Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

21Ara/140

Gasp: Evlerimizde Esir Alındık – Zahide UÇAR

Bütün insanlık kahpe bir savaş ile karşı karşıyadır. İnsan olmayanların insan ırkına açtığı karanlık bir savaştır bu savaş.

Bu savaşta bildiğimiz yöntemler uygulanmıyor. Er meydanına çıkan yok. Karanlığın çocukları, insanlığı evlerinde esir alıyor. Derviş’in ekonominin başına oturtulması ile hızlandırılmış süreç başlatılmıştır. Sonra onlar, karanlığın çocukları geldi. Din-iman diyerek geldiler. Onlar gelmeden önce önlerine çıkabilecek engellerin önemli bir kısmı yok edildi.

Merkez sağ bitirildi. Eski siyasiler her nasılsa ölüp ayakaltından çekildi. Partilerin başına uyumlu siyasi başkanlar ge(tiri)ldi.

ABD derin devletinin telkinleri doğrultusunda, en büyük silah olan medya, Türk Milletini evlerinde esir almak için dizayn edildi. Yemlenen sivil toplum kuruluşları kozadan çıkıp, karanlık güçlere askerlik yapmak için görev başına geçti. Soros’un 2005 yılında; “8 milyon dolar dağıttım” dediği maaşlı GAZ-teciler, savaş silahlarını Türk halkına doğrulttu. Türk Milletinin beynini pelteleştirip, sanal bir yalana hapsetmekle görevli medya kuruluşları, öylesine azgınlaştı ki, izleyen birçok beyin felç oldu. Türk Milleti evinde, oturduğu koltuk ve kanepesinde esir alındı. Alnının ortasından vuruldu. Şuur kaybına uğradı.

21. Yüzyıl… Şeytanın hakimiyet savaşı… İnsanlığı yok etme savaşı…

İnsan ırkını değiştirip dönüştürerek yok etmeyi planlayan karanlık güçlerin savaşına malzeme olan, yakıt olan zavallı insanlık.

Şeytan üç silah ile saldırıyor:

1-Seks, 2-Ölüm, 3- Dehşet

Bu üç silahın simgeleri reklam resimleri içinde, çizgi filmlerin içinde, dizilerde, bilgisayar oyunlarında kullanılıyor. Reklam, film, dizi seyrettiğinizi zannederken, bu üç mermiyi bilinçaltınızdan yiyorsunuz. Gerçekle sanal yer değiştiriyor. Neye inanıp neye inanmayacağınız belirleniyor. Televizyonlardan bilinçaltımıza gönderilen mesajlar… Renkler, ses-müzik ve resimlerin içine yerleştirilen ve bilinçaltını esir alan mesajlar… İnsani duygularınızı dumura uğratan bilgisayar oyunları… Masum görünen en tehlikeli silahlar. İşte alçakça ve tek taraflı sürdürülen bu savaşın esiridir insanlık.

Bilinçaltımız televizyon denilen seri katil tarafından esir alındı. İnsanlığımız öldürüldü. Türk Milleti oturduğu koltuğunda, kanepesinde esir alındı. Televizyonlar her an üzerimize ateş ediyor. Ve bilinçaltı vurulan insan, dünyayı ele geçiren karanlık güçlerin kuklası haline geliyor.

İnsanlığın büyük savaşlar vererek kazandığı bütün değerler yok ediliyor. Gözünüz, kulağınız, beyniniz algı savaşları ile yönetilirken, duymadığınız-göremediğiniz mesajlar da bilinçaltınıza gönderiliyor. Bilinçaltınızı vuran mermiler, sizi gerçeklikten kopararak kuklacının ipine bağlı bir kukla yapıyor.

Zihin Kontrolü, psikolojik savaş(sessiz silah ya da sessiz yanıltma) ‘Sessiz Savaş’ yöntemlerinin ülkemizdeki uygulamalarını anlamak için 1979 yılına ait ABD Donanması Haber alma Servisi’nin elinde bulunan bir raporda, hedef ülkelerde izlenecek yöntemlerden bazıları şöyledir:

“-Medya vasıtası ile, özellikle TV ve gazetelerde, sürekli bir cinsiyet, şiddet ve savaş gösterileri vasıtasıyla; merhametsiz, duygusal hareketler ve saldırıları bilinçaltına yerleştirmek.

-Tarihi ve hukuku yeniden yazarak halkı sapkın yaradılışın hükmü altına sokmalıdır. Onların akıllarını ziyadesiyle icat edilen önceliklere kaydırmalıdır. Bunlar onların sosyal otomasyon teknolojisinin sessiz silahlarıyla ilgilenmelerini ve bu silahları keşfetmelerini engeller.

Medya: Yetişkin nüfusun dikkatini gerçek sosyal sorunlardan uzak tutarak gerçekte önemi olmayan meselelere çekmelidir. (Aynen uygulanıyor)

Eğlence: Halkın düşüncesini altıncı derece seviyesinin (maymunların bir derece üstü) altında tutmalıdır.

