Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

19Haz/190

NE OLACAK BU HALİMİZ? ALİMLERİN MÜREKKEBİ DEĞİL İNSANLIĞIN KANI AKIYOR! – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mcç ayhan katırcıkaraNE OLACAK BU HALİMİZ? ALİMLERİN MÜREKKEBİ DEĞİL İNSANLIĞIN KANI AKIYOR! -Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

Ortadoğuyu kan gölüne çeviren, milyonlarca Müslümanın katili George W. Bush’un yardımcılığını yaptığı, devlet adamı, politikacı ve aktör ABD Başkanı Sanatçı Ronald Reagan (1911-2004)) seçildiği yıl olan 1981’de yaptığı bir konuşmada bir Müslüman aliminden alıntılar yapıyor. Kendi toplumunun ve dünya kamuoyunun dikkatini çekiyor.

Bu alıntı düşünür, devlet adamı ve tarihçi, modern historiyografinin, sosyolojinin ve iktisadın öncülerinden İbn-i Haldun’un (Tunus 1332- Kahire1406) muhteşem eseri Mukaddeme adlı kitabından idi. İbn-i Sina şöyle diyor;

-Yönetimlerin kuruluşunda vergiler düşük, gelirler yüksek olur.. Yıkılışlarında ise vergiler fazla, gelirler az olur.

Mukaddeme’de yönetimlerin, kuruluş, yükseliş ve yıkılışları asabiye kavramı içinde izah edilir. Tasnifi de şöyle yapmış İbn-i Haldun; 1.Zafer ve kuruluş, 2.Otorite ve yükseliş, 3.Refah ve Ümran, 4.Duraklama, 5.İsraf, bozulma ve yıkılma dönemi.

Bir yönetimin çökmesinde israf, sefahat, şehvet ve hırslar etkilidir. İbn-i Haldun’a göre toplumun çöküşünün belirtileri de şunlardır;

1)Toplumda dayanışmanın yok olması, 2. Üretimin zayıflaması, 3. Fiyat ve vergilerin artması, 4.Liyakatın yani ehliyetin demek odur ki uzmanlığın yok olması, 5.Umutların kırılması ve karamsarlığın hakim olması, 6.Göçün hızlanması.

BİZLERİ RAHATSIZ ETMEYE GELEN BİR GENÇ ALİM DİYOR Kİ

Bu husus burada noktalayarak bir başka önemli alimin görüşlerine yer verelim. Çünkü İranlı Ali Şeriati merhumun tespitleri günümüzde de çok örtüyor. Aydın sorumluluğunu hatırlatıyor.

İranlı Sosyoloğ Ali Şeriati’nin (1933-1977) bugünkü toplumumuz için dikkat çektikleri hususları da şöyle;

1.Ben sizi rahatlatmaya değil, rahatsız etmeye geldim. Ben esrar veya eroin miyim ki sizi rahatlatayım. 2. Sadece devletin konuşma hakkına sahip olduğu bir memlekette hiç bir söze inanmayın. 3.Bir yerde yangın var iken biri seni ibadet etmeye çağırıyorsa, bil ki bu bir hainin yönetimidir. 4. Kur’an-ı Kerim’in ilk emri “oku” dur. “İşit” değil. 5.Esas fakirlik “her yerde olan fakirlik, açlık veya açıklık” değildir. Fakirlik para ve altına sahip olmama da değildir. Fakirlik sahafta satılmamış bir kitabın üzerinde ki tozdur. Fakirlik kağıt imha makinasında gazete parçalayan bir bıçaktır. Fakirlik arabanın camından dışarıya atılmış muz kabuğudur. Fakirlik yemeksiz geçirilen bir gece değildir. Fakirlik “düşünmeden geçirilen” bir gecedir. 6. Düşünme, itaat et diyenlere değil, “düşün, sor, sorgula” diyenlere kulak ver. 7. Şimdiki köleler taksitle yaşayıp borçlu ölüyor. 8. Sonradan ilahi adalet diye adaleti göklere çıkardılar ki yeryüzünde ondan söz edilmesin. 9.Bir Müslüman görürüz, sesini çıkarmaz, olup biteni dinlemez, hiç bir şey umurunda değildir. Ama kendi düzeni ve tezgahı en küçük bir darbeye uğrasa feryadı arşa yükselir. Her gün yaşanmakta olan facialar onda, bir gazete haberi kadar bile merak uyandırmaz. “Allah’ım kereminle bizi...” diye dua etmesinin ne etkisi olabilir? ”Bizi” ne demektir? 10. Tribünlerden gelen sesler süren savaşlardaki mazlumun sesini kısıyorsa futbol afyondur. 11.Dindar bir toplumu ancak din adına, din alimleri kandırabilirdi ve öyle de oldu. 12. Okuyun, zira mürekkebin akmadığı yerde kan akıyor.

