Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

27Oca/130

Türkiye’nin resmi dili olan Türkçe, Türk Milleti’nin son savunma hattı ve mevzisidir. – Aygutşat SELÇUK

İZMİT TÜRK OCAĞININ MECLİSTE YASALAŞAN ANA DİLE SAVUNMA HAKKI İLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI

Hükümetin teklifi ile 24 Ocak 2013'de TBMM’nde görüşülen ve tüm itirazlara rağmen 238 kabul oyuyla yasalaşan, ana dilde savunma hakkı ile; Karamanoğlu Mehmet Beyin 1277'de verdiği "Bundan böyle divanda, dergahta, bargahta, mecliste ve meydanda Türkçe konuşula" buyruğu delinmiş, iç ve dış güç odakları ve çıkar çevreleri ile PKK ve uzantılarına taviz verilmiş, Türk Milleti'nin Anadolu Topraklarındaki 1000 yıllık egemenliği sarsılmış, T.C. Devleti'nin kuruluş felsefesinden sapılmış ve Kurucu Meclis'in iradesi zedelenmiştir.

Türkiye’nin resmi dili olan Türkçe, Türk Milleti’nin son savunma hattı ve mevzisidir.

Bir ülke çift dilli hale gelirse sonu bölünmedir. Hükümetin; Habur’da başlattığı açılım politikaları, İngiltere’nin hakemliğinde PKK ve uzantıları ile Oslo’da ve terörist başı ile İmralı’da yürüttüğü müzakereler, AB dayatmalarıyla çıkarttığı “azınlık vakıfları, ibadethane, yabancılara toprak satışı, kamu ihalesi, yerel yönetimler ve ana dilde savunma hakkı gibi” kanunlar, NATO baskısıyla topraklarımızda konuşlanmasına izin verdiği Patriot Füzeleri ve Radarlar ile demokratik gelişme adı altında yürüttüğü Yeni Anayasa çalışmaları; bu topraklarda 1000 yıldan beri kardeşçe yaşayan insanların değil, Bizans’ın intikamını almak ve Cennet Vatanımıza yerleşmek isteyen Batılıların menfaatinedir.

Türkiye’nin içinde bulunduğu vahim durum “Sevr’e boyun eğen, Mondros’u imzalayan Osmanlı Devleti’nin içine girdiği sarmalın” tam bir benzeridir. Batılılar Şark Meselesiyle başlayan, SEVR dayatmasıyla devam eden ve BOP ile şekillenen planlarında; Türkiye’nin Güneydoğusu ve Irak’ın Kuzeyi ile Suriye ve İran topraklarının bir kısmında “Kürdistan” Doğu Anadolu’da “Büyük Ermenistan” Ege ile Marmara’da “Büyük Yunanistan” İstanbul’da “Patrikhane” Nil ile Fırat-Dicle Nehirleri arasındaki topraklarda “Büyük İsrail” devletleri kurmak, Türkiye’yi parçalamak ve Türk Milleti’ni tarih sahnesinden silmek istemektedirler.

Artık gizli olmayan bu emellerini de; haritalara geçirmekte, medya organlarında açıklamakta ve çeşitli platformlarda önümüze koymaktadırlar.

Yani Türkiye üzerinde uygulanan turuncu devrim tamamlanmak üzeredir.

Bugün “Kilise ve Havra açan, Azınlık Vakıflarını genişleten, misyonerliği hızlandıran, Ruhban Okulu açmaya ve Patrikhaneyi ekümenik yapmaya hazırlanan, yerli sermayenin bir bölümünü ele geçirerek birçok işyerinin adını yabancılaştıran ve bizi şirketlerinde bordrolu yapan, 30 hektara kadar (imarlı sahanın %10’u) arazi alma hakkı kazanan, halkımızın taşınmazlarına yabancı bankalardan kredi verip borçlandırarak el koyan ve AB Mahkeme kararlarıyla Osmanlı dönemindeki emlaklarını geri alarak ülkemizde önemli oranda mülke sahip olan, destekledikleri sivil toplum kuruluşları ve medya organları ile kültürel değerlerimizi aşındıran ve özel güvenlik kanunundan faydalanarak kendilerini bizden iyi korutan” batılılar, yarın “anayasa değişikliği yapılır, ana dilde eğitim ile savunma hakkı yasalaşır ve tevhidi tedrisat kaldırılırsa” kendi dillerinde eğitim veren okullar açıp ailelerini de getirecekler ve iyice yerleşerek kurdukları site ve işyerlerinden Türkiye’yi yönetmek isteyeceklerdir.

Milletvekili, vali, kaymakam, belediye başkanı, subay, savcı, hakim, doktor, polis, memur” olup başımıza geçmeye çalışacaklar, milli kimliğimizi yok etmeye uğraşacaklar, bizden isimlerimizi ve dinimizi değiştirmemizi bekleyecekler ve bizi zaman içinde kendilerine benzeteceklerdir.

Çürümüş toplum düzenleri bize de sirayet edecek ve Türk Milleti hızla milli-manevi değerlerini yitirecektir.

Tüm bunlar milli ve üniter devlet yapımızı bozacak, Türk Dünyası ve İslam Alemiyle bağımızı kesecek ve bizi tarih sahnesinden silecektir.

Çok dilli-bayraklı ve milletli federatif bir ülke haline getirilerek Küçük Amerika yapılacak Türkiye, uluslararası sermayenin kontrolüne geçecek ve üç kıtaya açılan bir pazar olacaktır.

İzmit Türk Ocağı olarak Siyasi Partiler, Sivil Toplum Kuruluşları ve Türk Milleti’nin her ferdinden; milli ve demokratik tepkisini göstermesini ve “Türkiye'nin çift dilli-bayraklı ve milletli federatif bir ülke olmasına, iç harbe sürüklenerek bölünmesine ve yabancıların kontrolüne geçerek Küçük Amerika yapılmasına zemin oluşturabilecek ve Türk Milleti’nin tarih sahnesinden silinmesine yol açabilecek” bu yasanın iptali için uğraşmasını istiyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanı’ndan; T.C. Devleti’nin bekası ve Türk Milleti’nin bağımsızlığı için çok önemli olan bu yasayı onaylamamasını ve TBMM’ne “paketin içindeki ana dilde savunma hakkının Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle” iade etmesini bekliyoruz.

Saygılarımızla…

Aygutşat SELÇUK, İzmit Türk Ocağı Başkanı

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.