Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

31Mar/150

TOPRAK VER SORUN ÇÖZ – Av. Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sönmezTOPRAK VER SORUN ÇÖZ – Av. Ruhittin SÖNMEZ

Prof. Dr. Ümit Özdağ, Aydınlar Ocakları Genel Merkezi’nin 15 Mart’ta İstanbul’da düzenlediği konferansta, “AKP, Türkiye’nin uzun yıllardır çözülmeyen meselelerini toprak vererek çözmeye çalışıyor” dedi. Bunun örneklerini anlattı.

1- KIBRIS VE PATRİKHANE: “Toprak ver, sorun çöz” politikalarına ilk örnek olarak da Kıbrıs’ta rahmetli Rauf Denktaş’ı devreden çıkartarak, “Annan Planı’nın” kabul edilmesini gösterdi. Allah’tan Rum tarafı yapılan referandumda “hayır” dedi de, Kıbrıs’ın tamamının Rum Devleti haline gelmesi gerçekleşemedi.

Eğer “Annan Planı” kabul edilmiş olsaydı o günden bugüne kadar “enosis” gerçekleşecekti. Ada’dan Türk askeri çıkmış olacak, yönetimde Türk varlığının esamisi okunmayacak, Kıbrıs fiilen Yunanistan’a bağlanacaktı.

Ama sorun “çözülmüş” yani “yorgan gitmiş, kavga bitmiş” olacaktı.

Fener Rum Patrikhanesi konusunda verilen tavizler ve patriğin “ekümenik” sıfatını kullanmasına sağladıkları katkılar da aynı anlayışın ürünüdür.

2- ERMENİSTAN’LA UZLAŞMA SÜRECİ: AKP hükümetlerinin “proaktif dış politika” ambalajı ile “siz istemeseniz de ben vereceğim!” politikalarının bir diğer örneği Ermenistan’la yürütülen 2009 uzlaşma süreci idi. Bereket bu süreç Ermenistan içindeki radikallerin acullüğü (aceleciliği) ve Azerbaycan’ın haklı tepkisi yüzünden gerçekleşmemişti.

Ermenistan, ekonomisini olumsuz yönde etkileyen, Türkiye sınır trafiğinin yeniden açılmasını talep etmektedir. Türkiye bu anlaşma gerçekleşse idi “Ermenistan'ın işgal altında bulundurduğu Azerbaycan topraklarını terk etmediği sürece sınırı açmayacağına” dair kararından vaz geçecekti. Bu sebeple az kalsın, kardeş Azerbaycan ile ilişkilerimiz bozuluyordu.

3- PKK MESELESİ: PKK meselesinde de AKP hükümetleri aynı “toprak ver sorun çöz” politikasını uygulamaya çalışmakta. “Çözüm Süreci” adı verilen ve PKK’nın elebaşıları ile yürütülen müzakerelerin geldiği bu aşamada, Güneydoğu’da birçok şehrimizde egemenliğin PKK’ya devredildiğini artık hükümet yetkilileri bile itiraf ediyor.

Silah bırakmamış bu kanlı terör örgütü ile PKK’nın ortak olduğu federasyon tarzı bir devlet yapılanması, yeni anayasa ve kritik yasal düzenlemelerin görüşüldüğü artık sır değil. Bu konularda CHP ve MHP’nin bilmediği ve hatta Türk Silahlı Kuvvetlerinin “haberim yok” dediği pazarlıkların yapıldığı da.

Bu vatan topraklarının kaybedilmemesi, egemenliğimizin devam edebilmesi için güvencemiz maalesef AKP hükümeti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan değil. Tek ümidimiz PKK’nın acullük etmesi (aceleci davranması) ve kendileri açısından hata yapmaları.

İlk iki meselede Allah (C.C) Türk Milletini bugüne kadar korudu ama üçüncüsünde de koruyacağını beklemek için yüzümüz yok.

Bu bakımdan millet olarak, Allah’tan vatanımızın bir parçasının kaybedilmemesi gibi bir dileğimiz varsa, bunun önümüzdeki seçimde AKP’yi iktidar yapıp yapmamamıza bağlı olduğunu bilmemiz gerek.

“Sürecin mimarı” olan Tayyip Erdoğan’ın seçim arifesindeki milliyetçi söylemlerine pek bakmayın. Başbakan’ın Başdanışmanı Etyen Mahçupyan’ın dediği gibi “Tayyip Erdoğan her şeyi söyleyebilir. O taktiklerin adamıdır.

Seçimden sonra “sürece” kaldığı yerden devam eder.

*****

4- AKP 16 ADAYI YUNANİSTAN’A VERDİĞİNİ İTİRAF ETTİ: AKP iktidarı 2004-2009 yılları arasında Ege Denizi’nde 16 Türk adasının ve bir kayalığın Yunanistan Ordusu tarafından işgal ve ilhak edilmesine izin verdi.

Bu gerçeği ortaya çıkaran Milli Savunma Bakanı E. Genel Sekreteri E. Kurmay Albay Ümit Yalım’dı.

