Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

23Oca/160

GÜNEYDOĞUDA NELER OLUYOR? – Dede Ersel AKSU

1-(2)

GÜNEYDOĞUDA NELER OLUYOR? - Dede Ersel AKSU

ÇÖZÜM SÜRECİ İLE BAŞLAYAN ÇÖZÜMSÜZLÜK

Aylardır gözümüz kulağımız Güneydoğu’da. Aynı ülke içinde, savaşa girmiş iki ülke gibiyiz.

Konuya biraz geçmişten başlayacağım. Malum; Açılım  süreci ile bir nevi silahlar susmuştu, Dağlarda, tepelerde,  şehirlerdeki caddelerde, Türk milletini öven sözler, yazılar kaldırılıyor, hatta kışlada bayrak bile indirilir olmuştu.

Ne de olsa barış gelecekti.  Görüşmeler yapılıyor, "Analar ağlamayacak", "Güzel şeyler olacak"deniyordu. 

İşte tam burada, eksik kalan, yerine oturmayan bir şeyler vardı.

Açılım yapılırken, terörle mücadele bir kenara bırakılmış, operasyon yetkisi mülki amir olan valilere verilmiş, sanki asker kışlaya, polis emniyete hapsedilmişti.

Askerlerin, İç Hizmet Kanunundaki görev tanımı değiştirilmiş, EMASYA Protokolü iptal edilmişti. Halk,  adeta PKK'nın kucağına itilmişti. Asker, polis, kendisine saldırı olmadıkça, herhangi bir müdahalede bulunamıyordu.

PKK, kendisine sunulan bu tarihi fırsatı, geri teper mi hiç?

Tabi ki tepmedi, hemen değerlendirdi ve şehir yapılanmasını en üst seviyeye getirdi.

Eskiden sadece kırsalda etkin olan PKK, çözüm sürecindeki geniş ve rahat ortamı değerlendirerek, şehirlerdeki yapılanmasını istediği gibi tamamladı.  Artık PKK, şehirlerde cirit atıyordu.

Sözde, kendi mahkemesini, kendi asayiş birimini oluşturdu. İsterse eylem yapıyor, isterse hiç bir şey yapmıyordu.

Yani tüm şartlar,  PKK'nın lehineydi.

Ardından 7 Haziran seçimleri oldu. Seçimlerde, hiç bir parti tek başına, iktidar olacak çoğunluğu kazanamamıştı.

Birden, ortalık karıştı. terör gerçek yüzünü,  tüm acımasızlığı ve gaddarlığı ile gösterdi. PKK peş peşe eylemler yapıyor, yüzlerle ifade edilen,   asker,  polis, evinde uyurken, sabah işe giderken, eşlerinin gözleri önünde şehit ediliyordu. Peş peşe acı haberler geliyordu.

Ülkenin doğusu, güneydoğusu kan gölüne dönmüştü. Çocuğu o bölgede görev yapan asker, polis, öğretmen, doktor, kısacası tüm kamu görevlilerinin ailelerinin gözlerine uyku girmiyordu.

Örgüt yandaşları pervasızca, "HDP, barajı aşamazsa ortalık karışacak" diye açıkça  tehdit ediyordu, sanki HDP barajı aşınca ortalık süt liman oldu.

3 Kasım seçimleri ve sonrasında da olaylar devam etti.  Artık iş kontrolden çıkmış, elebaşları, belediye başkanları özerklik ilan etmeye başlamıştı.

PKK'lılar, gündüz vakti ellerinde tüfeklerle sokaklarda geziyor, yolları kesiyor, araçları yakıyor, geceleri kahvehanelerde kimlik kontrolü yapıyordu. Hatta o kadar azıtmışlardı ki; gündüz vakti şehir merkezlerinde karakol basıp, devriye gezen polisleri şehit ediyorlardı.

Bölgede devlete olan güven hızla erozyona uğramaya başlamıştı.  Devletin bölgedeki egemenliği sorgulanır hale gelmişti.

Nihayet, durumun ciddiyetini anlayan siyasi otorite,  geçte olsa harekete geçti. Sokağa çıkma yasağı eşliğinde, asker ve polis birlikte,  bölgede büyük operasyonlar yapmaya başladı. Son günlerde, sokak sokak çatışmalar yaşanıyor ve kontrol tekrar devletin eline geçiyor.

Şimdi, bu operasyonu eleştirenler, şunu düşünmeli; operasyon yapılmasın da, oradaki masum halk PKK'nın insafına mı bırakılsın? Devlet bölgedeki oteritesini, tamamen terör örgütüne mi devretsin?

Zaten, yeterince geç kalınmış bir operasyon yapılıyor.

Kamu görevlilerinin, doktorların, hemşirelerin,  öğretmenlerin can güvenliği ne olacak?

Devlet geri mi çekilsin?

Bölünmeye onay mı verilsin?

Devlet, geçte olsa  kendini ve vatandaşını,  koruma refleksini en üst perdeden  başlamıştır. Buyangın orada söndürülmez ise batıya da sıçrayabilir. Yangını büyümeden söndürmek gerekir.