Görsel ve yazılı medya bu görevi fazlası ile yerine getiriyor. Ülkenin bir parçası fiilen işgal edilmiş. Bütün yer altı ve yer üstü kaynaklarına el konmuş. Köle işçilerin madenlere gömüldüğü, ölüm tarlasına dönen bir ülkede değil de, sorunu sadece “tarz” olup-olamama olan bir ülkede yaşadığınız duygusunu veren programlar pompalanıyor. Gerçeklikten koparılıp sanal bir dünyaya mahkum edilen ülke insanı, şeytanın kobayı haline geliyor. Kazanmak için; onurunu ayaklar altına alan kişilerin yarıştırıldığı televizyon programları… Programlar içine gizlenen şeytan mesajları…

İş: Düşünmek için zaman bırakmayarak, halkı çiftlikte diğer hayvanlarla birlikte meşgul, meşgul, hep meşgul etmelidir.
(Ülkemiz çalışanına getirilen performans yöntemi bu maddeye fazlası ile hizmet ediyor.)

2002 yılında kadına uygulanan şiddet 60 iken; 2012 yılında 1000(bin) kadın öldürüldü. Çocuk istismarı ve tecavüz %200 arttı.

Ülkemizde 12 yılda kadın cinayetleri neden bu kadar arttı dersiniz? Bilinçaltımıza gönderilen;

1-Seks, 2-Ölüm, 3- Dehşet mesajlarının itici katkısıyla elbette. Yok-yoksunluk ta bu silahların güçlenerek insanımızı vurmasına katkı sunuyor.

Saldırı her cepheden sürdürülüyor. GDO’lu yiyecekler fiziki bedenlerimize saldırıyor. Ve ülke yönetimini ele geçiren karanlığın çocukları, bizleri vursun diye, çiftçiyi mecbur kıldığı hibrit tohumlar için İsrail’e bir yıllık tohum karşılığı 450 milyon dolar ödüyor.

GM’den üretilen ilaçlar tedavi ediyor görüntüsü altında, yeni hastalıkların ortaya çıkmasına neden oluyor. İlaç bağımlılığı artıyor. Ve Türkiye ilaç ithalatına 2013 yılında 4.5 milyar dolar para ödüyor. Biz öldükçe celladımız büyüyor.

Ülkemizde 12 yılda %250 artış gösteren fuhuş, kadın cinayetleri, şiddet ve uyuşturucu bağımlılığının sorumlusu Ahmet Şerif İzgören’in tanımlamasıyla“Eşikaltı Büyücüleri” mi? AK çete eşikaltı büyücülerini kendi çıkarı için kullanıyor mu? İşlemedikleri suç kalmamasına rağmen halkı nasıl efsunladılar?

Eşikaltı Büyücüleri, insanlığın bilinçaltını esir alıp yönetiyor. İnsana dair değerler karanlık öğretilerle yer değiştiriyor. Bilinçaltlarımıza;

“Seviş, alışveriş yap. Hayattan zevk almaya bak. Nasıl zevk aldığının bir önemi yok. Yok eden güçlü olur ve kazanır.” Mesajı gönderiliyor. Ve bütün yanlışlar, insanlığın yüzlerce yıllık deneyimle kazandığı kadim değerlerin yerini alıyor. İnsanlığın içi boşaltılıp ya süslü korkuluklara, ya da acımasız ölüm makinelerine çevriliyor.

Ve can alıcı soruyu soralım:

Erdoğan ve AKP sublimen mesaj kullanmış mıdır? Bütün medyayı kullanarak toplumu manipüle etmediğini söyleyebilecek saflıkta olan var mıdır? Erdoğan’ın yalan sözleri gerçek iddiaları nasıl sömürüp yok etmiştir? Bu sorunun cevabını ancak bilimsel araştırmalar ile verebiliriz. Hırsızlık, yolsuzluk, arsızlık, ahlaksızlık, yalancılık, zulüm nasıl normalleştirildi?

Erdoğan seçim meydanlarında aynı anda “okumuşları okuduğu için, cahilleri cahil olduğu için” suçlayarak nasıl alkışlattırdı? Konuşmasının içine subliminal(eşikaltı) mesaj yüklendi mi? Özellikle kadınlara yönelik subliminal(eşikaltı) mesaj kullanılıyor mu? Kullanılıyorsa, içeriği ve amacı nedir?

Subliminal mesajların amacı; kabul görmesi istenilen ürün, söz, kişi ile ilgili mesajlar bilinçaltına demir çivisiyle çakılır diyebiliriz. Saklanmak istenilen herşey değersizleştirilir. Yanlış ile doğru yer değiştirir.

12 Yıldır bu saldırı en şiddetli biçimde ahlaksızca sürdürülüyor. Muhalefet sandığınız kurumlar ya bu durumu bilmiyor, ya da bilmek işine gelmiyor. Veya bilinçaltları çoktan ele geçirilmiş durumdadır. Aksi olsaydı, bu konuda çalışmalar yürütülür, sonuçları halka bildirilirdi.

