
AZINLIK HÜKÜMETİ Mİ, KOALİSYON MU? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
AZINLIK HÜKÜMETİ Mİ, KOALİSYON MU? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
“Azınlık hükümeti mi, koalisyon mu olacak?” konusunu belirleyecek üç önemli parametre var.
1- HUKUKİ DURUM: Bizim sistemimize göre, hükümetlerin güvenoyu alması kolay ancak güvensizlik oyuyla düşürülmesi zordur.
“Bakanlar Kurulunun göreve başlama sırasında güvenoyu alabilmesi için TBMM üye tamsayısının salt çoğunluğu (276 oy) gerekmemektedir. Toplantıya katılanların salt çoğunluğunun güvenoyu yeterlidir.” Buna karşılık bir hükümetin güvensizlik oyuyla düşürülebilmesi için 276 red oyu gereklidir.
Mesela AKP tek başına bir azınlık hükümeti kuracak olursa, mevcut Meclis aritmetiği ile partilerden sadece biri dahi oylamaya katılmazsa kendi milletvekillerinin oylarıyla güvenoyu alır.
Ancak oylamaya katılmayan veya çekimser kalarak hükümete zımni destek veren partilerin çıkarılacak kanunlar ve hükümetin icraatı konusunda çok sıkıntılar çıkaracağını tahmin edebiliriz.
“Diyelim Cumhurbaşkanı AKP’den bir ismi hükümeti kurmakla görevlendirdi. O isim hükümet kurmazsa mevcut hükümet arada göreve devam eder. Ama diyelim o isim bir hükümet listesi hazırladı ve Cumhurbaşkanı da o listeyi hükümet olarak atadı. O zaman o hükümet göreve başlar. Diyelim o liste güvenoyu alamadı. Ama güvenoyu alamasa dahi o atanan hükümet seçimlere kadar görevde kalır.”
KIYMAYIN DİYANETE – Av. Ruhittin SÖNMEZ
KIYMAYIN DİYANETE – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’e alınan milyon TL’lik (eski parayla trilyonluk) makam aracı meselesi artık bizzat Cumhurbaşkanı eliyle Diyaneti yıpratma sürecine dönüştü.
Önce bir hata yapılmıştı.
Çünkü dinimize göre “israf haramdır.” Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde çok açık ifade edilmiştir: “Allah, israf edenleri sevmez.” (A'raf, 31) (En'âm, 141) “Saçıp-savuranlar, şeytanın kardeşleri olmuşlardır.” (İsra, 27) “İsraf ve kibirden sakının!”[Buhari]
Bu sebeple Diyanet yayınlarında Müslümanlara şu telkinde bulunulmaktadır: “ İsraf; fert, aile ve toplum hayatında onulmaz yaralar açar ve toplumsal bozulma ve çürümeye sebep olur. Her israf haramdır, büyük günahtır.”
Üstelik Diyanet İşlerinin başında bulunan zatın örnek olma gibi bir sorumluluğu vardır.
Diyanet İşleri Başkanı yaptıkları yanlışlığı anladı ve “bu aracı kullanmayacağım ve ibret-i âlem için iade edeceğim” dedi.
ZAVALLI OBAMA, GARİBAN MERKEL – Av. Ruhittin SÖNMEZ
ZAVALLI OBAMA, GARİBAN MERKEL – Av. Ruhittin SÖNMEZ
“Zavallı Obama” TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu’nun bir tabiridir.
Kuzu, Başkanlık sistemi ile bizdeki parlamenter sistemi kıyasladığı 09.03.2013’deki konuşmasında “Obama zavallı. Başbakan (R.Tayyip Erdoğan) çok güçlü. Obama hakikaten zavallı elinden gelse ağlayacak. Adam istediği kanunu, istediği bütçeyi çıkaramıyor. Adam bir sandık reformu yaptı, muhalefetle beraber yaptı” demişti.
Gerçekten dünyada çok az Cumhurbaşkanının (ve başbakanın) sahip olabildiği güç ve imkâna sahip bir Cumhurbaşkanımız var.
Mevcut Anayasa ilga edilmediği halde, O isterse Parlamenter sistemi “bekleme odasına” alır.
