
Servetiye Cephesi’nin Kahramanca Savunmasını Canlı Tutan Müze – Bihter GÖRDÜ
Servetiye Cephesi’nin Kahramanca Savunmasını Canlı Tutan Müze – Bihter GÖRDÜ
Geçmişe yolculuk yapmak isteyenlerin mutlaka görmesi gereken Servetiye Müzesi, atalarımızın ne zor şartlarda yaşadığını ve nasıl bir milli mücadele verdiklerini gözler önüne seriyor. Servetiye Cami Köyü merkezinde bulunan müzenin önünde, ikiye ayrılmış bir mermi çekirdeği görünümündeki Tek Kurşun Anıtı görülmeye değer. Bu anıtın iç kısmındaki kitabede Kurtuluş Savaşı’ndaki yöresel olaylar ile Servetiye Cephesi’nde yer alan kişilerin isimleri sıralanmış.
KM SAYACINI OYNAMAK MOTORU İYİLEŞTİRMEZ – Ruhittin SÖNMEZ
KM SAYACINI OYNAMAK MOTORU İYİLEŞTİRMEZ - Ruhittin SÖNMEZ
Bazı kişi veya suç örgütleri kilometresi yüksek ya da ticari taksi olarak kullanılmış ikinci el araçları düşük fiyatlara satın alıyorlar. Daha sonra bu araçların kilometre sayaçlarını düşürerek“az kullanılmış, temiz araç” diye satıyorlar. Böylece araç başına 30 bin TL civarındahaksız kazançlar elde edebiliyorlar.
İkinci el araç satışında,“nitelikli dolandırıcılık suçu” oluşturan kilometre sayacının oynanmasından başka,aracın hasar ve kusurlarının gizlenmesigibi ahlaki olmayan tavırlar da yaygın.
Hasarlı ve sorunlu araç bilgileri tüketicilerden saklandığından, yüz binlerce mağduriyet vakası yaşandı. Bununiçin bir düzenleme yapıldı. Nisan 2019’dan itibaren, ikinciel otomobil satışında ekspertiz raporu zorunlu hale getirildi.
Görünen o ki, sayısı hiç de az olmayan bir kısım insanlarımızın ticari ahlakı zayıf.Ticari güven ortamını sağlamak için yasal düzenlemelere ihtiyaç duyuldu.
İkinci elaraçlar artık alım satım öncesinde Bakanlıkça yetkilendirilmiş ekspertiz tarafından muayene ediliyor.Ayrıca satıcılık ve ekspertizlik için de standartlar getirildi.
Bu uygulamanın amacı insanların güvenli bir ticaret yapabilmesini sağlamak,alıcıların kandırılmasının önüne geçmek.
Güven,satıcının söz ve yemini ile değil, “hizmet yeterlilik belgeli” yani belli standartları karşılamakta olan muayene istasyonlarından alınan raporlarla sağlanabiliyor.
ADINI YAŞATALIM – Güngör ARSLAN
ADINI YAŞATALIM - Güngör ARSLAN
Bu kent yaşarken ben dahil hepimizin kıymetini bilmediği bir değerini kaybetti.
Tek başına kentin sorunlarıyla ilgili bıkmadan, usanmadan mücadele eden, adeta bir avukat gibi adliye koridorlarında dilekçe üstüne dilekçe veren, kendi için değil kenti için, vatanı için mücadele eden ve daha da önemlisi hiç yılmayan, korkmayan bir ferdini kaybetti.
Nazif Tannur’u yitirdik.
Kapı kapı dolaşırdı Nazif Tannur.
Gördüklerini, yaşadıklarını bıkmadan usanmadan anlatırdı.
Elinde belgeler dolaşıp dururdu.
Bıkardık açıkçası Nazif Tannur’dan.
Söyledikleri çok önemli şeylerdi ama biz basın mensupları daha sansasyonel daha magazin haberler peşinde koştuğumuz için Nazif Tannur’a fazla ilgi göstermez hatta bazılarımız ondan kaçardık.
Buna rağmen Nazif Tannur tuttuğu işin peşini bırakmaz, cebinden para harcar ve inandığı doğrular için mücadeleye devam ederdi.
