Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

3May/190

Türkçüler Günü ve Anlamı – Fazlı KÖKSAL

C-4cF9OXcAA49o_TÜRKÇÜLER GÜNÜ VE ANLAMI - Fazlı KÖKSAL

3 Mayıs Türkçüler Günü kavramı ile ilk kez 1967 yılında tanıştım… 13 yaşındaydım. Ortaokul 2. Sınıf öğrencisiydim. Babamın eski gazete ve dergi koleksiyonlarını muhafaza ettiği sandığı karıştırırken bir dergiye rastladım; ORHUN... Ve dergide Atsız imzalı bir başlık; “Başvekil Şükrü Saraçoğlu’na ikinci Açık Mektup.” Atsız’ın yazdığı Bozkurtların Ölümü, Bozkurtla Diriliyor ve Deli Kurt romanlarını daha önce hayranlıkla okuduğum için Atsız’ı tanıyor ve seviyordum… Dolayısıyla yazıyı ilgiyle okudum. Bir de birinci mektup olmalı dedim. Saraçoğlu’na birinci mektubun yer aldığı dergiyi de bularak okudum…

Bir lise öğretmeninin korkusuz, pervasız ve kılıçtan keskin üslubuyla Başbakana hitaben,  yazdığı mektubu okuyan, çocukluktan gençliğe adım atma çağındaki bir Atsız hayranı nasıl etkilenirse o şekilde etkilendim bu mektuplardan… [i]

ORHUN dergisi sanırım ikinci mektup yayınlandıktan sonra kapatılmıştı… Sonrasını yine babamın sandığında bulduğum 1961 yılında yayınlanan ORKUN dergilerinden öğrendim… Açılan “Irkçılık-Turancılık” davası… Tabutluklar, işkenceler… 3 Mayısta Ankara’da yürüyen gençler...[ii]

Atsız’ın Saraçoğlu’na yazdığı açık mektuplara Saraçoğlu bir cevap vermezken, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in talimatıyla Özel Boğaziçi Lisesi’ndeki öğretmenliğine son verilir. Daha sonra Hasan Ali Yücel ve Falih Rıfkı Atay’ın teşvikleriyle Sabahattin Ali Nihal Atsız’a karşı hakaret davası açar.

26 Nisan 1944 Günü, Sabahattin Ali’nin davacı, Atsız’ın davalı olduğu  hakaret davası başlar. Yüzlerce genç, Atsız’ı Ankara tren garında karşılayarak Anafartalar’daki adliyeye kadar eşlik ederler. Sabah gerçekleşen ilk celsede,  Sabahattin Ali kalabalıktan korkarak pencereden atlayarak kaçar. İkinci duruşma 3 Mayıs 1944 gününe ertelenir.

3 Mayıs günü yüzlerce genç “Ankara Nümayişi”ni gerçekleştirdi. Davayı izlemek için toplanan gençler marşlar ve sloganlar eşliğinde Anafartalar Caddesi'ndeki Adliye Sarayı'nın çevresinde toplandı.

Maarif Vekili Hasan Ali Yücel, Ulus Gazetesi Başyazarı F. Rıfkı Atay ve Ankara Valisi Nevzat Tandoğan  3 Mayıs günü yapılan nümayişi İnönü'ye ileterek ve gençlerin Çankaya köşküne  ilerlediğini söylemeleri üzerine İnönü telaşa kapılır ve muhafız alayını harekete geçirir. Tüm tahriklere rağmen  gençler 3 Mayıs günü Çankaya'ya saldırıya geçmeyince Nevzat Tandoğan  polisi harekete geçirir. Atlı ve motosikletli polisler gençlerin önünü keser ve onlara karşı şiddete başvurur. Türkçü gençler, gençleri alkışlayan halk devlet terörüne maruz kalır.

Medya bir yerden emir almışçasına Türkçülere hakaretlere başlar. Irkçı-Turancı görüşlere sahip ve hükumetçe kapatılan Orhun dergisinin sahibi N. Atsız’ın başı çektiği bir çeteden bahsedilerek oluşturdukları gizli teşkilatın  Teşkilatı-Esasiye Kanunu’nun aleyhinde davrandıkları iddiası ile Türkçülerin tutuklamaları başlar.

Sırf Atsız’ın kardeşi olduğu için, onunla mektuplaştıkları için, onun çıkardığı dergilerde yazı yazdıkları için ve hatta yayınladığı dergiye abone oldukları için insanlar tutuklandı, gözaltına alındı.…

Açılan Irkçılık-Turancılık davasının 23 sanığı vardı;  Zeki Velidi Togan, Hüseyin Nihal Atsız, Alparslan Türkeş, Nejdet Sançar, Reha Oğuz Türkkan, Fethi Tevetoğlu, Orhan Şaik Gökyay, Hüseyin Namık Orkun, Sait Bilgiç, Hasan Ferit Cansever, Zeki Sofuoğlu, İsmet Tümtürk, Hikmet Tanyu, Sadi Özbek, Muzaffer Eriş, Cemal Oğuz Öcal, Nurullah Barıman, Fazıl Hisarcıklı, Cebbar Şenel, Cihat Savaşfer, Saim Bayrak, Yusuf Kadıgil ve Fehiman Altan.

