Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

8Ara/150

TÜRKİYE DARÜL HARP Mİ, EN İSLAMİ DEVLET Mİ? – Av. Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sönmezTÜRKİYE DARÜL HARP Mİ, EN İSLAMİ DEVLET Mİ? – Av. Ruhittin SÖNMEZ

Bir kere daha anladım ki, Türkiye’nin ekmek kadar, su kadar, hava kadar dinimizi doğru ve güzel anlatan, bilgili ve basiretli hocalara ihtiyacımız var.

Kocaeli Aydınlar Ocağı davet ettiğimiz Prof.Dr. Mustafa Yıldırım’ın doyumsuz sohbetini dinledikten sonra içimden geçen duygu bu oldu.

Bu değerli hocamızı dinleyenler de seçkin insanlardı. Aydınlar Ocağımızın üye ve gönül dostlarından oluşan entelektüel birikimi yüksek bir gruptu. Dinleyicilerin hepsinin Hoca’nın bu ilginç değerlendirmeleri ve pek alışık olmadığımız tespitleriyle örülmüş sohbetten zihnen ve ruhen ferahlamış olarak çıktıklarını gördüm.

Prof.Dr. Mustafa Yıldırım Hoca yayımlanmış bilimsel makale sayısının Türkiye’de yılda 5 bin adet iken Avrupa’da 100 bin, ABD’de 200 bin adet olmasından şikâyetçi.

Çünkü O’na göre, Kur’an’ın ilk suresiyle bildirilen “oku” emrine biz değil Batı uyuyor. Biz “oku” emrini tilavet anlamında yani manasını anlamadan tekrarlamak olarak uyguluyoruz. Batı ise “oku” emrinin gerçek manası olan kıraat anlamında uygulamakta.

Kur’an’ı anlamak yani kıraat etmek için İnsan kitabını, kâinat kitabını ve Vakıatı (olayları, tarihi, müspet ilimleri) okumak gerekir.

Cemal Sofuoğlu Hocanın “dünyada 2 dini TV kanalı var, biri National Geografic diğeri Discovery” dediğini hatırlatan Yıldırım, bunu insan ve kâinatı anlama çabasına duyduğu saygıyla ifade ediyor.

Şikâyetçi olduğu bir başka zümre de içinde olduğu dini camia. “Türkiye’de dini camia hoşgörüsüz, farklı fikirlere tahammülsüz, tekfir edicidir.” (Müslümanlıktan çıktın diye suçlayıcıdır.)

Oysaki milletimizin ehl-i sünnet anlayışına göre “ehl-i kıbleyi tekfir, küfürdür.” Yani bir kere de olsa, bayram namazında veya cenaze namazında bile olsa kıbleye dönmüş, namaz kılmış insana kâfir, inançsız demek küfürdür.

***

AYET VE HADİSLERİN YORUMLANMASI

Prof.Dr. Mustafa Yıldırım’ın diğer mesajlarını, sohbetinden aldığım notları ve aklımda kalanları, özetleyerek vermek istiyorum:

14. Surenin 4. Ayeti bir şifre gibi unutulmaması gerekir. Bu ayette  “Biz her peygamberi kendi toplumunun dili ile göndeririz” deniyor. Dilin içinde ise mecaz vardır, kültür vardır, o toplumun hayat tarzı vardır. Hayat tarzı ve kültürle ilişkili ayetlerde o topluma mahsus özellikler dikkate alınarak ayetleri yorumlamak icap eder.

1104 sene önce vefat eden İmam Maturidi Kur’an’ı nasıl anlamamız gerektiği hakkında çok sağlam ölçüler koymuştur.

Mesela “kün feyekün” Yasin süresi son âyetlerde geçen bu kelimenin manası, “Allah bir şeyi yaratmak istediği zaman ona “ol” der, o da hemen oluverir.”

· Bu kavramı Maturidi “Allah bu yaratma işlemini koyduğu yasalar çerçevesinde gerçekleştirir” diye yorumlamıştır. Allah Sünnetullah denilen yasalar ve sebep sonuç ilişkileri koymuştur.

Siz bu yasalara uymadığınız halde dua ederek Allah’tan dilerseniz bu gerçekleşmez. Yola çıkarken besmele çekmek, dua etmek iyidir. Ama arabanızın bakımını yaptırmamış, alkollü, uykusuz araç kullanmışsanız, kurallara uymamışsanız kazayı önleyemezsiniz. Allah’ın koyduğu temel yasalara uymadan dua ile her şeyi Allah’tan isteyen toplulukların başından bela kaza eksik olmuyor. Evet, kurallara uymazsan “Allah’ın dediği olur.”

· Bir başka önemli konu da sahih hadis olduğu halde günün şartlarına göre uygulanması mümkün olmayan hadisler de var.

Mesela Ebu Hanife "Herhangi bir kimseye ait olmayan bir araziyi kim imar ederse ona sahip olur" diye rivayet edilen “hadis sahihtir ancak günümüzde uygulanamaz” demiş.