CEHENNEM ATEŞİ İLE KORKUTMAK MI CENNETLE MÜJDELEMEK Mİ?

Kendisinden çok istifade ettiğim, tanımakla mesrur olduğum, eserlerini başta Yarınki Türkiye olmak üzere yuta yuta okuyarak ufuk kazandığım rahmetli sosyolog Nurettin Topçu da bir düşünen adamın, bir alimin, sorumluluk almış bir fikir emekçisinin yalnızlığını, ıstırabını M. Orhan Okay’a(1931-2016) yazdığı(11 Nisan 1965) mektubunda şöyle anlatıyor;

-Hizmetine ömrümü harcadığım memlekette dostlarım kalmadı gibi bir şey. Adeta yapayalnızım boşlukta ve adeta etrafımdakilerden başka bir dünyadayım. İnsanın düşkünlüğünü, sefaletini bilirdim ama ruh sefaletinin bu kadar karanlığını görmemiştim. İnsan diye emek verdiklerimin hemen hepsi de ruh ve mana mefhumuna yabancı, menfaat kölesi bir takım, haşerelermiş. Ahlaksızlığın ummanı olan bu şark’ı(doğu) yaşadıkça tanıyorum. Burada insanı fenerle arayanlar yanılmamışlar. “Müslümanız” diyen insan yığını yok mu? Onlar şark’ın en aşağı tabakasını teşkil ediyor. Müslümanlık yaşayan şekliyle, Müslümanlık şark’ı bitirmiş. Buraya artık ne ilim girer, ne ahlak ve ne de Allah uzanır bunlara. Bunların önce her şeyi bırakıp insanlık devrine girmeleri lazım. (Prof. Dr. M. Orhan Okay; Anadolu’dan Hatıralarla Nurettin Topçu’nun Mektupları. 2016 Cümle Yayınları, sahife 139 )

Nurettin Topçu(1909-1975) çok önemli bir isim. İsyan ahlakı ile hareket felsefesini Anadolu’ya taşıyan bir fikir adamı ve ahlak felsefecisi. Eserleri günümüz insanı için olmazsa olmazlardandır. Toplumda çektiği resimlerin arka planını en ince teferruatına kadar yazılarına dosdoğru yansıtabilen bir müellif Nurettin Topçu. Taşralı hikayesi insanımızı, toplumumuz bu kadar güzel anlatabilir.

“İSLAM EN İYİSİ AMA BİZ DEĞİLİZ”

Bosna Hersek Devletinin ilk cumhurbaşkanı ve kurucusu Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç (1925-2003) soydaş ve dindaşlarının kitle halinde katledilerek, toplu mezarlara gömüldüğünü, ülkesinin soykırıma uğradığını ve batının da buna seyirci kaldığını yaşayan bir devlet adamı. Emperyalist batının röntgenini çok iyi çekmiş bir aydın. Ancak kendi önünü de, yarınını da görebiliyor, toplumu fark edebiliyor. Tahran’daki gerçekleştirilen İslam Konferansı Teşkilatı Konferansında (1977) şöyle diyor;

-İslam en iyisi, ama biz en iyisi değiliz. Bunlar iki farklı şey. Her zaman onları karıştırırız. Batıdan nefret etmek yerine, onunla rekabet etmeliyiz. Kur’an-ı Kerim bize bunu emretmiyor mu? “Hayırlı işlerde yarışınız!”

Aliya İzzebegoviç’in konuşmaları Türkiye’de de yayınlandı ve çok iyi oldu. Neden çünkü ondan öğrenilecek çok şeyimiz var. İşte bir tanesi, diyor ki;

-Ben olsam, Müslüman ülkelerdeki mekteplere eleştirel düşünme dersleri koyardım. Batının aksine doğu bu acımasız mekteplerden geçmemiştir ve bir çok zaafın kaynağı da budur.”

Siz bir gelişmeyi değerlendirmezseniz yapanlar doğru kabul eder. Eğer doğru iken eleştirirseniz yanlış yaparsanız. Dolayısıyla eleştirel düşünce bardağın dolu ve boş taraflarını görebilmektir.