Muhalefet etmenin, karşı çıkmanın, haksızlığa ve hukuksuzluğa meydan okumanın unutulduğu bu ülkede Nazif Tannur kardelen çiçeği gibiydi.
Hiç kolay yolu seçmedi.
Korkmadı, teslim olmadı, PES etmedi.
Aslında Nazif Tannur direnmenin adıdır.
Bizim o devrimci, solcu geçinen ama her türlü haksızlık ve hukuksuzluk karşısında SUS-PUS olanlardan değildi.
Tek başına siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin hatta ve hatta medyanın yapmadığını yaptı ve bu dünyadan sessiz, sedasız göçtü gitti Nazif Tannur.
Şimdi ona olan borcumuzu daha doğrusu mahcubiyetimizi gidermenin zamanıdır.
Nazif Tannur’un adı yaşatılmalı bu kentte.
Ama öyle gelişigüzel bir sokağa falan değil.
Heykeli dikilip bir meydana verilmeli ismi.
Haksızlığa ve hukuksuzluğa karşı çıkanlar onun önünde yapmalı bunu.
Nazif Tannur bize ‘Kral çıplak’ diyen, ‘Siz hiçbir işe yaramazsınız, benim yaptıklarımı bile yapamayan insanlarsınız’ diyen bir kişiydi.
Ben kendi adıma Nazif Tannur’da binlerce kez özür diliyor ve önünde saygıyla eğiliyorum.
https://www.seskocaeli.com/makale/5855545/gungor-arslan/adini-yasatalim
DERVİŞ, ÇELEBİ, BİLGE VE FİLOZOF BİR YAZAR; MEHMET ÇETİN – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
DERVİŞ, ÇELEBİ, BİLGE VE FİLOZOF BİR YAZAR; MEHMET ÇETİN - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Mehmet Çetin (1956 Kilis -2020 Ankara) benim meslektaşımdı, yol arkadaşımdı, gönüldaşımdı, ülküdaşımdı ve dertdaşımdı, medeniyet harekatının dervişiydi, insana yatırım yapan bir çelebi müellifti, insan haklarının, kainatın ve evrensel hukukun filozofuydu. Kendisini ilk defa 1974 yılında İstanbul’da tanıdım. İki hemşerim; Üniversite öğrenicisi Mehmet Çetin, yanında öğretmen arkadaşımız Mahmut Kaçarlar ile birlikte genel yayın yönetmeni olduğum Sırdaş Yayınevi’nin Cağaloğlu’ndaki yerimde beni ziyarete gelmişlerdi. Birbirimize kanımız kaynadı daha ilk sohbette. Yayınevimizin bütün yükünü üslendi, editörlüğüne başladı ve birlikte birbiri ardından bir senede 12 hacimli kitap neşrettik. Yok sattı kitaplar adeta.
Mehmet Çetin bir yayıncının bütün özelliklerini taşıyordu kısa bir zamandaki intibakıyla. Biraz sohbet ettik memleketimizden; Musabeyli’nin Karaahmet Höyüğünden Deli Şeyh Mehmet’in torunuydu. Babası Çiftçi Osman Çetin daha küçükken onu ninesine emanet etti annesi vefat edince. Öksüz ve yetim büyüdü dolayısıyla. Kader hükmünü icra ediyordu. Mütevazi bir ailede büyüyen Mehmet Çetin “Oku” emrini daha ilk mektepte fark etti. Okudu. İstanbul’a geldi, Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulunu bitirdi benim gibi. Gazetecilik yapmadı değil yapamadı. Stajını Sırdaş’ta tamamladı, profesyonel oldu.
DEŞİYORUM SESSİZCE – Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER
DEŞİYORUM SESSİZCE - DoçDr. Süleyman COŞKUNER
Hayat bir leb-i derya kargaşayla doludur
Kimseye zararım yok yaşıyorum sessizce
Yaşamdan zevk almayan sanki birer ölüdür
Tüm engelleri bir bir aşıyorum sessizce
Her kulun nasibinde nice dertler var imiş
Sırtlarına yüklemiş taşıması zor imiş
Yere düşürme sakın el aleme ar imiş
Hayatın zor yükünü taşıyorum sessizce
KALİTELİ YAŞAMAK İÇİN 100 ALTIN ÖNERİ – Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER
KALİTELİ YAŞAMAK İÇİN 100 ALTIN ÖNERİ - Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER Kaliteli Yaşam Uzmanı
1. Sağlığınızı iyi koruyun.
2. Sevgi yüklü bir insan olun.
3. Devamlı tebessüm edin.
4. Tüm çevrenize saygılı olun.
5. Pozitif düşüncelerle bezenin.
6. Haklı olmayı değil, mutlu olmayı tercih edin.
7. Dost ve arkadaş canlısı olun.
8. Naif nezaketli ve tatlı dilli olun.
9. İyiliksever ve yardımsever olun.
