Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

25Oca/160

İDAMA TEBESESSÜM, ONURA MERHABA – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mehmetcemal-iftigzeli2YAKIN TARİH SOHPETLERİ-10

İDAMA TEBESESSÜM, ONURA MERHABA - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş rahmetli Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri’nin (Hemşin 1911- Ankara 1961) adı geçince “Abide Şahsiyet” diye anlattı. Şair Yavuz Bülent Bakiler ise O’na “Bayrak Adam” , bazı aydınlar da “Anıt Adam” diyorlar. Bunlara katılmamak mümkün değil elbette. Soyadı Kanunu çıkmadan önce adı Yüksek Mühendis eski MTTB Reisi Tevfik Celal, daha sonra Ahmet Tevfik İleri oluyor. Daha çocuk yaşta sigara kağıdı satarak aile bütçesine katkı veriyor. Fatih Gelenbevi Ortaokulu’ndan mezun olunca tercihan İstanbul Teknik Üniversite’sine kabul ediliyor. Tevfik İleri daha öğrenci iken bile talebelerin “Tevfik Abisi” idi. Herkesi kucaklıyor görüşü ne olursa olsun. MTTB Genel Başkanı oldu. Vagon Lit, Vatandaş Türkçe Konuş, Yerli Malı Haftası, Razgırat Olaylarında Tevfik Abi hep önde. Göz altına alınıyor arkadaşlarıyla birlikte. İdealinden vaz geçmiyor. Üniversite yönetimi mezun olunca Tevfik İleri’ye adeta rica ediyor okulda kalması için. Akademik çalışmalarda bulunmasını istiyorlar. Ancak o “Anadolu’ya gideceğim, taşranın imarıyla halkıma hizmet edeceğim” diyor başka bir şey demiyor. Hep söylediği şey “kalbim küt küt değil, Türk Türk diye atıyor”

İlk ataması Erzurum’a oluyor Mühendis Tevfik Bey’in. Bir hemşehrisi Vasfiye Hanım ile evlenerek damı, çatısı, duvarı tartışılabilecek bir evde ikamet ediyorlar Dadaşlar diyarında. Mühendislik hizmetlerinin dışında Erzurum köylerini dolaşıyor, başta eğitim olmak üzere her konuda halkın yardımına koşuyor.

Öğretmenlik yapıyor.

İkinci tayin yeri Çanakkale oluyor. Her karış toprağında şehit kanı olan bu kentte Çanakkale Savaşı’nın kahramanlık hatıralarını canlı tutuyor, halka, kamu görevlilerine, genç nesillere anlatıyor, ihtifaller düzenliyor bu sosyal bürokrat. Samsun’a çıkıyor bu defa ataması genç Mühendis Tevfik İleri’nin. Samsun’un imarına başlıyor adeta. Yanında eşi olduğu halde bölgeyi karış karış dolaşıyor halkla birlikte oluyor. Çarşıda, pazarda, sokakta, camide hep Tevfik İleri vardır. Yanlışları düzeltiyor, ihtiyaçları karşılıyor, doğrulara arka çıkıyor. Çalışkanlıkta Tevfik İleri’ye 24 saat kafi gelmiyor, bir ikinci günden zaman çalıyor sanki. Yanlış yapan imamı da uyarıyor, öğretmeni de, memuru da. Samsun’daki mühendislik hizmetlerinde adeta Tevfik İleri dönemi milat oluyor. O’ndan evvel O’ndan sonra diye. İktidar partisi CHP Tevfik İleri’ye milletvekilliği teklif ediyor. Ancak kendisi aynı düşüncede değil, yeni bir yapılanmada yüreği Tevfik İleri’nin.

BEYAZIN BÜYÜSÜ

Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş anlatıyor bundan sonrasını:

-1950’li yıllara gelinceye kadar memleketimizde iki politik fikir hakimdi; CHP zihniyeti ve de yeni kurulan Milli Kalkınma Partisi ile Demokrat Parti düşüncesi. Gerçi gizli komünist parti de kurulmuştu, faaliyet gösteriyordu. CHP gelenekçi akımı temsil ediyordu. Ancak bu gelenekçi akımın kökü derinlerde değildi.

-Neredeydi?