İsterse ‘Ak Saray’ için yıkım kararı veren yargıya ‘Güçleri yetiyorsa yıksınlar’ diye çıkışır, Mahkeme kararlarını uygulamaz. İşine gelmeyen yargı kararlarını alan hâkimleri ‘hain’ ilan eder. Yakınları hakkında soruşturma açan savcılar, aleyhe karar veren hâkimler bir de bakmışsınız görevden alınır, hatta tutuklanır. Belli davalar öncesi kanunlar değiştirilir, HSYK’ nın yapısı ‘hükümetle uyumlu’ hale getirilir.
Bunların hiçbirini Merkel de, Obama da (istemek akıllarına bile gelmez ama) istese bile yapamaz.
DEVLET BENİM – Av. Ruhittin SÖNMEZ
DEVLET BENİM – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Tarihçi Erhan Afyoncu çok yaygın bir yanlışı düzeltiyor. Fransa Kralı XIV. Louis (14. Lui)’nin kendisine atfedilen meşhur “devlet benim” sözünü söylemediğini ifade ediyor.
Evet, XIV. Louis kendisinin Tanrı'nın yeryüzündeki temsilcisi olduğuna ve krala karşı yapılan itaatsizliğin büyük günah olduğuna inanıyordu.
Efsaneye göre XIV. Louis, 1655'te Paris Parlement'ine (Yüksek Mahkeme/Adalet Sarayı) girerek hâkimin sözünü "devlet benim" diye kesmişti.
Ancak XIV. Louis hiçbir zaman "devlet benim" dememiş. Bu Voltaire tarafından yaratılan bir efsane imiş.
*****
HUKUK ve EKMEK – Av. Ruhittin SÖNMEZ
HUKUK VE EKMEK – Av. Ruhittin SÖNMEZ
“Kumpas” olduğu kesinleşmiş bulunan Ergenekon, Balyoz, Casusluk, Oda TV vd davalarda yaşanan hukuksuzlukların bir benzeri “paralelci” davalarında yaşanmakta.
Samanyolu Yayın Kurulu Başkanı Hidayet Karaca ile “Cemaat yanlısı polisler” için verilen tahliye kararları infaz savcılığı tarafından uygulanmıyor.
Başbakanın seçim mitinginde verdiği gözdağından sonra tahliyelerin yapılması pek mümkün değil. Ama bu aynı zamanda demokrasinin vazgeçilmez şartı “kuvvetler ayrılığı” ilkesinin rafa kaldırıldığının bir kere daha ispat edilmesi olur.
Bu tutuklu şahısların bir kısmının geçmişteki benzer hukuksuzlukları yapmış veya savunmuş olmaları “adil yargılanma hakkını” ortadan kaldırmamalı. Hukuk kendi kuralları çerçevesinde çözüm bulmalı. Seçim meydanından verilen direktifler yargı bağımsızlığına leke sürmek demektir.
Bu hukuksuzluklar da muhtemelen kitlelerin seçimlerdeki tercihini pek etkilemeyecek. Seçmene sorsanız “Hukuk karın doyurmuyor” diyecektir.
Araştırma şirketleri özellikle 17/25 Aralık 2013 olaylarını takip eden bütün seçimlerde beklenenin aksine rüşvet, yolsuzluk iddialarının oldukça somut verilerinin bile etkili olmadığını gösterdi.
CHP ve MHP DE İKTİDAR KOKUSUNU – Av. Ruhittin SÖNMEZ
CHP ve MHP DE İKTİDAR KOKUSUNU – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Eskiden iktidar milletvekili aday adayları arasında listelere hiç giremeyenler ile seçilebilecek sıralara gelemeyenler de pek fazla kırgınlık olmazdı. Çünkü milletvekili seçilemeyeceklere iktidar olmanın nimetlerinden bir şeyler paylaşma vaadi veya ümidi olurdu.
Bu defa 13 senedir iktidar olan AKP ile muhalefet partileri CHP ve MHP arasında bu bakımdan bir fark kalmadı gibi.
Çünkü bu defa bütün partilerin iktidar olma ümidi var.
