Prof. Deniz Ülke Arıboğan’dan ‘doğru eğitim metotları’
Prof. Deniz Ülke Arıboğan’dan ‘doğru eğitim metotları’
Dünya Sanat ve Bilimler Akademisi’ne kabul edilen az sayıdaki Türk akademisyenlerden biri olan Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, “Bugün dünyada yaşanan olumsuzluklar da kötü ve iyi yönetilmemiş bir eğitimin sonucudur” diyerek dünya düzenine eğitimin yön verdiğine dikkat çekiyor. Eski istihbaratçı Prof. Dr. Mahir Kaynak’ın kızı olan Prof. Deniz Ülke Arıboğan ile “terörü de ortadan kaldırır” dediği ‘doğru eğitim metotlarını’ konuştuk.
Ayla ÖZDEMİR / ayla@sozcu.com.tr
“Terörle doğru eğitim yöntemleriyle başedilebilir” diyen Prof. Deniz Ülke Arıboğan, terörü ortadan kaldıracak ‘doğru eğitim metodlarını’ Sözcü’ye anlattı.
Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak, Oxford Üniversitesi bünyesinde kurulan CRIC (Centre for the Resolution of Intractable Conflict) ve Oxford Üniversitesi Harris Manchester College ile Oxford Üniversitesi St Antony’s College’da akademik çalışmalarını sürdürüyor.
Başta terör olmak üzere dünyayı tehdit eden ayrımcı görüşlerle, doğru eğitim metotları sayesinde baş edilebileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, eğitimin ideolojik ve siyasi kavramlarla ilişkilerini ve terörü ortadan kaldıracak ‘doğru eğitim metotlarını’ anlattı.
Sözcü Eğitim’den Ayla Özdemir’in sorularını yanıtlayan Prof. Arıboğan “Eğitim, dünyada vatandaş üretme aracı haline gelmiştir. 21. yüzyılın en önemli hedefi budur. Bugün dünyada yaşanan olumsuzluklar da kötü ve iyi yönetilmemiş bir eğitimin sonucudur. Bu yüzden sınırları belli ama doğru eğitim ile yeni insan nesli yetiştirilmelidir. Tüm dünyada barış ancak böyle sağlanır” diyor.
Eğitimin amacı nedir? 21. yüzyıl eğitiminin en önemli hedefi ne olmalıdır?
“EĞİTİM, DEVLETLER İÇİN ÖNEMLİ BİR BİAT ARACI”
D. Ü. A.:Eğitimin amacını tanımlamadan, kavramın teorideki durumla ile pratikteki yeri arasında önemli farklar olduğunu söylememiz lazım. Eğitim insanın toplumsal varoluşunun bir tamamlayıcısıdır ve insanlık tarihi kadar eskidir. Eğitimin kurumsal bir çerçevede verilmeye başlanması ise okul kavramını doğurur. Etimolojik olarak kavram Latince “educato” deyişinden gelir ve yetiştirmek anlamını taşır. Yetiştirmek büyütmek, verimli hale getirmektir; oysa Türkçe’de “eğitim” kavram olarak eğmekten, bükmekten gelir. Ağacın yaşken eğilmesi, çocuğun erken yaşlardan itibaren bükülmesi, şekillendirilmesi manasında bir tabirdir. Ve bu içerik aslında eğitimin ideolojik bir aygıta dönüşmesini de sağlayan faktördür.
Özellikle 20. Yüzyıl içerisinde uluslaşma süreçlerinin tamamlanması ve geniş kitlenin okullaşma sürecine dahil olmasıyla “eğitim” doğru vatandaşı yetiştirme misyonu edinir. Devletler ve rejimlerin kendi tasarladıkları egemenlik ilişkilerini destekleyecek, ona itaat edecek bireyler yetiştirme konusunda en büyük yardımcısı eğitimdir. Okullarda yurttaşlık eğitimleri verilir; tarih, coğrafya gibi dersler ideolojik endoktrinasyon sürecinin en önemli silahı haline gelir. 21. Yüzyıl ise 20. Yüzyıldan daha farklı bir eğitim anlayışının doğuşuna kapı açıyor. Küreselleşme, teknolojik dönüşüm, şehirleşme gibi faktörler sistemin bireyden beklentilerini ve makbul sayılmanın çerçevesini tekrar çiziyor. Değerler, çıkarlar, beklentiler yerel olmaktan çıkarken küresel bir etkileşim ağı doğuyor. Ulusal sınırlar uluslararası bilgi akışının önünü kesemiyor. İhtiyaçlar, yetenek havuzları, kariyer imkanları sınırlar ötesi bir çerçevede belirleniyor. Doğal olarak eğitim kavramı da yeni normalin standartlarına uygun olarak yeniden şekilleniyor.