10. Merhametli olun.
ÇİN’İN İŞGALİNDEKİ DOĞU TÜRKİSTAN’DAKİ ETNİK SOYKIRIMINA ÖNCELERİ İNANAMIYORDUM! / Güngör ARSLAN
ÖNCELERİ İNANAMIYORDUM! / Güngör ARSLAN
Hepimiz biliyoruz ki günümüzde özellikle sosyal medyada inanılmaz bir
BİLGİ KİRLİLİĞİ
yaşanıyor.
Bir bakıyorsunuz bir paylaşım inanılmaz derecede ilgi görmüş.
Sonra biraz araştırdığınız da paylaşılanların ya doğru olmadığını ya da abartılı olduğunu görüyor ve şahit oluyoruz.
Açıkça itiraf etmeliyim ki ben de bir olayla ilgili böyle bir tereddüt yaşadım.
Baştan beri hep kuşkuyla yaklaşıp paylaşılanların abartılı olduğunu düşündüm.
Ta ki BBC’nin haberini daha doğrusu Youtube’deki videosunu görene kadar.
Olay Çin’in Uygur Türkleri’ne uyguladığı insanlık dışı ve sistemli soykırımı.
FABRİKA AYARLARIMIZA DÖNMEMİZ GEREKİYOR… – Süleyman COŞKUNER
FABRİKA AYARLARIMIZA DÖNMEMİZ GEREKİYOR... - Süleyman COŞKUNER
1.Gerçek tuza dönün, işlenmiş tuz kullanmayın.
2.Sirkeyi evinizden eksik etmeyin.
3.Çörek otu kullanın.
4.Az tüketin ama organik yiyecekler tüketin.
5.Yoğurdu evinizden eksik etmeyin, mümkünse kendiniz yapın.
Barbaros Tantan: Muhalif, cesur devrimci! – Duygu MERT
Barbaros Tantan: Muhalif, cesur devrimci! – Duygu MERT
‘Saçma’ haberi kız kardeşimden aldım…
Bazı haberler saçmadır.
***
Cemal Kaplan’ı aradım hemen, haber saçmaydı ama doğruydu.
Çok eski dostuydu. Her sabah facebook’undan paylaştığı ‘Günaydın güzel yurdumun direngen insanları” mottosuyla bu sabah paylaşım yapmadığını, ‘günaydın’ demediğini farketmişti eski dostu Cemal Kaplan.
Evinin kapısına gidip, çilingirle kapısını açtırdı. Dosttan öte kardeş olduğu Barbaros Tantan’ın divandaki cansız bedeni karşılayacaktı kendisini.
NAZAR (GÖZ DEĞMESİ) – Sinan POLAT
NAZAR (GÖZ DEĞMESİ) – Sinan POLAT
Arapça asıllı bir kelime olan “nazar”, “bakış ve görüş” anlamına gelir. Türkçede daha ziyade, “göz değmesi veya bakmak suretiyle maddî ve mânevî bir etki meydana getirmek” anlamındadır. Bu anlamda Arapçada nazar kelimesi yerine, “ayn” veya “isâbetü”l-ayn” tabirleri kullanılır. Başlangıcı tam olarak bilinmemekle birlikte nazar inancı, tarih öncesi dönemlere kadar uzanmakta ve İslâm öncesi Arap kültüründe de var olduğu bilinmektedir.