Sıralamada umduğunu bulamayanlar, partileri iktidar olduğunda, çok sayıda kurumda değerlendirilebilir.
***
İYİ YÖNETİLSEK BUNLAR OLUR MUYDU? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
İYİ YÖNETİLSEK BUNLAR OLUR MUYDU? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
13 yıldır tek başına iktidarda olan AKP’nin müthiş propaganda mekanizması “Türkiye’yi iyi yönettiği” propagandasına devam ediyor. Son yaşadığımız olaylardan başlayarak değerlendirmeye çalışalım:
C.SAVCISININ ŞEHİT EDİLMESİ: Çağlayan Adliyesindeki odasında, Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın DHKP/C militanlarınca şehit edilmesi olayı hepimizde derin üzüntüye sebep oldu.
Sadece üzülmekle kalmadık endişe de ediyoruz. Çünkü bu olayın oluşu ve yapılan “kurtarma operasyonu” istihbarat ve polisin operasyon yeteneği açısından birçok zafiyetin göstergesi oldu.
Öncelikle örgüt üyelerinin bu kadar rahatlıkla eylem yapıyor olması, istihbarat birimlerinin teröristler ve örgütleri etkili bir biçimde izlemediğini göstermekte. “Tutuklu bulunan 200 DHKP/C örgüt mensubunun ‘paralel’ meselesi ortaya çıkınca serbest bırakıldığı” iddiası da çok vahim.
Operasyonun yönetilişinin de profesyonelce yapılmadığına dair düşündürücü sorular var.
Termal kamera, mikro kamera gibi cihazlarla odanın içi ve teröristlerin hareketleri incelendi mi? Operasyon için en uygun zaman beklendi mi? “DHKP/C teröristleriyle müzakerede görevlendirilen polis Gasp Bürosu’ndandı. Terör uzmanı değildi” iddiası doğru mu? Neden odanın havalandırmasından yavaş yavaş bayıltıcı gaz vermek suretiyle teröristler etkisiz hale getirilmedi?
TOPRAK VER SORUN ÇÖZ – Av. Ruhittin SÖNMEZ
TOPRAK VER SORUN ÇÖZ – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Prof. Dr. Ümit Özdağ, Aydınlar Ocakları Genel Merkezi’nin 15 Mart’ta İstanbul’da düzenlediği konferansta, “AKP, Türkiye’nin uzun yıllardır çözülmeyen meselelerini toprak vererek çözmeye çalışıyor” dedi. Bunun örneklerini anlattı.
1- KIBRIS VE PATRİKHANE: “Toprak ver, sorun çöz” politikalarına ilk örnek olarak da Kıbrıs’ta rahmetli Rauf Denktaş’ı devreden çıkartarak, “Annan Planı’nın” kabul edilmesini gösterdi. Allah’tan Rum tarafı yapılan referandumda “hayır” dedi de, Kıbrıs’ın tamamının Rum Devleti haline gelmesi gerçekleşemedi.
Eğer “Annan Planı” kabul edilmiş olsaydı o günden bugüne kadar “enosis” gerçekleşecekti. Ada’dan Türk askeri çıkmış olacak, yönetimde Türk varlığının esamisi okunmayacak, Kıbrıs fiilen Yunanistan’a bağlanacaktı.
Ama sorun “çözülmüş” yani “yorgan gitmiş, kavga bitmiş” olacaktı.
Fener Rum Patrikhanesi konusunda verilen tavizler ve patriğin “ekümenik” sıfatını kullanmasına sağladıkları katkılar da aynı anlayışın ürünüdür.
CİNAYET ŞEBEKESİNE BU İMKÂNLARI VERMENİN ADI NEDİR? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
CİNAYET ŞEBEKESİNE BU İMKÂNLARI VERMENİN ADI NEDİR? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakan olduğu dönemde Kocaeli Aydınlar Ocağı aleyhine açtığı tazminat davasının son aşamasındayız. (Bu dava internet sitesinde yayımlanan bir karikatür sebebiyle açıldı.)