“EN VERİMLİ İNSAN DEĞİL EN UYUMLU İNSAN HEDEFLENİYOR”
Devlet, eğitimin tüm aşamalarında kendi ideolojik ilkelerini dayatmalı mı?
D. Ü. A.:Siyasal sistemler kendi toplumsal temellerini kuvvetlendirmek, süregiden egemenlik ve iktidar ilişkisini sürdürebilmek için sisteme uyumlu vatandaşlar yetiştirmeyi hedeflerler. Her iktidar kendi eğitim sürecini tanzim eder. Örneğin 20. Yüzyıl milliyetçilik ideolojisinin eğitimin ana damarı olduğu bir dönemdi. Buna alternatif olaraksa sosyalist eğitim anlayışının geliştirildiğini gördük. Naziler kendi eğitimlerini öylesine katı bir biçimde düzenlemişti ki, okula ilk başlatan çocukların bizdeki “Ali topu at” cümlesinde “Heil Hitler” vardı. Çocuklar okuma yazmayı Hitler yazarak öğreniyordu. Matematik problemleri bile “devletin her bir akıl hastasına ödediği günlük maliyet 4 marksa, ülkemizdeki x sayıda akıl hastası toplam kaç liralık maliyet oluşturur” biçimindeydi.
Devlet böyle olmalı mı derseniz, olmamalı derim ama bu kaçınılmaz bir süreç. Eğitimin farklı boyutları var ve en önemli boyutlarından birisi ise yurttaşlık bilgisi. Özellikle bizim tipimizdeki ülkelerde en verimli insanın değil en uyumlu bireyin yetiştirilmesi hedefleniyor. Şimdilerde alternatif model olarak sunulan çağdaş model dediğimiz eğitimin içeriği de liberal dünyanın, küreselleşmenin kutsallaştırıldığı yeni bir öğreti dayatıyor. Aslında bu da aynı tip bir yaklaşımın ürünü. İnsanoğlunu kendi toplumsallaşma sürecine bırakmıyor, itinayla kurgulayarak toplumsallaştırıyoruz.
“ÖĞRENCİLER SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİNE YÖNLENDİRİLMELİ”
Eğitimde ‘doğru eğitim metotları’ nelerdir?
D. Ü. A.: Kanımca eğitim 21. Yüzyılda devrimsel değişiklik sürecine giren temel alanlardan birisi. Teknolojik imkanlar dolayısıyla küreselleşiyor, digitalleşiyor, etkileşiyor. Öğretmenlerin rolleri yeniden tarif edilmeli zira bilgi ile insan arasındaki ilişki yepyeni bir forma girmiş durumda. Dünyanın bütün bilgisini cebinizde taşıyabiliyorsunuz. Kanımca verimli insanın yetiştirilebilmesi üzerinde daha fazla durulması gerekiyor, yetenekler heba edilmemeli çünkü en değerli kaynak insan kaynağı.
Yeteneğini yansıtacağı kariyer alanını bulamamış insanın çöpe atılmış pırlantadan farkı yok. Ayrıca her çocuğun kendisine bir sosyal aidiyet, kimlik sağlayabileceği bir sosyal sorumluluk projesine yönlendirilmesi şart. Eğer eğitim süreçlerinde bu sağlanamazsa dışarıdan müdahalelerle tarikatlar, illegal örgütler, cemaatler gençlere bu ihtiyaçlarını tatmin edecek ortamları sağlayabiliyor. Küresel güvenliğe yönelik en önemli tehditlerden birisi de bu zaten. Kimliksiz genç yığınlar. IŞİD tarzı örgütlerin ana kaynağı bunlar. Bir şeye ait kılıyorlar gençleri ve kendi eğitim düzeneklerine uygun biçimde eğiyorlar zihinsel kodlarını.
“DOĞRU EĞİTİM DAHA BARIŞÇI TOPLUMLAR YARATIR”
Doğru eğitim metotlarının uygulandığı bir eğitimin topluma ve insanlığa katkıları neler olacaktır?
D. Ü. A.: Herşeyden önce doğru eğitim daha barışçı, daha paylaşımcı ve daha üretken bir toplum yaratmamıza fırsat verecektir. Eğitim iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı ayırt etmemizi sağlayan bir süreç. Lakin kimin iyisi, kimin doğrusu noktasında ikilemler oluşması kaçınılmaz. Gençlerinize savaşın kutsal olduğunu öğretirseniz savaş kahramanları olmaya çalışırlar, barışı kutsarsanız barışın fedaileri olurlar. İnsan kendinden ne yarattıysa ondan ibarettir derler, ibaret olduğumuz şey kendi tasarımımız. Şimdi şikayet etmeye hakkımız yok.
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.