Kur’an-ı Kerîm’de “en güzel kıssa” olarak takdim edilen Hz Yusuf’un (as) hikâyesini bilmeyen yoktur. Özetle; kardeşleri tarafından kıskanılan ve bir kör kuyuya atılan Hz Yusuf’u, kader Mısır’a hâkim yapar. Bir süre sonra kuraklık her yanı kasıp kavurur. Herkes gibi Hz Yakup (as) ve oğulları da Hz Yusuf’un (as) kapısına muhtaç olurlar. Boylu poslu ve güzel giyimli oğullarını, yiyecek temini için ikinci kez Mısır’a gönderirken Hz Yakup onlara, gerek güvenlik açısından bir tehlike doğmaması gerekse de kem gözlerin bakışlarına maruz kalmamaları için Mısır’a değişik kapılardan girmelerini tavsiye eder. (Yusuf,67)
Ayva benim, turunç benim, nar benim – Sevil KÖSE
Ayva benim, turunç benim, nar benim – Sevil KÖSE
Ceviz ağacım bütün haşmetiyle yapraklarını döküyor. Arada onunla söyleşiyorum. Sordum... Nedir bu halin?
Zamanıdır, önce yemişlerim, sonra yapraklarım
Öyle ya her şey zamanını ve sırasını bekler
Peki, Neden zaman benden aldıklarını sıraya koymuyor ki dedim. Baharı bekle, dedi.
Vayyyy yine bana doğduğum ayı işaret etti. Güldüm beni kendi gibi sanıyor ceviz ağacım. Her bahar hem yemişlerini hem yapraklarını yenileyebildiği için. Benim kayıplarımı da geri gelecek sanıyor.
Sonbaharın hüznü hem bahçeme hem kalbime çöreklendi kaldı. Sessizce ceviz ağacımın dibine çöktüm. Yapraklar haşır, huşur tek tek toprağa düşüyor.
Birden aklıma ceviz ağacımın döktüğü yaprakları toplayıp, kışın ekmek yaparken tandırda yakacağım aklıma geldi......
Kovid19 ve Öğretmenler Günü – Prof.Dr. Hacı DURAN
Kovid19 ve Öğretmenler Günü – Prof.Dr. Hacı DURAN
24 Kasım her yıl Türkiye’de öğretmenler günü olarak kutlanır. Birleşmiş Milletlere bağlı UNESCO ise 5 Ekim’i öğretmenler günü olarak saptamış. Öğretmenler günü olarak seçilen her iki gün de tarihi bir vakıanın seçilerek metafora dönüştürülmesidir. Yaklaşık bir yüzyıldır bu günü kutlama geleneği, dünyada ve ülkemizde bütün okullarda sürdürülmektedir.
Ancak bu yıl, Kovid19 salgını bu günün kutlanmasını da sanal ortamlara taşıdı. Muhtemelen “Öğretmenler Günü”, okul ve eğitimin yapısında meydana gelen değişmelerle birlikte belki de zamanla bir daha geri dönmeyecektir.
Sıra Dışı Bir Ülkücü; Aren Manuel Bırkalayan –Gürkan UYSAL
Sıra Dışı Bir Ülkücü; Aren Manuel Bırkalayan –Gürkan UYSAL
Tanışma hikâyemiz epey uzundur. Onu başka zaman anlatırım. Aren Manuel’in ailesi 1915’deki tehcir esnasında Van’da yaşamaktadır. Büyük dedesi Agop Efendi, İttihat ve Terakki’nin kudretli lideri Cemal Paşa’ya olan yakınlığını kullanarak aileyi tehcirden kurtarır ve yine Cemal Paşa’nın himayesinde İstanbul’a göç eder. Son derece mahir bir kuyumcu olan Agop Efendi Kapalıçarşı’da dükkân açıp mesleğini burada devam ettirir. Kapalıçarşı’daki bu dükkân tevarüs yoluyla Aren’in babası Artin Bey’e geçer. Şu an 60’larının sonunda olan Artin Bey hala her sabah 4:00’te kalkıp Kapalıçarşı’ya gitmekte ve işlere bizzat nezaret etmektedir.
Aren, Artin Bey ve Maria Hanım’ın tek çocuğudur. Ailesi Aren’in yüksek tahsil yapmasını çok istemesine rağmen Aren’in o taraklarda bezi yoktur. Akrabalarının ve arkadaşlarının tamamına yakını Galatasaray Lisesi, Robert Kolej gibi okullardan mezun olup, yurt dışında lisans ve lisansüstü eğitimi almış kişilerdir. Aren ise Şişli Endüstri Meslek Lisesi’nin bitirdikten sonra açık öğretim işletme fakültesine kaydolmuştur. Eğitimine devam etmektedir. Son yıllarda çıkan öğrenci aflarından yararlandığı için okuldan kaydı silinmemiştir.