Dönemin Başbakanı / Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan ile Adalet ve Kalkınma Partisi avukatları Halit Çokan vasıtasıyla verdikleri tashihi karar dilekçesinde bakın PKK’yı nasıl tarif ediyor:
"Devlete karşı ayaklanan, meşru silahlı güçlere karşı silah kurşun sıkan, sivil ve masum insanları, yaşlı, kadın ve çocukları hunharca ve acımasızca öldüren, kan döken, ülkeyi bölmeye çalışan, ülkenin insan gücünü ve ekonomik kaynaklarını heba ettiren, toplumsal barışı ve ülkenin birliğini yok etmeye çalışan bir cinayet şebekesi.."
Bu davada davalılardan karikatüristin avukatı, Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın da Başkanı olarak tarafım. Karşı tarafın yani davacıların avukatının –diğer iddialarına katılmasam da- bu yaptığı tarife aynen katıldığımı söylemek zorundayım.
AKP hükümetleri işte bu “devlete karşı ayaklanan, meşru silahlı güçlere karşı silah kurşun sıkan cinayet şebekesinin” elebaşıları ile bir “müzakere sürecini” yürütüyor.
“Sivil ve masum insanları, yaşlı, kadın ve çocukları hunharca ve acımasızca öldüren, kan döken bu cinayet şebekesinin” İmralı’daki mahkûm çetebaşısı ile Devletin yeniden yapılandırılması, yeni anayasa ve bazı kanunların nasıl yapılacağı pazarlık ediliyor.
MHP’YE DÜŞEN İLK GÖREV – Av. Ruhittin SÖNMEZ
MHP’YE DÜŞEN İLK GÖREV – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Milliyetçi kesimlerde 7 Haziran seçimleri “köprüden önceki son çıkış” olarak görülmekte.
Yani PKK ile müzakerenin artırdığı bölünme riski, hukuk devletinin yok edilmesi, otoriter rejime hızla kayış, parti devletine dönüşme, ekonomideki bozukluk ve gelir dağılımdaki adaletsizliğin artışı gibi konularda düzeltmeler yapılmasının AKP’nin izlediği politikalara dur denilmesine bağlı görülüyor.
Seçimler ise tam bir adaletsizlik temelinde yapılıyor. AKP sadece parti olarak değil, devletin bütün imkânlarını, medyanın yüzde 80’ini, devletten geçinmeli şirketlerin para havuzlarını kullanırken milliyetçi partilerden sadece MHP cüz’i bir seçim yardımı alıyor. Diğerleri Büyük Birlik Partisi, Hepar ve seçim ittifakı için adı geçen Saadet Partisi hiçbir yardım almadan üyelerinin fedakârlıkları ile faaliyetlerini yürütüyor.
Hafta sonu İzmit’e gelen BBP Genel Başkanı Mustafa Destici 22 senedir faaliyette bulunan partisinin üyelerinin fedakârlığına dair anlattıkları düşündürücü idi. Kendisinin ve ekibinin yurtiçi seyahatlerinin masraflarını bile ceplerinden karşıladıklarını, yerel medya mensuplarına düzenlenen yemeğin masrafını da il yönetiminin karşıladığını söyledi.
DOLAR NEREYE GİDER, EKONOMİDE KRİZ OLUR MU? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
DOLAR NEREYE GİDER, EKONOMİDE KRİZ OLUR MU? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
AKP iktidarları ekonomi açısından halk tarafından genelde başarılı bulunmakta. Zaten 12 senedir yapılan seçimlerde iktidarını devam ettirebilmesi bu algıya bağlıdır.
Algı her zaman gerçeği yansıtmaz. Bu “başarı hikâyesi” acaba ne kadar gerçek?
Bu durumu Kalkınma Ekonomisti Bartu Soral’ın son kitabı “Tünelin Sonu Kriz” ve Prof. Dr. Ahmet Gökçen’in makalelerinden faydalandığım bilgiler ışığında yorumlamaya çalışalım:
Dolar kurunu belirleyen ana unsur Türkiye’deki enflasyon ile ABD’deki enflasyon arasındaki farktır. Reel olarak mesela Türkiye’de yüzde 10, ABD’de yüzde 1 enflasyon olduysa Türk Lirasının ABD Doları karşısında o yıl yüzde 9 değer kaybetmesi gerekir. Bu olmazsa bir süre sonra ihracatımız zorlaşır, ithalatımız artar. Böylece dış ticaret açığımız büyür.
