Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

8Eyl/190

İlham Perisini Bekleyemezsiniz, Peşinden Gitmelisiniz – Bihter GÖRDÜ

Web

Herkese merhaba. Bendeniz çikolatagillerden Bitter.
Okur, yazar, sezer, yüzer en çok da diyar diyar gezerim.

Gazetecilik mesleği memleketimizde yapılamaz hale gelip, kes kopyala yapıştır haline dönüşünce, bundan tam 7 yıl önce kendi güncemi namıdiğer bloğumu kurdum. İsmini www.bitterlediyardiyar.com koydum.

Bitterle Diyar Diyar ile yola çıkarken, aklımda hep Anadolu’yu diyar diyar gezmek, gezerken de Anadolu’nun efsanelerini keşfetmek vardı. Bunu yaparken topraklarımızdan geçmiş tüm dünya medeniyetlerini tanımak ve tanıtmak istiyordum.

Kendimi bildim bileli yaptığım yolculuklar, bir süre sonra yaşam biçimine dönüşmüştü. Bloğumda yazarken artık bir rehbere evrilmeye ihtiyaç duymaya başlamıştım. Sadece blog yazısı yazmak beni tatmin etmiyordu. Özel haberler üretmek de keyifli olacaktı. Tüm bu duygu ve düşüncelerle harekete geçtim.

Hazırlayacağım rehbere bir isim arayışına girdim ve hayatımın sürprizi ile karşılaştım. Anadolu Gezi Rehberi ismi hiç kimse tarafından satın alınmamıştı. Beni bekliyordu. Gözlerime inanamadım. Birkaç kez kontrol ettikten sonra www.anadolugezirehberi.com alan adımı satın aldım.

Neden mi Anadolu?

Çünkü, Halikarnas Balıkçısı’nın Anadolu efsaneleri kitabında dediği gibi,

“Haritalarda Anadolu hiçbir zaman tarihte oynadığı başrolü belirtecek biçimde gösterilmez. Anadolu sadece Asya’nın batıya doğru uzanan bir köşeciğidir. Klasik çağlar tarihinde Anadolu sırasıyla İran, Makedonya ve Roma İmparatorlukları’nın bir eyaleti olarak gösterilir. Oysa, Anadolu, Asya, Avrupa ve Afrika’nın, yani üç büyük kara parçasının birleştiği yerde, bu kıtaların birinden ötekine geçenlere köprülük etmiş bir yerdir.

Göç eden insan yığınları ve istila için yürüyen fetih orduları hem Anadolu’nun üzerinden geçtiler. Buldukları halkı öldürmediler ama hep onlara karıştılar. Son olarak biz Türkler geldik ve onlara karıştık… Bundan ötürü vakit vakit Anadolu’ya gelmiş ve bizim yurdumuza kısa ya da uzun bir süre sahip olmuş ne kadar insan varsa damarlarımızda hepsinin de kanı vardır. Her ne kadar kültür sorunu bir kan sorunu değilse de, yabancımız sayarak yadırgadığımız şeylerin biz hem fiilen, hem de hukuken mirasçısıyız…

Batı irfanı denilince yabancı bir irfan sanıldı, oysa batı kültürünün beşiği Anadolu’dur. Batı çocuklarına okutulanların çoğu Anadolu’nun eski efsaneleridir. Biz burada o kültürü yaratmış olan insanların çocuklarıyız…”

Biz Anadoluyuz Anadolu. Anadolu dediğimiz enfes bir kültür harmanı.

Yepyeni web sitesi ismiyle farklı bir  yolculuğa çıkıvermiştim. Bu isimle yattım, bu isimle kalktım günlerce. Ne yapabiliriz, nasıl fark yaratabiliriz üzerine dostlarımla birlikte kafa yorduk. Fikir alışverişlerinde bulunduk. Yapılan diğer gezi rehberlerinde neler eksikti onları inceledik. Biz bunlar üzerinde kafa yorarken, gözlerimizin önünden 2 koca yıl hızla geçmişti.

Bir gün uyandım ve sevgili Ahsen abimin, “Bitter daha fazla mükemmeli bekleme, bu sana sadece zaman kaybettirir. Yola çık yola.” lafı kulaklarımda çınladı ve ben de kendimi Ankara’da buldum. Tıpkı Atatürk’üm gibi bir de Ankara’dan bakayım dedim Anadolu’ya…

Hiç planlı bir yolculuk değildi. Ama bu yolculuk o kadar güzel gelişmelere gebeymiş ki gidince anladım. Neden derseniz, çünkü her şeyin bir hikayesi olur diye düşünürken, aylardır kitapları karıştırırken, bulduğum hiçbir hikayeyi içime sindirememiştim.

Ankara’ya gittiğimin 2. günü değerli dostum Betüş’le konuşurken, anlattığı hikaye Anadolu Gezi Rehberi web sitesi projemle birebir örtüştü. Sizin anlayacağınız  Anadolu Gezi Rehberi web sitemizin hikayesiymiş meğer beni Ankara’ya çağıran.

