Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

29Nis/140

Vefa da Neymiş?! – Yrd. Doç. Dr. Banu Gürer

20115422247Vefa da Neymiş?! – Yrd. Doç. Dr. Banu Gürer

Üretim ve tüketim biçimimiz hayata dair bakış açımızı da belirleyen temel etkenlerden biri haline geldi sanırım.

Çok mu iddialı buldunuz bu ifadeyi?

Gelin beraber düşünelim; hatta kısmen dertleşelim:

Bir toplumdaki değişimin en önemli göstergelerinden biri değerlerdir.

Değerlerdeki değişim toplumun gidişatının hangi istikamete doğru olduğunu da ortaya koyar.

Mesela "vefa", bizim toplumumuz için çok önemli addedilmiş bir değerdir.

Öyle ki hayatın pek çok alanında bu değerin gözetilmesine vurgu yapan güzel sözlerimiz vardır.

Siz hiç bizim gibi kahve içmekle vefayı bir araya getiren başka bir millet biliyor musunuz?

"Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır" ifadesine başka bir kültürde rastladınız mı?

Benim böyle bir tecrübem yok.

İşte bu nedenle Türk kahvesine karşı ayrı bir muhabbetim vardır.

Çünkü Türk kahvesi bizim için sadece damak tadını değil, ikramı, paylaşımı ve bu paylaşımın kıymetini bilmeyi yani "vefa"yı ifade eder.

Paylaşılan emeğin ve sevginin aradan yıllar geçse de unutulmaması gerektiğini simgeler...

Ancak gelin görün ki bunlar artık birer anı haline dönüşüyor...

Zira özellikle tüketim alışkanlıklarımız insan ilişkilerimize de yansımaya başladı.

Nasıl ki sadece anlık iş gören, işi bitince tamir etmek ve daha uzun süre kullanmak yerine attığımız eşyalar hayatımızı kaplıyorsa, lazım olduğunda kullanılan, işi bitince unutulan ilişkiler ve dostluklar da aynı şekilde hayatımızın birer parçası haline geliyor.

Bir başka ifadeyle "son kullanım tarihine" kadar geçerli ilişkilerle ve dostluklarla çevrili bir hayat inşa ediyoruz.

Son kullanım tarihini ise bizim ihtiyaçlarımız belirliyor.

Öyle ki hayatımızdaki pek çok insana bu ihtiyaçlara göre rol biçiyoruz.

İhtiyacımız bittiği an geriye bile bakmadan zamanında çok değer verdiğimiz insanları hayatımızdan çıkarabiliyoruz...

O nedenle anne-babasını aramaktan kaçan evlatları görüp şaşırmayın...

Veya sizi sadece işi düştüğünde arayan arkadaşlarınıza kızmayın...

Çünkü hayatta "önemli olan benim hayatım" mantığıyla hareket edenler için vefa gibi değerlerin çok fazla önemi kalmaz.

Mesele sadece "onun ihtiyaçları"dır.

Ona o vakte kadar emek verenlerin değeri, emeklerine ihtiyaç duyduğu zamana kadardır.

Dolayısıyla "nankörlüğün" ayyuka çıkması da sizi şaşırtmasın.

Zira Cenab-ı Hak (C.C.) "Şüphesiz insan Rabbine karşı pek nankördür" (Âdiyât, 6) buyurmuyor mu?

Rabbinin (C.C.) verdiği tüm nimetlere rağmen O'na (C.C.) nankörlük edenin, kullara karşı nankör olmasına da şaşırmamak gerekir, değil mi?

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.