ADI MİHAİL ÇAKIR (1861-1938)
İSLAM DIŞINDA TÜRKLÜK YAŞAMAMIŞ DİYENLERE:
1990 LI YILLARIN SONLARI…
UKRAYNA DA YATIDAYIZ…
THY BÜROSUNDA ÇALIŞAN UKRAYNALI BİR GÖREVLİ BİZE YARDIMCI OLUYOR…
ŞAŞIRTICI OLAN ÇOK GÜZEL İSTANBUL ŞİVESİYLE TÜRKÇE KONUŞMASI…
TÜRKÇEYİ NEREDE ÖĞRENDİĞİNİ SORDUĞUMDA ANA DİLİM DİYOR…
NASIL YANİ DİYORUM ….
- BEN GAGAVUZUM… DİYOR….
ANA DİLİ İSTANBUL TÜRKÇESİ OLAN UKRAYNALI BİR GAGAVUZ….
GAGAVUZ’LARLA İLK TANIŞMAM…
DAHA ÖNCE GAGAVUZLARI GÖRMEDİM, BİLMEDİM, DUYMADIM, ÖĞRETMEDİLER….
1980 ÖNCESİNNİN EFSANE DELİKANLILARI – Cafer GENÇ
1980 ÖNCESİNNİN EFSANE DELİKANLILARI – Cafer GENÇ
Bazı günler ve olaylar vardır ki hafızalarda derin izler bırakırlar. Bunları unutmak mümkün değildir. İşte, 1980 öncesinin ülke ve ülkü davasında idealist gençliğin muhteşem hayat hikayesi bugün bile bütün tazeliğiyle ve samimiyetiyle yaşıyor desem de o dönemlerdeki hayat hikayelerinin kahramanları artık birer birer aramızdan ayrılıyorlar. Daha önce, pek çok dostumuzun vefatı ile sarsılmış olmakla birlikte en son Trabzonlu Nuh Koray Eren ve Elazığlı Rifat Kaya arkadaşlarımızı da bir gün ara ile peş peşe kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşadık. Hayatın tatlı bir yalan, ölümün, acı bir gerçek olduğuna şahit olduk.
“Her ölüm erkendir, doğum gibi ölüm de Allah’ın emridir” diyerek rahmetli olan arkadaşlarımızın anısına ve tesellimiz olması adına, sizlere 44 yılı aşan bu dostluk hikayesinden söz etmek istiyorum.
Mirasımız Ne Olmalı? – Kadir DURGUN
Mirasımız Ne Olmalı? - Kadir DURGUN
Değerlerimiz, kültür değil düsturdur, kitaplarda yazılması, sohbetlere konu olması için değil, bizzat yol haritamız olması, yaşanması için vardır.
En önemli değerlerimizden biri de “adalet”. Adalet, fıtridir; bozulması zulümdür. İnsanın insanla, insanın diğer canlılarla, devletle; diğer canlıların ve devletlerin kendi aralarındaki ilişkileri, ancak adalet üzerine olursa sağlıklı yürür. Adaletin olduğu bütün ortamlarda huzur olur, barış olur.
Adaletin fıtratında ise mütekabiliyet vardır. Buradaki karşılıklılık, karşıtlık değil, kendi cinsinden bir karşılıktır. Adalette iyiliğin karşılığı iyilik, güzelliğin karşılığı güzellik, şiddetin ve kötülüğün karşılığı yine şiddet ve kötülüktür. Adalet, kendi refleksi ile varlığını devam ettirir.
2009 Marmara depreminde oluşan “Deniz affetmedi, kendisinden parsellenerek doldurulan toprak üzerine yapılan bütün evleri yuttu.” kanaati, bir adaletin tecellisidir. Kendisine ikramda bulunulan kişinin, diğer kişiye karşı kendini borçlu hissetmesi, “Kısasta hayat vardır.” inanç ve öğretisi, adaletin tezahürüdür. Adaletin zıttı zulümdür; zulüm, adaletsizliğin çocuğudur.