-CHP içinde iki görüş ağırlığını hissettiriyordu. Bir tanesi o günlerin Avrupa’sında Franko ve Mussoloni ile Hitler’in yaptıklarını Atatürk’ün arkasına sığınarak tek bir sistemden yana yapmak isteyen bir tutucu grup; burada Behçet Kemal Çağlar ve Falih Rıfkı Atay’ı örnek gösterebilirim. Her şeyi inkılap diye bu tarihten itibaren başlatıyorlar. CHP’de ayağı yere basan bir başka grup vardı. Bu görüşü de “Komünizmin panzehiri İslamiyettir” diyen Hamdullah Suphi Tanrıöver ve arkadaşları temsil ediyordu. Buna göre milli ve manevi değerler güçlendirilip, kimliğimize bağlı kalınarak komünizm ile mücadele edilmeli, milli birlik korunmalıdır. Gelişimler hızlanınca hükümet değişiyor. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü yeni hükümeti kurmakla Prof. Dr. Şemsettin Günaltay ‘ı (1883-1961) görevlendirerek Başbakan yapıyor. Milli Eğitim Bakanlığına önemeli bir alim Prof. Dr. Tahsin Banguoğlu geliyor. Kasım Gülek ve Prof. Dr. Nihat Erim gibi önemli isimler iş başına getiriliyor. İmam Hatiplerin temelini atan kurslar açılıyor.

-Şemsettin Günaltay’ın Zulmetten Nura ve Hurafetten Hakikate adında çok önemli eserleri var. Bugün bile okunan, istifade edilen eserler. Günaltay Erzincan milletvekili ve Türk Tarih Kurumu Başkanı. Lozan Üniversitesi’nden mezun.

-Doğru, önemli bir aydın ve politikacı Başbakan Şemsettin Günaltay. İslam dininin terakkiye mani olmadığı yazıyor. Saf ve temiz bir Müslümanlığın cemiyet içinde yerleşmesine çalışıyor.

-Bu konuda çok sayıda yayınlanmış kitabı var. İslam Tarihi, İslam Dini Tarihi, Mufasssal Türk Tarihi, Tarih-i Edyan, Felsefe-i Ula, İslam Tarihi ve Müverrihler, Maziden Atiye, Müntehap Kıraat, Fennin En Son Keşfiyatından gibi.. bugünkü bazı akademisyenler bu kadar eseri telif ve tercümeyi bırakın, okuyamazlar bile. Şemsettin Günaltay önemli biri ve siyasi gerilimi de yumuşattı.

AĞIZ TADIYLA YAŞAYAMAMAK

Merhum Tevfik İleri’nin yine mühendis oğlu Cahit İleri de sohpetin içinde. Araya giriyor:

-Bunu CHP’nin tümü değil, bir kısmı fark edebiliyor. Çünkü görüyorlar ki biri vefat ettiğinde cenaze namazını kıldıracak adam bile bulunmuyor. “Komünizmin panzehiri İslamiyettir” diyenlere karşı da yine CHP içinden “Komünizme, bir başka zehirle karşı çıkılmaz” diyen görüş de parti içinde etkili. Sovyetler Birliği usulü tedbirler alındı. Mesela Köy Enstitüleri gibi.

-Mareşal Fevzi Çakmak bir Köy Enstitüsünü teftişte komünizm propagandası yapıldığını açıklayınca o günkü gazeteler bunu yazmıştı. CHP içinde dine karşı çıkan, vakıf eserlerini mezata çıkaran, dini yayınları istemeyen bir grup var yok değil.. Matbuat Genel Müdürü Vedat Nedim Tör yayınladığı bir genelgeyle dini yayınları, İslam Peygamberini anlatmayı falan yasaklıyor. Bunlar arşivlerimizde mevcut.

Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş hatırlattı hemen:

-İşte bunu ilk önce Cumhurbaşkanı İnönü fark etti. Kabineyi de bunun için değiştirdi. Demokrasi taraftarı ve milli değerlere saygılı Şemsettin Günaltay gibi bir alim insanı başbakan yaptı, hükumeti kurmakla görevlendi. Son kurultayında da din düşmanlığı yapanları tasfiye etti. Artık CHP’de dini fikirleri dışlayan gidiyordu. Dil bilimci, Türkçenin Grammeri ve Kendimize Geleceğiz kitaplarının yazarı Tahsin Banguoğlu’nun(1904-1989) milli eğitimde yaptıkları Tevfik İleri merhumu hazırladı. Tevfik İleri Samsun’un imarı ile görevliyken fikren Demokrat Partili idi. Bütün bu gelişmelerin farkındaydı. Yakından takip ediyordu.