Ebu Hanife bu kanaatini mealen “Hz. Peygamber bu sözü söylediğinde peygamber değil, devlet başkanı olarak söylemiştir. O dönem sahipsiz arazilerin ekonomiye kazandırılması amacıyla devletin ve toplumun yararı için getirilen bu kuralı şimdi uygulayamayız. Çünkü şimdiki devlet ve toplum yapısı da, maslahatı/yararı da farklıdır” diye izah etmiş.

***

HADİSLERİ AYIKLAMA

Prof.Dr. Mustafa Yıldırım önce kendisinin başından geçen bir örnekle hadis kitaplarına geçmiş ama sahih olmayan hadisler konusuna da girdi.

Buhari’de geçen bir hadis okumuştum. “Halife Kureyş kabilesinden olmalıdır.” Yıllar sonra bu konuda yazılmış ilmi bir makaleyi okuyunca anladım ki bu söz bir hadis değilmiş. Halifelik tartışmaları sırasında devlet başkanının güçlü bir aşirete dayanmasının faydalı olacağını düşünen Hz. Ebubekir’in sözü imiş.

Diyanet İşleri E. Başkanı Ali Bardakoğlu ve Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez çok ciddi bir Hadis Külliyatı çalışması yaptırarak hadisleri ayıklama çalışması yaptırdılar. Ancak halen sonuçlanmadı. Bu çalışmanın başarıyla neticelenmesi halinde çok hayırlı tesirleri olacaktır.

Bazı din adamı geçinen, TV’lerde dini şovlar yapan bazı kişiler, dine tecavüz eden programlar yapıyor, dinsiz bir din anlatıyorlar. Din büyüklerini dua edince her isteği yerine gelen insanlarmış gibi gösteriliyor. İşte Batı bizde böyle din adamları, böyle dinsiz bir din olsun istiyor.

Hazreti Peygamber dünyalı bir peygamberdi. Hicret ederken rehber kullandı. Savaşırken, devleti yönetirken istişareyle kararlaştırdıkları dünyevi tedbirleri aldı. Sonuna kadar beşeri sebepleri tüketmeye çalıştı. “Cebrail nasıl olsa bana bilgi verir, yardım eder” demedi, sadece duaya başvurmadı. Çünkü biliyordu ki, “İnsan için sadece çalıştığının karşılığı vardır.”

TV’lerde verilen “Sırlar Dünyasıtürü sözde dini filmler Vatikan kaynaklıdır. “Çalışmaya, düşünmeye gerek yok, dua et yeter” anlayışı yerleştirilmeye çalışılıyor.

Allah Resulü “aklı olmayanın dini de olmaz” diyor. Düşünen, çalışan, üreten bir toplum olmak zorundayız.

***

HALK YORUMU

Bu bahsettiğim konular oldukça teknik ve işin uzmanlarınca yapılabilecek hususlar. İşte bunun için ecdadımız halkı farklı dini terimlerle boğmadan Yesevi ahlak yaşantısı doğrultusunda, kendi örfü ve hayat tarzıyla örtüşen bir din yorumu geliştirmiş. Asırlarca Kur’an ve sünnete en uygun ve en sade bir dini yaşama modelini ortaya koymuştur.

Bu anlayışının neredeyse tamamı bir irfan sahibi hocanın, “günde kıl beşini, helalinden ye aşını, karıştırma el âlemin işini” şeklindeki veciz ifadesiyle özetlenmiştir.

Bu anlayışla yetişen halk Maturidi gibi yaşamış, fakat yanlış eğitim alan okumuş kesimde sapmalar olmuştur.

İmam Hatip Okulları milletimizin devlet-millet barışmasında ve okullaşma oranının artmasında çok faydalı olmuştur. Ancak bu okullarda çok önemli bir hata yapıldı. Yeterli ilmi ve kültürel birikim olmadığı için, Arabın kültürü ile oluşan “fıkıh” bu okullarda “din” diye okutuldu.

***

DARÜL HARP - EN İSLAMİ DEVLET

Türkiye Cumhuriyeti “dar’ül harptir” diyenler yalan söylüyor. Ben iddia ediyorum ki Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’den sonra bugüne kadar gelmiş geçmiş bütün devletler içinde en İslami olan devlet Türkiye Cumhuriyetidir. Daha iyisini yapabilir miyiz? Evet, ancak yine biz daha iyisini yapıncaya kadar en iyisi budur.

Cübbeli Ahmet Hoca’nın her fikrine katılmasam da geçen akşam “Teke Tek” programında “ben heykellere inanç olarak karşıyım. Ancak Atatürk ülkeyi bölmek isteyen dış güçlere karşı bir sembol oldu. Heykeli kırarak ‘Türkiye Cumhuriyeti'ni reddediyorum’ mesajı olduğu için endişelenmeye başladık” dediği için alkışlıyorum. Ülkenin ortak değerlerine sahip çıkmak dini bir vecibedir.

07.12.2015

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.