İçeride ihracat yapamayan ve ucuzlamış ithal ürünlerle rekabet edemeyen yerli üreticiler batmamak için üretim yerine ithalatçılığa döner. Büyüme azalır, işsizlik artar.
Buna karşılık olması gereken kurdan daha değerli olan TL sebebiyle dışarıdan gelen sermaye yüksek kazançlar sağlar. Buna dövize yüksek faiz ve sıcak paranın kazandığı borsa vb kazançlara vergi muafiyeti de sağlarsanız kârları daha da büyüdüğü için bu döviz akışı devam eder.
PKK DOLMABAHÇE SARAYINDA – Av. Ruhittin SÖNMEZ
PKK DOLMABAHÇE SARAYINDA – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Dolmabahçe Sarayı’ndaki Başbakanlık çalışma ofisinde, Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanının huzurunda, TBMM’nin bir üyesi HDP’li Sırrı Süreyya Önder, terör örgütünün mahkûm lideri Abdullah Öcalan'ın bildirisini okudu.
Şekil Açısından: Mahkûm terör örgütü liderinin mesajının verildiği yer önemli. Yer, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu Atatürk’ün de çalışma ofisi olarak kullandığı ve son nefesini verdiği Dolmabahçe Sarayı.
Bu sarayın halen Başbakanlık çalışma ofisi olarak kullanılan bölümünde ve Başbakan Yardımcısı ile birlikte açıklanması da mühim.
Devletin teröristbaşının şartlarını kabul ettiği ve tarafların devletin eşit iki ortağı olduğunun kabul edildiği şeklinde yorumlanabilecek sembolik bir ifadedir bu.
Esas Açısından: İki sene önce (21 Mart 2013) de “Öcalan’ın Nevruz açıklaması” diye Diyarbakır meydanında yüzbinlere böyle bir mesaj okunmuştu. Kandil’de bulunan örgütün liderlerinden Murat Karayılan da, "21 Mart’tan bu yana ve bundan sonra biz hareket olarak, KCK, PKK ve HPG olarak resmi ve açık bir şekilde ateşkes ilan ediyoruz" demişti.
Bu süreç başladıktan sonra PKK’nın silah bırakacağı ve silahlı güçlerini yurtdışına çıkaracağı açıklanmıştı.
Böyle olmadı. Devletin güvenlik güçleri kışlaların ve karakolların dışına çık(a)maz hale getirilirken, PKK “gerillalarını” yurtdışına çıkarmadı, silahları da bırakmadı. Bilakis dağdakilerden bir kısmını şehirlere getirdi. Bölgede alan hâkimiyetini PKK ele geçirdi. Başbakan ve İçişleri Bakanının itiraf ettiği gibi “bölgede kamu düzeni ve güvenliği kalmadı.” PKK bölgede paralel bir devlet kurdu.
SAVAŞMADAN VERDİĞİMİZ BİR VATAN TOPRAĞI DAHA… / Av. Ruhittin SÖNMEZ
SAVAŞMADAN VERDİĞİMİZ BİR VATAN TOPRAĞI DAHA… / Av. Ruhittin SÖNMEZ
“Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu”nu terk ettik. Orada bulunan 38 askerimiz ve manevi değeri olan emanetler Türkiye’ye taşındı.
Orası vatan toprağımız idi. Edirne gibi, Antalya, İstanbul, Ankara, Diyarbakır gibi. “Savaş riski var” diye bıraktık. Emanetlerimizi kaçırdık.
PKK'ya yakınlığıyla bilinen Fırat Haber Ajansı ise operasyonu, “Türk askerlerini kurtarmak amaçlı, YPG (PKK) ile Türk ordusunun ortak operasyonu” olarak duyurdu.
Oradaki bayrağımızı da “güvenli” saydığımız PYD/YPG/PKK bölgesinde bir araziye diktik.
Bunu niye yaptık? Muhtemelen, Musul Konsolosluğumuzu boşaltmada gecikip, IŞİD’in eline Başkonsolos dâhil 49 kişiyi rehine olarak verdiğimiz olayın benzeri olmasın diye.