“İSLAM; DAHA FAZLA HAK VE ÖZGÜRLÜK İLE UYGAR BİR TOPLUM HEDEFLER”

Aynı neslin devamında ise Tunus Nadha Hareketi’nin Lideri, aktivist ve düşünür Raşid Gannuşi’yi (Tunus-El Hamamet 1941) görürüz. Kendisini değil ama hareketini 1987 yılında gittiğim ve epeyi süre orada kaldığım onca yasağa, hukuksuzluklara ve baskılara rağmen Tunus’taki, öğrencilerinden bu fikri hareketi tanıdım. Türkiye’ye döndüğümde de hazırladığım “Şurta, Yasemin ve Mösyö Burgiba” adlı yazı dizim yayınlandı. Kendisi sürgünde idi. Tunus’un bir uçtan bir uca dolaşarak Gannuşi Hareketi hakkında bilgi topladım. Çıkan resim müthişti. Tunus soyuluyordu. Birkaç sene sonra diktatör Burgiba öldü. Yerine gelen Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin Bin Ali 23 yıl sonunda hırsız olarak yurtdışına kaçtı. Üniversite mezunu, genç işsiz seyyar satıcı Muhammet Buazizi’nin zabıtalarca darp edilmesinin ardından kendisini yakması üzerine zulüm gevşedi. Tunus yönetimi demokratik bir adım attı, batının “Arap Baharı” tuzağına düşmekten Raşit Gannuşi vasıtasıyla kurutuldu. İslamcılık geleneğinde bir demokrat aydın olan Gannuşi şöyle diyor; “İslam her şeyden önce zulüm ve zorbaları reddetmektedir. Ondan sonra iman kapıları açılır ve insan değerini bulur. Bu sebeple İslam’ın en güzel özetleyen tanım şu olabilir; ”Tam kapsamlı bir özgürlük devrimi”.

Raşid Gannuşi düşünce dünyasının derinliği çalışmalarında batıya şunu gösterdi; demokrasinin siyasi varsayımları ile İslam ahlakı otoritesinin birleşiminden oluşan zenginlik ve modern şehirlerde olması gereken çağın yeniliklerini özümsemek içinde Müslümanlık direnci. Halka daha fazla hak ve özgürlüklerle uygar bir toplum.

SUDİLER ALİMLERİ İDAMA HAZIRLANIYOR

İslam coğrafyasına şöyle dönüp baktığınızda diktatörler yönetimlerini devam ettirmek için yeraltı ve yerüstü kaynaklarını halkı için değil, kendileri için hovardaca harcıyorlar. Harcamakla kalmıyor otoritelerini etkileyecek kişi ve kuruluşları derdest ediyorlar. Suudi yönetimi Milletlerarası Af Örgütü’nün açıklamasına göre uluslararası tepkilere rağmen, Cemal Kaşıkçı cinayetinin ardından 2019 yılı içinde 104 idam gerçekleştirmiş, 300’ü de sırasını bekliyor. Bunlar içinde İnsan Hakları Gözlemevi’nin raporlarında Suudi Alimlerden Selman El Avde, Hatip El Karni ile Gazeteci Ali El Ömeri’nin de bulunduğu bildirildi. Yemen’de ise Suudi uçakları sivil halkı bombalıyor, milyonlarca insan aç ve perişan vaziyette yardım bekliyor. Başta ABD ve dünya seyrediyor.

ÖNCE İNSAN

Yüce Yaradan bir çok ayetinde insanları sınayıp, denediklerini hatırlatır. Özellikle her Cuma hutbesi sonrasında da “Şüphesiz Allah, adaleti, yararlı amelleri, akrabaya yardım etmeyi emrediyor. Her türlü edepsizlik ve çirkinliği, haram ve kötülüğü, azgınlık ve zulmü yasaklıyor. O düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor” mealindeki bir ayet-i kerime okunur. Dönüp geliyoruz; sorunun insana yatırım yapılmamasından kaynaklandığı anlaşılıyor. İyi insan ve eleştirel düşünce sahibi kişileri yetiştirirsek; o iyi insan, iyi Müslüman olur. Önce insan demek ki.

İbn-i Haldunlar, Aliya İzzetbegoviçler, Ali Şeriatiler, Nurettin Topçular, Raşit Gannuşiler yani alimler, mütefekkirler, müellifler asırlar sonra da hep aramızda olacak, yanı başımızda duracak. Zalimler, diktatörler çağdaş Karun ve Neron olarak hatırlanacak.

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.