Bilinçaltı mesajları, “sessiz savaş”lar konusunda insanları uyaran insanların makale ve kitapları mevcuttur. Bilinçaltımızı esir alan eşikaltı büyücüleri ve kullanılma amacı hakkında yazan yazarlar arasında Türk isimlerden ilk aklıma gelenler;

Ramazan Kaan Kurdoğlu, Ömür Kurt(Küçük Adamlara Büyük Oyunlar), Ahmet Şerif İzgören(Eşikaltı Büyücüleri)dir. Bu yazarların kitaplarını okursanız, belki atış menzilinden çekilir, tek mermi atmadan esir olmaktan kurtulursunuz.

Beynini önemli ölçüde kullanıp, sorgulama kabiliyetini kaybetmeyenler, ülkemizde yaşananları şaşkınlıkla izliyor. Durumu daha basit anlatırsak;

Virüs programı olmayan bilgisayarlara virüs bulaşır. Dosyaları bozar. Hatta çökertir. Çok iyi koruma programı olan bilgisayarlar korunur. Ya da çok zor kırılır. Küçük saldırılarda pelt olmaz. İnsanın virüs programı bilgi ve birikimiyle orantılıdır. Bilgi ve birikimli insanlar sağlam bir kişilikle desteklenirse, saldırılara karşı kendini koruyacak önlemler alabilir.

1938 yılından beri mason ve farmasonlar ülkemizin bütün kritik noktalarını ele geçirdi. Her siyasi oluşumun içine girdiler.
Üniversite yönetimlerine sızıp eğitimi bilim yuvası olmaktan çıkardılar. Halka hitap eden basın, edebiyat, tiyatro gibi kurumları ele geçirdiler. Halk ile devlet kurumlarını birbirine yabancılaştırdılar. Gerçek bilgiler ile sahteleri yer değiştirdi. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin “derin devleti”;

Sabataistler, Masonlar, Farmasonların birleşiminden oluşur. Bu birleşim Türklerin önünü daima keser. Düşünen, yazan, konuşan milli aydınları yok ederler. Darbelerin arkasında bunlar vardır. Hükümet kurar, hükümet yıkarlar. Sonra bütün cinayetlerini Türk Milletinin üzerine yıkarlar.

Bugün ülkeyi kanser hücresi gibi saran ve “milleti kendi dini ile vuran” yapıların temeli nasıl atılmış bir bakalım:

“1950’de Amerika’da komünizme dinle karşı koymak amacıyla kurulan, 1951’de Avustralya’da, 1952’de İsrail, Yeni Zelanda’da ve İngiltere’de şubeler açan Uluslar arası Scientology Assosiation’ın adaşı İlim Yayma Cemiyeti 1953’te 68 üye tarafından İstanbul’da kurulmuş, 1967’ye gelindiğinde şube sayısı 20’yı, üye sayısı 1200’ü bulmuştu.”(1)

Stalin 1945’te Türkiye’den Kars, Artvin ve Ardahan’ı isteyince İnönü Amerika Birleşik Devletleri’nden destek istedi. Amerika bu isteğe: “5 yıllık kalkınma planlarını bırak, Köy Enstitülerini kapat, dini okullar aç, yardım edeyim” cevabını verdi.(2)

Din silahıyla gelenlerin Türk Milletini “kendi diniyle niye vurduğunu” şimdi anladınız mı?

Kendilerini peydahlayan Siyonizmin hizmetinde olmaları çok normal aslında. Babalarına hizmet ediyorlar. Ve Siyon Protokollerinden bulunan ilkeler artık daha kolay uygulamaya sokuluyor.” Eşikaltı Büyücüleri” vasıtası ile insanların bilinçaltına kazınıyor.

İlim Yayma Cemiyetlerinde programlandılar. Yeniden Milli Mücadele Derneklerinde İngiliz’e hizmetkar oldular. 1. İsrail’i İngiltere kurdu. 2. İsrail’i kuklalarına kurduruyor.

12 Yıldır ülkemizi korku tüneline sokanların baş tacı edilmesine neden, içimizdeki dönme- devşirmelerdir.

Türk Milleti evinin içinde, koltuğunda, yatağında, minderinde esir alınmış, beyinleri devre dışı bırakılarak iradeleri karanlık güçlerin iradesine entegre edilmiştir.

Bütün insanlığı hedef alan bu “sessiz savaş”, Türk Milleti üzerinde acımasız bir biçimde sürdürülmektedir.

Putin Rusya’da subliminal mesaj kullanılan yayın, film, oyun, ne varsa yasaklamıştır.

Ateş hattından çekilin. Kumandaya esir olmayın. Alışverişe davet eden büyük alışveriş merkezlerinden, küresel şirketlerin tapınağı olan AVM’lerden uzak durun.

BİLİNÇALTINIZI KORUYUN. Okuyun!!. Bilgilenin, bilgilendirin!

İLK KURŞUN

Dipçe:

(1) Cengiz Özakıncı Türkiye’nin Siyasi İntiharı Yeni Osmanlı Tuzağı, Otopsi Yy. 4. Basım 2005 İstanbul.

(2) Köy Enstitüleri Vikipedi.

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.