Operasyon,  tek bir terörist kalmayıncaya kadar sürmeli ve yeniden huzur ve güven ortamı sağlanmalıdır.

***

SURİYE ÇOK MU MASUM?

Şu anda hükümetin, Suriye Politikası sert şekilde eleştiriliyor,  haklı veya haksız orası ayrı konu. Yanlış olduğu kadar, haklı olunan noktalar da var. Bazı gerçekleri göz ardı etmemek lazım. Flu görünen bu konuyu birkaç basit örnek ile netleştirelim;

Mesela,  Beşer ESAD'ın babası, Hafız ESAD,  Şam'da lüks villasında on yıllarca  Apo'yu besleyip, koruyup kollamadı mı? 
Apo'ya tahsis edilen  o villa,  örgütün ana karargahı gibi çalışmadı mı?

APO, Suriye'nin kendisine sağladığı güvenli ortamda, PKK'yı yıllarca yönetip, 30 yıl kan dökmedi mi? 
El-Muhaberat elamanlarının eğittiği teröristler, askerlerimizi, polislerimizi şehit etmedi mi?

Yani Suriye Yönetimi,  çok masum, temiz bir yönetimmiş gibi, algı yaratmaya çalışanlar, bu hususları,Suriyenin  PKK'ya verdiği lojistik, eğitim, vs.  desteği  görmezden gelmemelidir.

Günümüzde terör örgütleri, asıl hedeflerinin dışında,  artık emperyalizmin yeni oyuncağı olmuştur. Nereye kanalize edilirlerse, orayı hedef seçmektedirler.

Ülkeleri yıkmanın, devletleri istikrarsızlaştırmanın, devlet ekonomilerini zayıflatmanın, en maliyetsiz figüranları terör örgütleri olmuştur.

***

TÜRK MİLLETİ BAŞKA MİLLETLERE BENZEMEZ!

Bizler, diğer milletlere benzemeyiz. Bir savaş durumunda ülkemizi terk edip, kaçacak bir millet değiliz. Sonuna kadar direnen ve savaşan bir milletiz. Zaten kaçıp, gidecek yerimiz de yok!

Aksi türlü olsaydı, Gazi M.Kemal Atatürk ve arkadaşları da, farklı düşünseydi, elini taşın altına koymayıp, vatan sevgisi ile mücadele etmeseydi, İngiliz Muhipler Cemiyetine üye olup, keyif çatsalardı, Paşalık sevdasına devam edip, riske girmeselerdi, şu anda İç Anadolu'nun bozkırına sıkışıp kalmıştık.

Evet, millet olarak ortak bir özelliğimiz var; bir şey son raddeye gelmeden, harekete geçmiyoruz ama harekete geçtik mi,  yedi düvele de kafa tutuyoruz.

Biz bunu, çok kötü şartlarda,  Kurtuluş Savaşında başarmış bir milletiz. Böylesine olaylar bizim gibi güçlü bir milleti yıkması söz konusu olamaz.

Unutmayalım, yaşayacak bir vatanın yoksa, hiç bir hakkın da olmaz.

Şu anda orada görev yapan tüm arkadaşlarımızın ve masum halkın,   Allah yardımcısı olsun. Kalbimiz ve gönlümüz onlarla...

3 ŞEHİT 6 YARALI...

Biz, yazımızı yayına verdikten kısa bir süre, sonra bölgeden yine acı haberler geldi. Bölgeye geçici görev ile giden, Antalya / Akseki J. Komd. Tb. K.lığından 2 J.Uzm. Çvş., Diyarbakır JÖH'den ise 1 J.Uzm.Çvş.  kardeşimiz şehit olurken,  9 J.Uzm. Çvş. kardeşimiz de yaralandı. 

ŞEHİTLERİMİZ;
Samet PİŞKİN - Tokat / Niksar ( Akseki Jç Komd. Tb. K.lığı)

Eren KILIÇ - Çorum ( Akseki Jç Komd. Tb. K.lığı)

Birkan GÜNDÜZ (Diyarbakır JÖH K.lığı)

***

YARALILARIMIZ; ( Akseki Jç Komd. Tb. K.lığı))
Yusuf ŞEN - Çorum / Ağır Yaralı

Abdüssamet KURT - Trabzon / Ağır Yaralı

Deniz GÜVEN - Osmaniye / Hafif Yaralı

Mehmet TUNCEL - Osmaniye / Hafif Yaralı

Abdullah TOY - Osmaniye / Hafif Yaralı

Arif Doğan KARAKILIÇ - Tokat / Hafif Yaralı

Kadir GÜRGEN - İzmir / Hafif Yaralı

Enre KAKMAZ - İzmir / Hafif Yaralı

Resul CANSEVER - Bolu / Hafif Yaralı

şehitlerimize Allahtan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar dileriz.

Aşağıdaki resimler ve video, olayların yaşandığı bölgeden...

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.