Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

25Kas/150

Bayır-bucak yandı ocak… / Feyzullah DİVLİ

SAM_8269Bayır-bucak yandı ocak... / Feyzullah DİVLİ

ABD''nin Irak''ı işgalinden bir yıl kadar önceydi. İngiltere’nin ''Demir Leydi'' lakaplı ilk kadın başbakanı Margaret Thatcher''ın Guardian''da yayınlanan makalesi ''Yeni Bolşevizm, İslamizm''dir'' başlığını taşıyordu. (12 Şubat 2002) Yine aynı yazıda: ''Tıpkı komünizm gibi İslamizm''i de yenmek için uzun süreçli ve kapsayıcı bir strateji gerekir'' diyordu.

Plan basit, kurgu uzun vadeli, sahne alacak oyuncular ve argümanlar çoktan hazırlanmıştı. İşin zihinsel inşasını Hollywood üstlenmiş; terör hadiseleri yaşanmadan çok daha önce, birçok filmde acımasız Müslüman teröristlerin Amerikan askerlerince nasıl öldürüldüğü, rehinelerin nasıl kurtarıldığı iyi-kötü mücadelesinin kutsiyetiyle algılarımıza servis edilmişti.

Sonrasında Taliban, ardı sıra El kaide ile başlayan teoriden pratiğe geçiş çalışmaları ve bugün katliamı fantezi noktasında içselleştirmiş İŞİD...

Neden sormuyoruz? Bu terör örgütleri mantar gibi nerden türüyor? İŞİD silah üretiyor mu? Hayır. Malzeme, mühimmat, yiyecek, içecek üretiyor mu? Hayır. Dünyanın her yerinden adam toplayabilecek ve bölgeye intikal ettirebilecek kurumsal beceri ve istihbarat ağı bu kadar kısa bir sürede olabilir mi? Mümkün değil.

O halde, adam öldürme tarzından savaşma becerisine; her türlü silahı ve aracı kullanma yeteneğinden algı ve propaganda yöntemlerini profesyonel noktada kullanma derinliğine kadar projelendirilmiş bu örgütlerin sahibi kim? İŞİD’e fedai, silah ve gıda nereden gidiyor? Hangi kapılar ardına kadar açık?

Bu kadar kısa sürede böylesi şaşılası bir güce ulaşmış İŞİD’e bakın, bir de yüzlerce yıldır oraları vatan belleyen, İmparatorluk bakiyesi o topraklarda elimiz, kolumuz ve rüyamız olan Türkmen kardeşlerimize. Kime ne kadar tır gitmiş çok kolay hesap edebilirsiniz. Bunca yıl feryatlarını duymadınız; şimdi katliamları için timsah gözyaşları dökebilirsiniz. Kuzeyimizden gelip güneyimizdeki kardeşlerimizi bombalayanları esefle kınayabilir, Büyükelçiyi huzurunuza çağırıp azarlayabilir; ama bir havai fişek bile patlatamazsınız.

Bunca yıl, başkalarının çanağına su taşımış; birçok yabancı projenin varlığını bile bile Türkmen kardeşlerimizi sahipsiz bırakmış; bu kadar ayak izinin olduğu coğrafyada kendi ayak izini tanıyamamış; Bayır-Bucak’ın bizim bucak olduğunu kestirememiş olanlar bugün tabi ki çaresiz kalacaktır. Dünyayı kendi hayallerinden ibaret zannedenler kafalarını elbette duvara çarpacaktır.

Evet, maç Suriye’de oynanıyor. Birleşememiş Milletlerin A Klasmanı ısınma hareketleriyle ne kadar maça asılacaklarının görüntüsünü veriyor. Bir Çin’imiz eksikti; o da yolda geliyor. Dün barbar Türkler, bugün terörist Müslümanlar yine hedefte… Akan kan Müslümanın ve Türkmenin…

Ülkesinde bomba patlayan, bölgeye balıklama dalıyor. Papa ”3. Dünya Savaşı” diyor başka bir şey demiyor. İran perde arkasından fıkır fıkır gülüyor. Esad Suriye’den çıkmam, Türkiye “Hani çıkacaktı, hani çıkacaktı, bana ne, beni kandırdınız!” diyor.

İpini koparan Suriye’de; hiçbiri yandan, kenardan komşu değil. Komşu biz; konuşmayan, Süleyman Şah’ta eli kolu kesilen, Bayır-Bucak Türkmenleri üzerinde varlığı coğrafyadan kazınan biz.

Bu noktada dış siyasetimizin Böyük Osmanlı rüyalarında derin stratejilerini kurgulayan değerli devlet büyüklerimizi kutluyor(!); zalimi sadece İsrail’den, vücudunun tüm azalarını Filistinli kardeşi zanneden mümin ferasetimize de acil şifalar diliyorum.

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.