Varlığın tabiatına işlenen bu değeri yaşatmak için olağanüstü bir gayrete de gerek yoktur. Suyu akışına, olay ve olguları kendi haline bırakmak yeterlidir. Çocuk masumiyetindeki bu fıtri değerimizi yaşar ve yaşatırsak doğduğumuz gibi insan kalır, insan yolculuğumuzun dünya adlı konağındaki misafirliğimizi tamamlarız
Hukuk Reformu Ya-pa-maz-lar – Ruhittin SÖNMEZ
Hukuk Reformu Ya-pa-maz-lar – Ruhittin SÖNMEZ
O kadar çok derdimiz yokmuş gibi, şimdi de Alaattin Çakıcı’nın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu tehdit eden sosyal medya paylaşımı gündem oldu.
Medyada yer alan haber aynen şöyle:
“Organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı'nın Kılıçdaroğlu'na "Akıllı ol. Seni bakla kazığı ile tanıştırırım" şeklinde tehditler içeren bir mektubu sosyal medyadan yayınlaması, Türkiye'de 90'lı yıllara damgasını vuran devlet, siyaset, mafya ilişkisini yeniden gündeme taşıdı.”
Ana muhalefet liderine karşı bu açık tehdide karşı Cumhuriyet Savcıları kendiliğinden harekete geçip soruşturma açması gerekirdi. Bu olmadı.
Mecburen Kılıçdaroğlu suç duyurusunda bulundu.
Alaattin Çakıcı’nın tahliyesini sağlayan ve koronavirüs salgını da bahane edilerek çıkartılan infaz yasasının mimarı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli idi.
Alaattin Çakıcı’nın CHP Genel Başkanına tehdit içeren paylaşımı konusunda, Devlet Bahçeli’nin bir eleştirisi oldu mu? Hayır!
Üstelik Bahçeli Alaattin Çakıcı’yı “ülke ve millet sevdalısı bir Ülkücüdür ve benim dava arkadaşımdır" diye sahiplenirken, inanılmaz sertlikte bir bildiri ile CHP Genel Başkanına saldırdı:
"Ülküdaşım Alaattin Çakıcı'ya mafya bozuntusu demek, yeraltı dünyasının karanlık yüzü suçlaması getirmek müfterilik, seviyesizlik, rezilliktir."
Oysaki, burada Çakıcı’nın dünya görüşü değil, ülkenin Ana Muhalefet Partisi liderine alenen yaptığı tehdit, hakaret ve bu suretle siyaseti hukuka aykırı yöntemle dizayn etme çabası önemli olmalıydı.
Çakıcı’nın Kılıçdaroğlu’nu tehdidi karşısında Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’dan bir tepki geldi mi? Hayır!
Şaşırmadık elbette. Çünkü Erdoğan CHP Genel Başkanının linç girişimi hadisesinde de, darp edeni ve linç eylemine karışanları kınamak yerine, Kılıçdaroğlu’nu eleştirmişti.
Cumhur ittifakının bu zihniyetteki ortakları, evrensel hukuk ve insan hak ve özgürlükleri çerçevesinde, bir hukuk reformu yapabilir mi?
Bence YA-PA-MAZ-LAR.
PİYASA DOSTU EKONOMİ YÖNETİMİ – Ruhittin SÖNMEZ
PİYASA DOSTU EKONOMİ YÖNETİMİ - Ruhittin SÖNMEZ
Merkez Bankası Başkanı’nın değiştirilmesi” ve takiben ekonomiden sorumlu damat bakan Berat Albayrak’ın Instagram üzerinden istifasından sonra yeni bir döneme girdiğimiz iddia ediliyor.
Ekonomi kurmay heyetinin değiştirilmesi hakkında yandaş yorumcular “piyasa dostu bir ekonomi yönetiminin” işbaşına geldiğini anlattılar.
Buradan Berat Albayrak ve ekibinin “piyasa düşmanı” olduğu” anlamı çıkar mı diye hiç düşünmediler. Belki de bilerek böyle düşünülsün istediler.
“Piyasa dostu” kavramından bazıları “Tayyip Bey faiz lobisine teslim oldu”manası çıkarırken, bazıları da “makule dönüş” anlamı verdiler.