-CHP dışındaki siyasi partiler mitinglerinde özellikle dini ibareleri kullanıyorlardı. Böylece toplumdan da destek alıyordu diyebilir miyiz?

-Elbette rahatlıkla diyebiliriz. Çünkü bir grup CHP’li İnönü’ye giderek bu tespitleri anlatıyorlar. “Paşam, siz de toplantılarımızda dini birkaç güzel konuşma yapsanız, dini kelime kullansanız halk nezdinde itibarımız çok artacak.” diyorlar.

-İnönü ne diyor?

-Kabul ediyor ve güçlü bir anekdot olarak bugünlere kadar geldi, ilk defa Adana mitinginde böyle bir konuşma yapacağını söylemiş.

-Yapmış mı?

-Herkes o gün heyecanla beklemiş İnönü’nün Adana mitingindeki konuşmasını.

Fakat İsmet Paşa konuşmasını tamamlamış ve “Allahaısmarladık” diye el sallayarak kürsüden inmiş. Bütün CHP’liler şoke olmuş. Hemen yanına gitmişler ve “Paşam hiç olmazsa birkaç tane de olsa dini kelime falan söyleyecektiniz?” diye hatırlatınca Paşa “Allahaısmarladık diye söyledim ya?” diyesiymiş. Rahmetli Tevfik İleri vatandaşla öyle iç içeydi ki toplum onu kendisinin bir parçası olarak kabullendi. Çok büyük hizmetleri oldu.

TEPEDEN İNMEYEN ADAM

Cahit İleri’ye döndüm ve sordum:

-Babanız çok genç yaşta hem siyasete girdi, girer girmez de bakan oldu, sorumluluk aldı. Çok da başarılı oldu bu 10 yıl içinde. Takdir ve tebrik topladı. Günümüze bakınca yıllardır bakanlık yaptığı halde hala başarısı tartışılan siyasetçiler olduğuna göre; babanız Rahmetli Tevfik ileri nasıl başardı, hazır bir alt yapı mı vardı, zengin bir kaynak mı verilmişti “al istediğin kadar harca” gibilerinden. Eğitim zirvedeydi. Okullaşma dikkat çekecek kadar artmıştı. Öğrenci sayısı da öyleydi. Nedir sırrı? Babanız nasıl ve neden siyasete girdi?

-Her şeyi yaptıran yeryüzünün sahibi Allah’tır. Lütfedince oluyor. Babam toplum ve memleket hizmetlerine vesile oldu. Başbakan Menderes olmasaydı bu hizmetler olmazdı. Rahmetli Celal Öktem Hoca olmasaydı bu hizmetler gerçekleşmezdi. Babamı keşfeden Celal Bayar idi. Miting için Samsun’a geldiğinde görmüş, beğenmiş, notunu almış ve hemen Adnan Menderes’e bildirmiş. Bu tavsiyeyi Adnan Bey de hemen yerine getirmiş Babamı politikaya sokarak.

-Cahit Bey, Celal Bayar “Atatürk’ü sevmek ibadettir” diye açıklamalar yaparken Adnan Menderes “Türk Halkı Müslümandır, Müslüman kalacaktır” diyen iki politikacı. Aralarında ciddi görüş ayrılıkları vardı. Ancak tek parti istipdatına karşı birleştiler, amaçlarına hizmet etmek için aynı siyasi parti altında görev yaptılar. Din derslerini ilk defa ilkokullara kadar babam koydurdu.

-Bundan ilk istifade eden bir nesil benim akranlarım. Mektepten önce hocaya giderdik ama, sürekli jandarma ve polis tarafından basılırdı Kur’an Hocasının evi. Ancak okullarda din deresi konulunca uygulama daha sempatik ve uygulanabilir hale geldi.

-Babam okullara din dersi koydu ama, din dersini verecek öğretmenler de yoktu. Bunun için öğretmenlere önemli bir yatırım yaptı. Türkiye’nin kalkınmasında ve insan yetiştirilmesinde öğretmenlerin ağırlığını hissediyordu. O yıllarda Sovyet yayılmacılığı da söz konusu idi. SSCB ile komşu sayılırdık. Babam komünizmle mücadele öncü bir politikacıydı. Konu 1952 yılında TBMM’nde tartışıldı. Bu konuda daha önce Şemsettin Günaltay, Tahsin Banguoğlu, Necmettin Sirer bir adım attılar doğru, fakat başarılı olamadı, netice alamadılar Çünkü CHP içendeki bir grup buna müsaade etmedi. CHP içinde dini eğitimin gereğini fark edenler mevcuttu ama sesleri kısık çıkıyordu.