Hatırlayınız, Musul Konsolosluğumuza IŞİD’in saldırması pek sürpriz değildi. Çünkü Konsolosluk işgalinden bir gün önce MHP Milletvekili Sinan Oğan TBMM kürsüsünde, "besleyip büyüttüğünüz IŞİD Musul Başkonsolosluğumuzun etrafını sarmış durumda" demişti.
AKP’DEN ADAY ADAYI OLAN MİLLİYETÇİLERE SORULAR – Av. Ruhittin SÖNMEZ
AKP’DEN ADAY ADAYI OLAN MİLLİYETÇİLERE SORULAR – Av. Ruhittin SÖNMEZ
7 Haziran’da yapılacak milletvekili seçimleri için aday adaylığı müracaatları devam ediyor.
AKP’den aday adayı olanlar içinde, kendisini Türk olarak tanımlayan, Türk Milliyetçisi hissedenler herhalde vardır.
Özellikle seçimler yaklaşınca AKP liderleri “tek vatan, tek millet, tek devlet, tek bayrak” sloganlarını sıkça telaffuz eder. PKK terör örgütü ve yan kuruluşlarına sert görünümlü çıkışlar yaparlar. “Eski ülkücülerden”, onların çektiklerinden bahseder, gözyaşı sosuna bandırılmış metinler okurlar. Hatta rahmetli Alpaslan Türkeş’ten bir vesileyle bahsederler.
Çünkü AKP tabanından sayılan “milliyetçi” oylar vardır ve bu oyların yoğun olduğu bölgelerde “Türk Milliyetçisi” olarak tanınan adaylar gösterilir.
AKP’nin bu politikaları bugüne kadar başarılı oldu.
AKP yandaşı anket firmalarının da tespit ettiği gibi MHP’nin gerçek tabanı asgari yüzde 26-28 arasındadır. Yani kendisini Türk Milliyetçisi olarak hissedenlerin yarısı MHP’ye oy vermemektedir. MHP’nin gevşek oylarının çoğunun CHP’ye değil, AKP’ye kaydığı aşikârdır.
Özellikle “Selçuklu Hilali” diye adlandırılan ve MHP tabanının en güçlü olduğu şehirlerde MHP, AKP’nin ardından ikinci sıraya düşmüştür.
AKP seçmeninin diğer büyük bir kesimi de (MHP’ye yakın olmasa bile) Türk milliyetçisidir. Bu kesimin de kendi partisi dışındaki ikinci tercihi MHP’dir.
İNCİLA BERTUĞ VE ÇİĞDEM YARKIN – Av. Ruhittin SÖNMEZ
İNCİLA BERTUĞ VE ÇİĞDEM YARKIN - Av. Ruhittin SÖNMEZ
Geçen hafta içinde Altunizade Kültür Merkezinde, Tarihçi, Türk Müziği Sanatçısı ve Hocası olan İncila Bertuğ’un sunumuyla yakın tarihimize bir musiki yolculuğu yaptık.
Önce Altunizade semtine ismini veren Altunizade İsmail Zühtü Paşa’nın köşkünde yaşayanların tarihçesi ve bu köşkün misafirlerinin Türk Müziğine verdiği eserler…
Daha sonra ise gazeteci Burhan Felek’in yaşadığı muhit etrafında örülmüş bir musiki gezintisi idi bu. İncila Bertuğ’un çok önemli bilgiler verirken, aynı zamanda izleyicilere hoş bir zaman geçirten sunumu çok başarılıydı.
Son senelerde şahit olduğum en harika müzik şöleni idi. Benim de bir mensubu olduğum, Tüpraş Türk Sanat Müziği Koromuzda Şefimiz olan Çiğdem Yarkın’ın sadece kanun ve kemençe eşliğinde söylediği eserleri dinlemek etkileyici idi.
Türk Sanat Müziği eserlerini beste gibi ağır formlarda da, şarkı ve türkü formundaki eserlerde de klasik tavırdan ayrılmadan, ancak batı icrasının müziğimize kattığı teknikleri de kullanarak icra eden Çiğdem Yarkın, bir kere daha gösterdi ki son dönem solistleri içinde yüz akımız olan bir sanatçı.
