17/25 Aralık 2013’den sonra yolsuzluk dosyalarının üstünün örtülmesi ve Cemaate karşı yürütülen operasyonlarda da, Ergenekon, Balyoz, Casusluk ve Oda TV gibi davalarda olduğu gibi, hukuka aykırı işlemlerle siyasi sonuçlar alınmaya çalışıldı.
Sadece Cemaat operasyonlarında değil, siyasi nitelikli veya siyasileri ilgilendiren diğer davalarda yine yargının sopa olarak kullanıldığı, yargı kullanılarak siyasi hedeflere ulaşılmaya çalışıldığı örnek sayısı hayli fazladır.
Yargıya güven anketi bugünlerde yeniden yapılsa, yargıya güvenin yüzde 30’un altına düşmüş olduğunun tespit edileceği kanaatindeyim.
****************************************
KANUNLARLA OYNAMAK
Şubat 2014 öncesi hukukumuzda "makul şüphe şartı" geçerliydi. Hükümet Şubat 2014 ayında "somut delile dayalı kuvvetli şüphe" şartını getirdi. Böylece 4 bakanın istifasına yol açan 17/25 Aralık soruşturmaları konusunda savcılar delil bulmak için arama kararı vermediler/ veremediler. Bu arada adliyede müthiş bir atama/ kadrolaşma fırtınası esti.
Sonuç, "kovuşturmaya gerek olmadığı" kararıyla konu Mahkemeye gidemeden kapatılmış oldu.
Sonra yeniden "makul şüphe"ye dönüldü ve Cemaate karşı operasyon başladı.
Yani kendisinin kovuşturmadan kurtulması için "somut delile dayalı kuvvetli şüphe" şartı, kendisinin Cemaat'e operasyon yapabilmesi için "makul şüphe" lazımdı. Bu sebeple aynı yıl içinde birbirine zıt iki kanun çıkarıldı. Her iki kanuna da "reform paketi" denildi.
***
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.