Kocaeli Aydınlar Ocağı olarak iki ay önce (29 Ocak’ta) misafir ettiğimiz Ümit Yalım konferansında Adaların işgali ve ilhakına dair belge ve bilgilerini anlattıkça kabul etmekte zorlandık. Her biri Büyükada’dan daha büyük olan bu adaların AKP iktidarının bilgisi ve iradesiyle Yunanistan’a verildiğine inanmak istemedik.

Bu adaları verdiğimiz için “Ege’de 6 mil olan karasularımız ve hava sahamız 3 mile düştü. 3 milin ötesindeki egemenliğimiz Yunanistan’a devredilmiş durumda. 3 milin ötesine geçen vatandaşlarımız, Yunan sahil güvenlik botları tarafından açılan ateşle öldürülüyor veya yakalanıp Yunan adalarına götürülerek tutuklanıyor, balıkçılarımız 3 milin ötesinde avlanamıyor.”

Bunları ve hatta bizzat Hava Kuvvetleri Komutanımızın da katıldığı eğitim uçuşunda uçaklarımıza Yunanistan uçaklarınca 16 defa önleme ve taciz yapıldığını öğrenmekten dehşete düştük.

Bütün bu olanlara karşı hükümet ve AKP kanadı cevap vermemek, böyle bir olay yokmuş gibi davranmak gibi bir tavır almıştı.

Ancak mızrak çuvala sığmadı.

27 Mart 2015 tarihli Milliyet ve Yeniçağ gazetesindeki haberlere göre, “Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, TBMM’de MHP milletvekillerinin Ege adalarında yaşanan Yunan işgaline ilişkin sorusunu cevaplandırdı.

Yılmaz, “Bu ada, adacık ve kayalıkların egemenliği Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne intikal etmiştir. Hukuken EGAYDAAK (Egemenliği Anlaşmalarla Yunanistan’a Devredilmemiş Ada Adacık ve Kayalıklar) Türkiye’nin hâkimiyetindedir. EGAYDAAK’ların bir kısmı üzerinde, Yunanistan’ın fiili uygulamaları vardır. Ancak fiili devlet uygulamaları onların yasal ve hukuki statülerini değiştirmez. Bu, uluslararası mahkemelerin de vermiş olduğu karardır. Dolayısıyla bu durumda EGAYDAAK Türkiye Cumhuriyeti egemenliğindedir. EGAYDAAK üzerindeki mevcut olan fiili Yunan uygulamaları, statüyü değiştirmez” dedi.

Yani Milli Savunma Bakanı “bu Adaları biz Yunanistan’a vermedik ama onlar geldi işgal etti, fiili durum yarattılar. Fiili durum böyle olsa da Adalar hukuken bizim” diyerek işgal ve ilhakın olduğunu itiraf etti.

“Bu adaların işgal edilip, oraya askeri birlikler, ağır silahlar ve binlerce Yunan vatandaşının yerleştirilmesinden haberimiz yok” diyemezler. Artık “sınırlarımızın 3 mil dışına çıkamaz hale geldiğimizi fark etmedik” demeleri de mümkün değil. Adaların bazılarının işgalden sonra Yunan Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı ve Kara Kuvvetleri Komutanı tarafından ziyaret ve teftiş edildiğini görmedik” de diyemezler.

Ama belki “türbe olsaydı taşırdık, kocaman adaları taşıyamadıysak kusur bizim mi?” diyebilirler.

Kara mizah bir yana, “Bu toprak kaybı Türkiye’nin Balkan Savaşı’ndan buyana ilk toprak kaybıdır.” İkincisi de terkedilen Süleyman Şah Türbesinin alanıdır.

***

VATAN=ARAZİ, DEVLET=ŞİRKET

Recep Tayyip Erdoğan’ın, Kardak kayalıkları için Yunanistan’la savaşın eşiğine gelen fakat Yunan Bayrağını kayalıktan indirten,Tansu Çiller’den daha az cesur ve daha az gözükara olduğunu sanmıyorum. Üstelik bu 16 adamız “Süleyman Şah Türbesinden” çok daha önemli ve stratejik konumda.

Ege’deki bu vatan topraklarımız bilerek ve belli bir pazarlığın sonucu verilmiş olmalı. İlk görünen sebep, “AKP Hükümeti bu işgale AB tam üyeliği sürecini rahatsız etmesin diyerek göz yummuştur.”

Prof. Dr. Ümit Özdağ, AKP’nin uyguladığı “toprak ver sorun çöz” politikasının “vatan” kavramının kutsiyetinin farkında olmamak, sıradan toprak parçasıyla, her bir karışı şehit kanlarıyla sulanmış vatan toprağı arasındaki farkı idrak edememekten kaynaklandığını söyledi.

R. Tayyip Erdoğan’ın “Türkiye Cumhuriyeti devleti anonim şirket gibi yönetilmeli” demesini ve “kupon araziler”konusundaki tavrını düşününce bu iki “ÜMİT”imizi yani Ümit Yalım ile Ümit Özdağ’ı daha iyi anlıyorum.

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.