Sık sık görüşemesek de her buluştuğumuzda kaldığımız yerden devam edebildiğim dostlarım vardır benim, Ankara’ya ayak basar basmaz onları aradım. Her gece biriyle buluştuk. Uzun zamandır görüşmeyince konuşacak çok şey birikiyor.

Konu konuyu açtı, fikir fikiri getirdi derken, bizim oraların tabiriyle kah ciğeri ciğere sürttük hasret giderdik, kah eğlendik, kah tartıştık, kah konuştuk, yeri geldi bazen de birlikte sustuk. Buradan sizin aracılığınızla destek veren tüm dostlarıma bir bir teşekkür ediyor, kucak dolusu sevgilerimi sunuyorum.

Bir  sürü gezi rehberi var zaten, sizin farkınız ne olacak derseniz? Gezi rehberini hayal ederken, sadece bir yerleri gezeceğimizi düşünmeyin. Yaptığımız her yolculuk, bizi kendimize götürür felsefesiyle yola çıktık biz.

Kimi zaman bu seyahati yeni yerler, yeni tadlar keşfederek yaparız, kimi zaman da bir tiyatro oyunu ya da sinema  izlerken, kimi zaman sergi, müze veya festival gezerken, kimi zaman da kitap okuyup, sohbet ederken gerçekleştiririz.

Her seyahatimizde yeni umutlar, yeni sevinçler, yepyeni heyecanlar gizlidir. Onların peşinden gideriz.

Bazen kendimizi kaybetmek, bazen de kendimizi bulmak için seyahat ederiz belki de kimbilir. Ya siz?

Siz tüm anlattıklarımı düşünedurun, ben de size Ankara’da dünyaya gelen Anadolu Gezi Rehberimizin hikayesinden bahsedeyim. İçindeki çocuğu seven, hatta şımartan, alanında uzmanlaşan ama amatör ruhunu kaybetmeyen, kitap okumayı seven, seyahat etmekten keyif alan, hayata karşı huni takmayı ilke edinmiş, çılgın, tuttuğunu koparan kadınlardan oluşan bir ekip kurmak isterken, sen de bizim ekibe katılır mısın diye bahsedince arkadaşım Betüş dedi ki: İlham Perileri olabiliriz biz.

Sonra da başladı anlatmaya: Efsaneye göre çapkınlıklarıyla bilinen Tanrıların Kralı Zeus, Bellek Tanrıçası Mnemosyne’ye aşık olur.  Düşünceli, duyarlı Mnemosyne, Zeus’la yaşadığı 9 günlük aşk macerasının ardından, Akdeniz’in kıyısındaki Olimpos Dağı eteklerinde yani Anadolu’da, sanatlara ilham veren  9 tane kız çocuğu dünyaya getirir.

Ahengin kızları da denilen bu 9 kız kardeş ilham perileri olarak tanımlanırlar. Üstelik bu ilham perileri ilham vermekle kalmaz, geçmişi tastamam hatırlarlar. Aynı zamanda bellek güçlendirici, hafızaya yardımcı olucu, anımsatıcı ilham perileri olurlar.

İşte bizim ekip de bu ilham perilerinden oluşuyor sevgili okur. Kimler mi var aramızda?

Güzel sesli destansı yazım diline ilham veren Kalliope’yi elindeki tablet ve kitaptan tanıyabilirsiniz. Vatan sevgisi, yiğitlik, kahramanlık ondan sorulur.

Ünlü etmenin ilham perisi Kleio, elinde parşömen tomarı taşır. Şiirlerini çok seversiniz.

Sizi hoşnut etmek için yola çıkan Euterpe, flüt çalar içinizdeki müziğe ilham verir.

Duygularımıza tercüman olan, kalbimize seslenen, elinden lirini bırakmayan aşk perisi Erato,

Hüznün ve acının ilham perisi Melpomene,

Dans etmeyi çok seven etkili konuşmanın ilham perisi Polymnia,

Neşeli şen şakrak bir kadın olan komedinin ilham perisi Thalia, çiçekleri çok sever, onları korur, zerafet ve incelik aşılar kendileri.

Dünyamızda yaşadıkları acı tatlı serüvenleri bir çığlık gibi coşkulu ezgilerle anlatan sirenlerin annesi ilham perisi Terpsikhore.

Yaşça en büyüğümüz, pusula gibi bize yön gösteren yıldızımızın, gözlemlemeyi çok seven ilham perisi Urania.

Uzun lafın kısası bütün sanat dallarında var olan mistik gücümüze rehberlik yapacağız. Açın ruhunuzu biz geldik.

Yalnız sizi uyarıyorum, Jack London’ın dediği gibi, “İlham perisinin gelmesini bekleyemezsiniz. Onun peşinden gitmelisiniz.”

Öyleyse düşün peşimize yolculuğumuz başlasın…

//www.anadolugezirehberi.com/ilham-perisinin-gelmesini-bekleyemezsiniz-onun-pesinden-gitmelisiniz/?fbclid=IwAR0bVqadVyJXuRc8kaoEE8h8x92Dbbrv_pviO-FCFIP6uVGf5jE0Tt2fUbM

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.