Sazlar eşlik ettiği sese saygılıydı. Billur gibi bir sesin net telaffuzunu ve solistin eserle özdeşleşen duygusunu aksettirmekte olan tınısını kapatmamaya özen gösterdiler.
Temiz, net, eserlere süsleme, goy goy ilave etmeden, kendini ön plana çıkarma gayretkeşliği içinde olmadan bir okuyuş…
Sade bir kıyafet, zarif bir sahne duruşu, okuduğu her biri muhteşem birer abide olan musiki eserlerinin büyüklüğünün farkında olan ve bu büyüklüğü aksettirmekten başka amacı olmayan bir icra. SADELİK İÇİNDE İHTİŞAM.
“Yeni nesle tarih böyle anlatılmalı” ve “Türk Sanat Müziği eserleri hep böyle icra edilmeli” dedirten iki büyük ustaya saygı ve şükranlarımı sunuyorum.
Sağolasın İncila Bertuğ, iyi ki varsın Çiğdem Yarkın…
ADALARI VERDİLERSE GÜNEYDOĞUYU DA VERİRLER – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Başkanı olduğum Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın davetiyle İzmit’te konuşan, Milli Savunma Bakanlığı E. Genel Sekreteri E. Kurmay Albay Ümit Yalım dehşet verici bilgiler verdi.
MUSTAFA KAMALAK’IN UYARISI – Av. Ruhittin SÖNMEZ
MUSTAFA KAMALAK’IN UYARISI – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Cuma günü Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak telefonla beni aradı.
Kendisini bugüne kadar sadece medyadan izlemiş ve bir defa partisinin mitinginde dinlemiştim. SP Genel Başkanının arama sebebi geçen hafta yayımlanan yazım idi.
O yazımın bir bölümünde İslam tarihinin meşhur hikâyelerinden birini, “Deve Dişi mi, Erkek mi?” ara başlığıyla aktarmıştım.
Çok anlatılan bu hikâyeye göre, Hazreti Ali taraftarı olan bir Arap’ın erkek devesine, Muaviye taraftarı bir Şamlı “bu dişi deve benimdir” diye sahip çıkmış. Şam Valisi Muaviye de “dişi deve Şamlınındır” hükmünü vermiş ve olayı gören topluluk da -haksızlığını bile bile- O’nu tasdik etmişti.
Sahabe ve vahiy kâtibi olan ve daha sonra halife olan bir şahsın adaletten, haktan, İslam’dan uzak böyle bir tutum takınabilmesi ilginçti. Daha da kötüsü, Muaviye’nin bu hükmünün yanlışlığını görüp bildikleri halde binlerce taraftarının bu haksız, insafsız ve trajikomik hükmünü desteklemesiydi.
Muaviye’nin bu taraflı hükmü vermesi basit bir yanılgı değildi. Kastı, “Ey Ali, Muaviye dişi dediği için erkek deveye dişi diyen, O ne derse evet diyen 10 binlerce adamı var. Ayağını denk al!" mesajını vermekti.
***
HEP ALDATILMIŞLAR… / Av. Ruhittin SÖNMEZ
HEP ALDATILMIŞLAR… / Av. Ruhittin SÖNMEZ
AKP ile Cemaat savaşı başladıktan sonra R. Tayyip Erdoğan ve AKP yetkililerinden sıkça duyduğumuz bir ibare bu: “Aldatıldık.”
Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak bu durumu yorumlarken şöyle dedi:
“Bundan 12 yıl önce bu iktidarın önde gelenleri ‘Biz Milli Görüş gömleğini çıkardık. Erbakan Hoca 33 yıldır bizi yanıltmış, safmışız’ demediler mi? Şimdi de 12 yıl kendi iktidarları zamanında yanıldık diyorlar. 45 yıl ediyor.”
“12 yıl beraber yürüdükleri bir kısım arkadaşlarına ‘Bizi sırtımızdan hançerlediler’ diyorlar. Peki, sizin yanıldığınız 12 yıl süreçte ne olmuş. TÜBİTAK işgal edilmiş, adliye bütünüyle ele geçirilmiş, emniyet ha keza. Allah aşkına bütün hayatı yanılgı ile geçen bir zihniyete koskoca bir ülkenin yönetimi teslim edilebilir mi?”