Cahit İleri görüşlerini aktarmayı sürdürdü:

-Kasım 1959 yılında Yüksek İslam Enstitüsü’nün İstanbul’da açılışı yapıldı. Yani darbeden 6 ay kadar önce. Babam “Milletin bekası için din eğitimini yaptık.” diyordu. Rahmetli hep “Biz” derdi hizmetlerinde, “Ben” diyerek kendini öne çıkarmazdı. “Rabbime hamd ederim, bizi hizmetlere vesile kıldı” diye dua ederdi.

-Cahit Bey, Rahmetli Babanız Tevfik İleri genelde eşi Vasfiye Hanımı da hep yanında götürürdü. Samsunda bölgeyi hep birlikte dolaştılar. Bir gün camideki hocanın ipe sapa gelmez vaazı üzerine, babanız cami çıkışında biraz azarlamış o’nu. Çünkü anlattıklarının tümü yanlış ve hurafe imiş. Anneniz çok üzülmüş ve “Tevfik çok ağır konuştun zavallıya” demiş.

-Babam onun için din eğitimini öğretecek din adamlarını ve öğretmenlerini hep öne çıkarmış. Çünkü dini eğitim yıllarca yasak edilince dini anlatacak din adamları da azalmıştı. Dolayısıyla bu konuyu çok önemsiyordu. Başarılı da oldu.

YÜREKTEKİ SIZI TÜRKÇE VE ÖĞRETMEN YETERSİZLİĞİ

Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş kaldığı yerden devam etti sonra:

-Dini eğitimi babanız başardı. Bugüne kadar da yansıdı. Din eğitiminde çığır açtı adeta. Temiz yürekli, idealist, örnek bir devlet adamı ve mert bir insan idi Rahmetli Tevfik İleri.

Bu defa ben yeniden sordum Cahit İleri’ye:

-Peki başarısız olduğu bir hizmet var mı size göre?

-Babam Türk Dilini hep savundu, Türkçemizi korumaya çalıştı. Ancak gerektiği kadar başarılı olamadı. Bugün bile çarşıya çıksanız tabelalar, levhalar, isimler, reklamlar Türkçe değil. Türkçe olanlar da bile bir değişikliğe gidiyorlar.

-Kebap’ı Kebap’s yaparak levha asıyorlar.

-Öğretmenlik dünyanın en önemli mesleği. Babam öğretmeni hep önde tuttu. Buna yürekten inanıyordu. Sonuçta öğretmen gibi öğretmen yetiştirmekte pek başarılı olamadı.

-Benim hayatımda da babanızın etkisi vardır. Kilis’teki Kartalbey İlkokulu’nda okuyordum. Kilisli Ziraat Bakanı Nedim Ökmen ile Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri’nin şehrimize geleceğini söylediler. Bütün okullar Gaziantep yolu üzerinde toplandık. Bakanlar geldi. Talebelerin arasından yaya olarak geçtiler. Zaman zaman öğretmen ve öğrencilerle sohpet ettiler. Tam bana geldi, başımı okşadı ve sordu “ne istiyorsun?” diye. Öğretmenlerimiz de bize tembih etmişti “Kilis’e Lise açılsın” dedim. Gerçekten sadece lise değil daha fazla ilk mektep de devreye girdi.

-Kendisi zaten parlamento konuşmalarında bu hususu anlatır. “Nereye gitsek vatandaş bizden okul istiyor” derdi. Okullaşmada önemli adımlar atıldı gerçekten.

-Babanız aynı zamanda kültürü, sanatı, medeniyet hareketini de çok önemsiyordu. Yassıada’da olsun, Kayseri Hapishanesinde olsun hep kitap istiyor ve okuyordu. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasını kurdu. Vasfiye hanım ile birlikte sürekli konserlere, sergilere gidiyordu. Artık böyle devlet adamlarının sayısı sürekli azalıyor.

ASLAN PENÇESİ

Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş’ın da hayatında Tevfik İleri’nin çok önemli bir yeri vardı. Fransa’da doktorasını bitirdikten sonra teşekkür ziyareti için Milli Eğitim Bakanlığı Özel Kalem Müdürü Cahit Okurer ve Bakan Tevfik İleri’ye gidiyor. Tevfik Bey soruyor “Nevzat ne yapacaksın bakalım?” Nevzat Yalçıntaş kendinden emin cevap veriyor “Biraz istirahat edeceğim, sonra askerlik görevimi yapacağım muhterem bakanım!” Genç Yalçıntaş dinlenmenin bile programı yapmıştır kendine göre.