Yeni Merkez Bankası Başkanı, yeni Maliye ve Hazine Bakanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları sonunda, herhangi bir tedbir kararı alınmadığı halde,Türk Lirası döviz ve altın karşısında yüzde 10 mertebesinde değer kazandı. TL yaklaşık 2 ay öncesi değerine döndü.
Bu önemli değişim “piyasaların makule susamış olması” ve yeni yönetimin alınması gereken ekonomik kararları, ideolojik etkiyle değil, piyasa kuralları kapsamında alacağına güvenmek isteğinin bir sonucu olarak görüldü.
Görünmeyen Elden Boş Koltuğa – Gürkan UYSAL
Görünmeyen Elden Boş Koltuğa – Gürkan UYSAL
Ekonomi biliminin kuruculularından olan Adam Smith o meşhur “görünmeyen el” teorisinde piyasayı görünmeyen bir elin düzenlediğini ifade eder. Elbette ki Smith’in burada kast ettiği görünmeyen el metafizik bir varlık değildir. Smith burada insanların piyasa koşullarına benzer tepkiler gösterdiklerini ve bu tepkilerin piyasadaki arz/talep ve fiyat dengesini sağladığını ifade eder. Bu durum tıpkı havalar soğuduğunda herkesin kalın giyinmeye başlaması veya yağmur yağmaya başladığında şemsiyelerin ortaya çıkması gibi bir şeydir. Konut kredilerinde faiz oranları düştüğünde konut satıcılarının sanki aralarında anlaşmışlar gibi konut fiyatlarını yükseltmeleri yakın zamanda bu teoriye ilişkin yaşanmış en bilinen örneklerdendir.
Geçtiğimiz Pazar akşamı sosyal medyaya ve muhalif bir iki kanala bomba gibi bir haber düştü. Hazine ve Maliye Bakanı ve aynı zamanda Sayın Cumhurbaşkanının damadı Berat Albayrak’ın istifa haberiydi bu. Böylesine önemli bir haber hükümete yakın medya kuruluşlarınca hiç gündeme getirilmediği gibi 27 saat gibi uzunca bir süre resmi kurumlarca da ne tasdik ne de inkâr şeklinde hiçbir açıklamaya konu olmadı.
İlginçtir, Hazine ve Maliye Bakanlığı koltuğunun boş kaldığı bu 27 saat içerisinde adeta bir mucize gerçekleşti. Son bir yıldır dünyadaki bütün para birimleri karşısında değer kaybeden hele hele son üç aydır özellikle Dolar ve Euro’dan dayak üstüne dayak yiyen bizim Türk Lirası adeta şaha kalktı ve birkaç saat içinde %5 değer kazandı. Kur adeta tepe taklak oldu. TL’deki bu ani değer artışı “boş koltuk daha iyi çalışıyor” esprilerinin yapılmasına sebep oldu. Hatta bazı ekonomi kanallarında ekonomide “boş koltuk teorisi” şeklinde yarı şaka yarı ciddi bir kavramın kullanılmaya başladığına bizzat şahit oldum.
Burada bir an için durup şu soruyu soralım; boş koltuk teorisi gerçek olabilir mi? Yani bir organizasyon başında bir yönetici olmadan daha başarılı hale gelebilir mi? Sonuçta, yapay zekânın gelişmekte olduğu bir çağda yaşıyoruz ve artık insansız hava araçları (her ne kadar şu an için insanlar tarafından uzaktan kumanda edilse de), sürücüsüz otomobiller, kendi kendine ameliyat yapan robotlar çağına yaklaştığımız şu günlerde yöneticisiz organizasyon modelini sorgulamakta var.
En Büyük Atatürk Portresinin Silinmesine İzin Vermeyelim – Bihter GÖRDÜ
En Büyük Atatürk Portresinin Silinmesine İzin Vermeyelim – Bihter GÖRDÜ
Erzincan’ın Keşiş Dağları eteklerinde bulunan Düz Parmaklar Sırtı adı verilen tepede dev bir Atatürk Portresi. 7568 metrekare (176 m * 43 m, ya da 1.5 futbol sahası) büyüklüğünde bir alan üzerine yapılan portre “Dünyanın En Büyük Portresi” rekorunun da sahibi.