Kamalak’ın eksik bıraktıklarını biraz tamamlayalım. Ergenekon, Balyoz, Casusluk, Oda TV davaları ile Orduya kumpas kurulmuş, masum insanlar hapislerde çürütülmüş, hatta ölmelerine sebep olmuşlar. TSK savaşamaz hale getirilmiş, donanmaya komutan bulunamaz olmuş. Kozmik odaya girilmiş, devletin en mahrem bilgileri yabancı devletlerin eline geçmiş.
Bütün bunlar hükümetimizin “saflığından” olmuş. Ne yapsınlar inanmışlar ve “aldatılmışlar.”
“45 senedir aldatıla aldatıla aldatılmamayı öğrenmişlerdir” düşüncesiyle tekrar yönetimi bunlara teslim edenlere ne diyelim?
*****
İKİ BİN DEVLETLİ BİR DÜNYAYA – Av. Ruhittin SÖNMEZ
İKİ BİN DEVLETLİ BİR DÜNYAYA – Av. Ruhittin SÖNMEZ
· Yirminci yüzyıla geçerken dünyada sadece yirmi devlet vardı. Yirmi birinci yüzyıla geçerken iki yüz civarında devlet ortaya çıktı.
Bu nasıl oldu? Birinci ve ikinci dünya savaşları sonucunda imparatorluklar ortadan kalktı, sömürgeler tasfiye edildi ve daha sonra da sosyalist sistem ortadan kaldırıldı. Yirminci yüzyıl içinde gerçekleşen bu üç büyük dönüşüm sayesinde, imparatorluklar parçalanarak ulus/milli devletler ortaya çıktı. Yeni siyasal yapılanmalarla devlet sayısı on misli arttı.
· Bu gibi konularla ilgilenen bazı uzmanlar, küresel emperyalizmin hedeflerine göre, iki yüz devletin yeterli olmadığını, geçen yüzyılda olduğu gibi devlet sayısının en az on misli daha artırılması yani 2000 devletli bir dünya olması gerektiğini ileri sürmekte.
· Devlet sayısının artması mevcut ulus/milli devletlerin bölünmesiyle mümkün olabilecektir.
· Batı kapitalist sistemi tarafından, alt kimlikleri ve etnik grupları ön plana çıkaran mikro milliyetçilikler kışkırtılacak; var olan ulus devletler parçalanarak, dünyanın her bölgesinde yeni eyalet devletçikleri oluşturulacaktır.
· Bu geçişi sağlamak için Ulus devletlerin ekonomik açıdan dışa açılmaları teşvik edilmekte, etnik gruplar ve cemaatler büyük para imkânları ile desteklenmektedir.
· Daha sonraki aşamada dünya haritasında yer alan küçük eyalet devletleri, kıtalar düzeyinde ya da büyük bölgesel oluşumların çatısı altında, kurulacak makro devletler yapılanmasının içinde bir araya getirilecek.
TÜRK MİLLETİ İHANET EDENLERİ UNUTMA(Z) – Av. Ruhittin SÖNMEZ
TÜRK MİLLETİ İHANET EDENLERİ UNUTMA(Z) – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Başbakan Davutoğlu, “Bu millet sadakati de, ihaneti de unutmaz” dedi. Beni bu cümle çok rahatlattı.
Çünkü 12.08.2012 de yazdığım bir yazının son cümleleri şöyle idi: “Bütün meselelerimizin çözümü için ilk şart, Türk milleti olarak ihanet içinde olanları affetmemek, gaflet ve dalalet içinde olanları uyandırmak, uyanmayanları tasfiye etmektir.”
Başbakan’ın teşhisi doğru ise, yani hainleri unutmaz isek, ülkemizin bölünmesinden endişe etmemize gerek yok.
Bu durumda Haziran ayında yapılacak seçimlerde Türk Milleti ihanet edenleri ve de gaflet ve dalalet içinde olanları tasfiye eder.