-“Hiç öyle şey olur mu? Hemen görev başına. Şimdi Süleyman’a telefon ediyorum, hemen oraya giderek vazifeye başlayacaksın.” Devlet Su İşleri’nin genç Genel Müdürü Süleyman Demirel’e diyor ki “Süleyman sana birini gönderiyorum. Barajların iktisadi fizibilitelerini artık bu gencimiz yapacak. Amerikalılara boş yere döviz ödemeyeceğiz. Sen gerekeni yaparsın.” Öyle de oluyor. Nevzat Yalçıntaş aynı gün görevinin başına gidiyor.

-Sayın Yalçıntaş Tevfik İleri’nin sizin hayatınızda sadece bu olayla bir yeri yok başka gelişmelerle de sizi etkiledi. Mesela siz öğrenci lideri iken!..

-Evet.. İstanbul’da üniversitede okuyorum. Talebe Cemiyeti başkanıyım. Teşkilatımız Türkiye Milli Talebe Federasyonu TMTF’ye bağlı. Ayrıca MTTB diye bir teşkilat daha var. Tevfik İleri bu teşkilatta memleketseverliğini, çalışkanlığını, liderliğini göstermişti. Yeni bir vatanperver ortaya çıkmıştı Tevfik İleri ile.. Bir gün Cağaloğlu’ndaki TMTF Genel Merkezine gittim. Baktım bir koşuşturmaca var başkanlık katında. Öğrendim ki Ankara’ya gidilecek ve Cumhurbaşkanı Celal Bayar ile görüşülecek. Konuyu da sonra fark ettim. İstanbul Hukuk Fakültesi Öğrencisi Ergun Göze’ye ait bir mektubu ele geçirmiş devrimbaz öğrenciler.

-Devrimbaz ne demek?

-Cambaz gibi bir şey. Devrimci olmadığı halde devrimci geçinen kimse devrimbaz. Bu adı Rahmetli Peyami Safa takmıştı 27 Mayıs sonrası cuntayı destekleyen devrimcilere de..

-Süper bir yakıştırma.. sonra ne oldu?

-Mektupta Atatürk’e hakaret ediliyormuş. TMTF Başkanı da Ali İhsan Çelikkan.

-Recaizade Mahmut Ekrem Talu’nun damadı.. TRT’de iken hanımı Esin Çelikkan Talu da benim daire başkanımdı.

-Doğru ben de TRT Genel Müdürü iken birlikte çalışmıştım. İyi bir yayıncıydı. Yabancı dili vardı. TRT Dış Yayınlar Dairesi Başkanıydı. Her ne ise.. tren ile Ankara’ya gittik. Ali İhsan Çelikkan randevu alınmış, mektubu Celal Bayar’a verecek. Önce benim Başkent’e gelmemi pek istemediler. Sonra ikna ettim. Ankara Garı’nda bizi karşıladılar.

-Aralarında daha sonra Anayasa Mahkemesi Başkanı olacak olan Yekta Güngör Özden de var.

-Evet o da var. Önce heyetimiz Ankara Hukuk Fakültesine gidecek, oradaki arkadaşlarla birlikte bu mektup olayını kınayacağız. Bunun yanlış olacağını anlattım. Gerilimi artırabileceğini söyledim. İkna oldular. Sonra Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri’ye nezaket ziyaretinde bulunduk. Cumhurbaşkanına talebe meselelerini aktaracaklarını söyledi heyetimiz. Bizi Özel kalem Müdürü Cahit Okurer karşıladı ve makama aldı. Sonradan öğrendiğime göre Cahit Okurer “Nevzat bunların arasında olduğuna göre bunda bir iş var” diye Bakan Bey’e söylemiş. Bunu ben sonradan öğrendim. Vedalaşıp ayrıldık.

-Nereye?

-Çankaya’ya köşke çıktık. 12 üniversite öğrencisiyiz. Bizi Cumhurbaşkanlığı yaveri bir salona aldı. Hepimiz ayaktayız. Celal Bayar da öyle. Ali İhsan Çelikkan mektubu anlattı. İrticanın gittikçe büyüdüğünü, devrim karşıtlığının üniversitelere sirayet ettiğini, Atatürk düşmanlığının da artık gündelik işlerden olduğunu anlattı.

