Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

4Oca/150

Osmanlıca ile ne amaçlanıyor (2) – Prof. Dr. Atilla ÇETİN

indirOsmanlıca ile ne amaçlanıyor (2) – Prof. Dr. Atilla ÇETİN

TARİHÇİ­Arşivci Prof. Dr. Atilla Çetin'in 'Osmanlıca yaygarası (1)' başlıklı yazısının ikinci ve son bölümünü yayınlıyoruz.

Osmanlıcanın engin deryasında yüzmek, kulaç atmak için önce sizin neyi amaçladığınızı bilmeniz gerekir. Roman mı, son devir gazeteleri mi, maliye kayıtları mı, yoksa siyasi konular ve Divân­ı Hümâyûn belgeleri veya defterleri mi, 19. yüzyıl Babıâli'sinin veya Hariciye Nezareti'nin sefaretlerin raporları mı?

Osmanlıcada en önemlisi Arapça ve Farsçadan alınan kelimelerin yanı sıra gramer kaideleridir. Bu iki dil o kadar Osmanlı aydınının ruhunu ve gönlünü doldurmuştur ki, bazı Türkçe kelimeler bile Arapça kaideye göre çoğul yapılmıştır. Mesela, köprü, peynir kelimeleri; kevâpir, penâyir şeklinde çoğul yapılmıştır. Gerek gramer gerek imla yönüyle de birçok kusurlar taşıyan bu yazının bu yönleri bilinmeden nasıl Osmanlıca öğretilecek, nasıl eksiksiz okunabilecek. Günümüzde birçok akademisyenin bile kitap ve arşiv vesikalarını okumada nice yanlışlar yaptıklarını
nice dağları devirdiklerini görüyoruz. Buna üzülüyor, hayretler içinde kalıyoruz.
Bu tür kültür işleri ciddi yerlerde, ciddi kişilerle görüşülmeli etraflıca tartışılmalı ve sonuca varılmalı.

Lise öğrencisi dedesinin mezar taşını okuyacakmış, Nasrettin Hoca'nın şakası gibi bir şey. Mezar taşında şiir var, hadis var, Kuran'dan ayet var, ebcet hesabı var. Bir profesör, Bursa eski dönem mezar taşlarını okuyacaktı. Altından çıkamadı. Sonra Arapçası ve Farsçası kuvvetli iki yardımcı doçent, bunları okuyup yayınladı. Allah (c.c)
buyuruyor: "İşi, ehil olanlara emanet ediniz."

15 YAZI ÇEŞİDİ VAR

Osmanlıcada 15 kadar yazı çeşidi vardır. Bu yazının rik'a, ta'lik, reyhânî, divânî, sülüs, kûfî, siyâkat gibi adlar taşıyan ve her birinin kendine özgü bir yazılış şekli olan türleri vardır. Berat, ferman, muahede gibi metinler, divânî ve ri'ka yazısıyla yazılırlar. Bu iki yazı türü Babıâli kalemlerinde ve bürokraside de kullanılmıştır. Osmanlı kâtip
sınıfı, çok aydın ve bilgili insanlardı. Bunlar, şifreli bir yazı türü olan siyâkat hattını mali işlemlerde kullanırlardı. O dönemde bile bu yazıyı ancak bu konuda uzman olanlar okuyabilirdi. Maliye kayıtları ve defterleri siyâkat hattıyla yazılırdı. Siyâkat rakamları da farklıydı ve Farsça kökenliydi. Osmanlı uygarlığının temeli olan vakfiyelerde
Türkçeden çok Arapça kullanılırdı. Fetvalar da Arapçaydı...

ÇOCUK OYUNCAĞI DEĞİL

Ben bu kadar yıllık deneyim ve görgüme rağmen bazen bir kelime üzerinde üç gün uğraştığımı belki 15 sözlük karıştırdığımı hatırlarım. Ağalar, beyler; Osmanlıca işi çocuk oyuncağı değil, ciddi olun, aklınızı başınıza devşirin.

Hem yüksek demokrasi demenin hem dediğim dedik diye inat etmenin kimseye bir faydası yoktur.

Osmanlı atalarınıza saygı ve bağlılık göstermek istiyorsanız, onun dilini ve kültür mirasını adam gibi usulü ve erkânı ile tam doğru ve güzel öğretmenin yolunu yöntemini araştırın. Alaturka yöntemlerle yüzünüze gözünüze bulaştırmayın. ABD'de, Fransa'da, Japonya'da, Almanya'da, Arnavutluk'ta Türkologların nasıl yetiştiklerine bir bakın, onların öğretim plan ve programlarını bir inceleyin, Türk dilinin zenginliğine nasıl vardıklarına şaşın kalın, ondan sonra karar verin.

Genç liseli çocukların kafalarını karıştırmaktan vazgeçin. İsteyen merak eden ilgili bölümlerin okullarına gider, Osmanlı Türkçesini öğrenir.

Velhasıl, sözün özü bu kadar. "Hayatta en hakiki mürşit, ilimdir."

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.