Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

17Tem/120

ÜÇÜNCÜ FETRET DEVRİ – Salim DOĞAN

ÜÇÜNCÜ FETRET DEVRİ - Salim DOĞAN Kayseri Pınarbaşı Ülkem Ajans Haber Müdürü Gazeteci - Yazar salimdogan38@hotmail.com

Tarihte birinci fetret devri Göktürklerin 630 yılında Çinlilerin 51 yıl süren esaretine girmesiyle başlamıştı. İşte bu 51 yıl süren fetret devri büyük Türk devrimcisi Kürşad adlı bir Türk askerin başlattığı kanlı isyan sonucunda birleşerek Çinlileri yenen Kutlug Kağan ikinci Göktürk devletini kurarak yeniden bağımsızlığını kazanmıştı. Kara kağan Çinli prenseslerin cazibesine kapılarak gösterdiği zayıflığın bedelini koskoca bir ulusun Çin esaretine girmesine neden olmuştu.

İkinci fetret devri Osmanlı imparatorluğunun padişahı Yıldırım Beyazıt’ın Timur’a 1402 yılında yenilip esir düşmesinin ardından Yıldırım Beyazıt’ın beş oğlunun taht kavgası verdiği on bir yıllık süre olarak tarih sayfalarına düşmüştü. Yıldırım Beyazıt’ın oğulları birbirine karşı savaşarak iç cephenin zayıflamasına neden olmuştu. O zamanda yurtta birlik ve dirlik bozulmuş halk umutsuz ve çaresiz kalmıştı. 1800’lü yılların sonu ve 1900’lü yılların başında yeniliklerden, bilimden, teknolojiden uzaklaşan Osmanlıda duraklama ve gerileme yaşanmıştı. Batıda yaygınlaşan milliyetçilik akımı birçok milleti bir arada barındıran Osmanlı İmparatorluğunu zor duruma sokmuştu. Osmanlı Devleti içindeki milli unsurlar bağımsızlıklarını kazanmak için Osmanlı Devletine karşı mücadele başlatmıştı. Bu olayların yaygınlaşmasının ardından çok uluslu çok dinli Osmanlı milliyetçilik akımları karşısında birçok tez ortaya atmıştı.

Bir Osmanlı milleti oluşturma politikası Sultan II. Mahmut'un "Ben tebaamın Müslüman olanını camide, Hıristiyan olanını kilisede, Yahudi olanını havrada fark ederim. Aralarında başka bir günah fark yoktur. Cümlesi hakkındaki muhabbet ve adaletim kavidir ve hepsi gerçek evladımdır." diyordu. 1839'da ilan edilen "Gülhane Hattı Hümayunu"nda bu fikir prensip olarak da tespit edilmiş oldu.

Atatürk Osmanlıcılık fikrinin uygulanamayacağını şu sözleri ile ortaya koymuştur: "... Osmanlı İmparatorluğu içindeki muhtelif kavimler hep milli akidelere sarılarak, milliyet mefkûresinin kuvvetiyle kendilerini kurtardılar. Biz ne olduğumuzu, onlardan ayrı ve onlardan yabancı bir millet olduğumuzu sopa ile içlerinden kovulunca anladık... Anladık ki kabahatimiz kendimizi unutmazlığımızmış. Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak kendi benliğimize ve milletimize bu hürmeti gösterelim. Bilelim ki milli benliğini bulamayan milletler başka milletlerin şikârıdır. (ganimetidir)". Diyordu.

Avrupa, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki Osmanlı toprakları böylece elden çıktı. Elde kalan topraklar ise Avrupa tarafından işgal edilmek amacıyla Anadolu topraklarına asker çıkartarak fiilen yurdumuz işgal edilerek Türk milleti bu topraklardan atılmak istendi. Edirne ve İzmir’e yunanlılar; Manisa, Afyon, Konya, Antalya, Muğla, Denizli, Uşak topraklarına İtalyanlar; Adana, Antep, Maraş, Sivas topraklarına Fransızlar; Trabzon, Erzurum, Van Ermeniler; Güneydoğu Anadolu İngilizler tarafından işgal edilmek istendi. İki yüz yıl süren savaşlarla yorulmuş olan Türk milleti Bu işgalden Mustafa Kemal Atatürk’ün başlattığı Ulusal Kurtuluş Savaşıyla kurtulmuş oldu.

Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarıyla kurulan devletlerin birçoğunun sınırları belirsizliğini bu gün bile korumaktadır. Kimi devletlerin sınırları cetvelle çizilmiş gibi, kimilerinin ise uluslararası bir hukuku yoktur. Halen Amerika Birleşik Devletleri Türkiye’yi tanımamıştır. Amerika sadece Türkiye değil Kuzey Afrika ülkelerini ve Ortadoğu’daki birçok ülkeyi de tanımamıştır. Bu gün Büyük Ortadoğu Projesinin amacı işte bu ülkelerin sınırlarını yeniden çizmek için fiilen savaş başlatmıştır. Çünkü her dönemde dayatılan Kıbrıs meselesi, birçok devletin parlamentolarında her yıl gündeme getirilen ermeni yalanı, Irak’ın kuzeyinde kurulmak istenen kukla devlet için iç ve dış düşmanlar tarafından fiili savaş başlamıştır. Otuz yıldan beri her gün şehit verdiğimiz bu topraklarda bir kargaşa dönemi devam etmektedir.

Bu gün Amerikan emperyalizmi bu devletlerin yönetimlerini değiştirmek için askeri müdahale dahil olmak üzere her yola başvurmaktadır. Arap baharı adı altında Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerinde kan gövdeyi götürmektedir. Bu ülkelerde yaşayan halklar arsına nifak sokularak etnik, din ve mezhep ayrımcılığını körükleyerek George Soros kaynaklı muhalif güçleri silahlandırıp halkları birbirine kırdırmaktadır. Bu toprakların yeraltı ve yerüstü kaynaklarını sömürmek için iktidara getirdikleri yönetimleri ayakta tutmaya çalışmaktadır.

Yurdumuzda sürdürülen kargaşa dönemi 1970’li yıllarda alt yapısı hazırlanarak 1980 yılında yapılan askeri darbeyle başlatılmış; o dönemden sonra iktidara gelenler federasyon bile tartışılmalı diyerek ülkenin bölünmesi için Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde çekiç gücün de desteği ile çoğu Ermenilerden oluşan PKK hareketinin başlamasına önayak olmuştur.

İçinde bulunduğumuz şu günlerde üçüncü fetret devrini yaşayan Türk milleti yarınlarından emin değildir. Kendi ülkesinde güven içerisinde yaşamamaktadır. Etrafımız ateş ve kanla çevrildi sorun yaşamadığımız bir tek komşumuz kalmadı.

Kendi topraklarımızı işleyemez, madenlerimizi çıkaramaz, fabrikalarımıza sahip çıkamaz olduk. Özelleştirme adı altında tüm kazanımlarımızı çok uluslu şirketlere peşkeş çekildi. Elimizde ne var ne yok hepsi satıldı.

Bu gün yurttaşlarımız dünyanın en pahalı akaryakıtını, iletişimini, elektriğini, tüketmektedir. Üretici toplum yerine çok uluslu şirketlerin tüketicisi bir toplum olduk. Yurttaşlarımızın kazançlarına el koyan bu şirketler bir kanser hücresi gibi yurdumuzu sarmalamış bulunmaktadır.

İşsizlik, güvensizlik, gelecek korkusu, komşularımızla savaş ihtimali Türk milletine bir fetret devri yaşatmaktadır.

Yurdumuzda ırkçılık, etnik ayrımcılık, tarikatçılık, mezhepçilik adeta özendirilmekte yurttaşlarımız bilerek ayrıştırılmaktadır. Birlik ve beraberlik bozulmuş yurdun bazı yerlerinde görev yapma şevki kırılmış, güvensizlik ortamı yaratılmıştır.

Bu fetret devrinden kurtulmanın yolu yurttaşlarımızın birlik beraberlik içerisinde Amerikan emperyalizminin Büyük Ortadoğu Projesinin amacına ulaşmasını engelleyerek Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği Muassır Medeniyetler seviyesine çıkmak olmalıdır.

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.