-Daha mektubu vermedi?

-Yok mektup elinde vermek için bekliyor. Bu sırada kapı vuruldu, içeri hışımla Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri girdi. Hepimiz o tarafa döndük. Tevfik Bey geldi, Bayar’ın solunda yerini aldı. Ali İhsan Çelikkan mektubu tam bu sırada Celal Bayar’a vermek isterken, bir aslan pençesi gibi Tevfik Beyin eli uzandı ve o mektubu kaptığı gibi “Muhterem Cumhurbaşkanım bu bir talebe sorunudur, üniversiteler biliyorsunuz Milli Eğitime bağlı. Bizi ilgilendiren bir husustur. Ben gerekeni yaparak, size malumat arz edeceğim. Sizi bu gibi işlerle meşgul etmeyelim.” dedi. Dedi ama Bayar kızmıştı. Oradaki sandalyeye oturdu. Ayak ayak üstüne attı. Bir ayağı sürekli titriyordu. Hiç bir şey söylemedi ama çok kızdığı belliydi. Yaveriyle Bayar göz göze geldiler. Yaver “Görüşme bitmiştir” deyince hepimiz oradan ayrıldık.

Nevzat Yalçıntaş sanki o günleri yeniden yaşıyormuş gibiydi. En ince detayına kadar aktarıyordu.

-Rahmetli Tevfik İleri Bakanlığında bile MTTB Genel Başkanlığında olduğu gibi heyecanlıydı, örnekti. Bir skandalı önledi.

HER SORUYA CEVAP

Cahit İleri’ye döndüm:

-Cahit Bey gerçi siz, babanız vefat ettiğinde 15 yaşında idiniz. Hatırladığınız kadarıyla Tevfik bey rahmetli devlet işlerini evde konuşur muydu?

-Ankara sıhhiyedeki evimiz kiralıktı. İki oda bir salondu. Kapıdan hemen salona girilirdi. Annemlerin yatak odası da salona açılırdı. Evimiz sürekli hemşehrilerle, yakın aile dostlarıyla, zaman zaman da seçmenlerle dolar taşardı. Daha babam pijamalarını bile çıkarmadan hemşehrilerimiz gelirdi. Annem çok yumuşak yürekliydi.

-Ben rahmetli annenizi ve akrabalarınızı yakından tanıdım. Cihat İleri ile de yıllarca TRT’de birlikte çalıştım.

-Babam bizimle pek fazla ilgilenemezdi. Çünkü vakti yoktu. Evimize yakınlarımız gelince politika konuşulurdu. Biz de dinlerdik. Ben ilk defa enflasyon kelimesini burada duydum. Babam her soruya usanmadan cevap verirdi. Kimseyi kırmazdı.

-Kızdığı zaman olur muydu?

-Olurdu. CHP yıkıcı bir politika izlerdi. Hatta iftira atardı. Bu iftira ve yalanalar yaygınlaşmıştı. Öyle iftiralardı ki bizim ve herkesin şu kadar dairesi, evi, apartmanı, arsası, tarlası falan varmış. Oysa biz kiradaydık, evimiz yoktu bile. Babam bunların yaygınlaştığını duydukça çok kızardı “Yalan, iftira” derdi. Bazıları “Tevfik herkes senin gibi değil!” derlerdi kendisine. Ancak babam çok emindi yaygınlaşarak artan iftira ve yalanlardan.. CHP acımasızlığını sürdürdü. Nitekim aynı şekilde Yassıada Mahkemelerinde de bu hususlar yaşanıldı.

TEVFİK İLERİ ÜNİVERSİTESİ OLABİLİR Mİ?

-Peki şimdi ne hissediyorsunuz? Babanızın adı çok sayıda okula, bulvara, caddeye verildi. Hakkında onlarca kitap yazıldı, toplantılar yapılıyor, televizyon programları çekiliyor..

Cahit İleri’nin gözlerinin içi güldü sanki:

-Rahmetli annem, “diğer akrabalarımız gibi babanın da ismi unutulacak” diyordu. Allaha şükürler olsun ki sürekli hayırla yad ediliyor. Çok mutluyum.

-Tevfik İleri Üniversitesi de açılırsa hiç şaşmayın. Ben ümitle bekliyorum.

Hepimiz birden “İnşallah” diyoruz.

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.