Atsız, SELAM şiirinde 1944’de Türkçü oldukları için hapse atılan, haklarında iddianame hazırlanan gençlere şu mısralarla hitap eder;

Gönülleri birleşenler! Selam sizlere!
Uzaklarda dertleşenler! Selam sizlere!
Selam sana hücrelerde benzi solan genç!
Selam sana ey yılları heba olan genç!
İstikbalim gitti diye yaslanma sakın!
İstikbalin değil, ruhun Tanrı'ya yakın!

……………

Ey ekmeği alınanlar! Selam sizlere!
Ey rütbesi çalınanlar! Selam sizlere!
Kardeş yahut arkadaştır diye evleri,
Ocakları dağıtılan ülkü devleri
Selam size! Üstünüzde bütün bakışlar, 

İnönü’nün 1944 yılı 19 Mayıs nutkunda Türkçüleri hedef almasından sonra Türkçüler baskılar daha da artar… Bu nutuktan güç alan, İşkencesi polisler, Savcılar… Kazım Alöç’ler, Sadi Koçaş’lar[iii]… Zindandaki Türkçülere aklın almayacağı işkencelere tabi tutarlar… Türkçülerin çoğu tabutluklardan[iv] geçer..


İşkenceye maruz kalanlar  yalnızca tutuklular değildir. Nihal Atsız’ın eşi Bedriye Atsız ve Nejdet Sançar’ın eşi Reşide Sançar da işkence görenler arasındadır. Hukukun temel kurallarından olan “suçun şahsiliği” unsuru yok sayılarak Reşide Sançar ve Bedriye Atsız öğretmenlikten de alınır…

Atsız yine Selam şiirinde eşi Bedriye Atsız hanımefendiye şöyle seslenir;

Selam sana yavrusundan ayrılan kadın!
Kim bilir sen gizli gizli nasıl ağladın!
Gür sütünle aşıladığın erlik cevheri
Yapacaktır onu yarın yaman bir çeri...
Ne bir damla gözyaşı dök, ne yasla dövün;
Sen yaşarken öksüz kalan yavrunla övün!
Tek bir kadın değilsin sen... Sen bir ocaksın!
Madem ki bir adin Atsız, katlanacaksın!
Kafkasya’da can veren bir şehidin kızı
Bir çeliktir... Yüreğinde erir her sızı...
Varsın bağrın firkatiyle yavrunun yansın...
Yansın, dayan! Çünkü sen de bir kahramansın! 

Uğur Mumcu da “40’ların Cadı Kazanı” kitabında, 1944 yılında açılan Irkçılık-Turancılık davasına oldukça geniş yer verir. Ve davayla ilgili kanaatini şu cümlelerle özetler; “1944 Irkçılık-Turancılık davası bir siyasi davaydı. Her siyasal davada olduğu gibi, bu davanın sorgularında da sanıklara işkence yapıldı. Ama Almanlarla işbirliği yaptıkları kanıtlanmadı. Kanıtsız belgesiz kuşkulara dayalı bir dava açılmıştı”[v]

Ankara’da bir avuç Türkçü gencin 3 Mayıs 1944 tarihinde, Atsız’a destek amacıyla yaptığı nümayiş, Türk Milliyetçilerinin Cumhuriyet döneminde yaptığı ilk eylem olması nedeniyle büyük önem taşıyordu. Bu nedenle 3 Mayıs ilk defa 3 Mayıs 1944’ün 1. Yıldönümünde yani 3 Mayıs 1945’de Tophane Askerî hapishanesinde yatan 10 sivil sanık tarafından, yani; * Nihâl Atsız,  Hüseyin Namık Orkun, Nejdet Sancar, Saim Bayrak,  İsmet Rasin Tümtürk,, Cihat Savaşfer, Muzaffer Eriş, Fehiman Altan,  Yusuf Kadıgil ve Cebbar Şenel  tarafından kutlandı…

Ve o tarihten bu yana her 3 Mayıs’ta Türkçüler Günü  kutlanmaya başladı…. Bazen zindanlarda, bazen salonlarda, bazen caddelerde, bazen meydanlarda…

1974’e kadar yapılan Türkçüler Günü kutlamaların bir numaralı figürü Nihal Atsız idi…

1974’den sonra Atsız ile Alparslan Türkeş’in arası açılınca kutlamaların öncülüğünü Alparslan Türkeş yaptı.. Her ne kadar ülkücü kitleler Türkçüler Günü’nü Alparslan Türkeş’in etrafında yaptı ise de Atsız’ın etrafındaki bir grup Türkçü de alternatif kutlamalar yapmaya devam etti…

Zaman zaman 3 Mayıs’a Türkçüler Bayramı diyenler olduysa da bu ifade kabul görmedi…

Ama son zamanlarda, “Milliyetçiler Günü”nün özellikle MHP ve Ülkü Ocaklarınca ısrarlı bir şekilde kullanıldığını söyleyebiliriz..

Ancak ben, Atsız’ın adını koyduğu, 1944 kuşağının da kabul ettiği şekilde doğru deyişin "Türkçüler Günü" olduğunu düşünüyorum…

Türkçüler Günü Kutlu Olsun…


[i] Bu mektupların tam metnine herkes internet aracılığı ile ulaşabileceğinden, bu mektupların içeriğinden bahsetmeye gerek görmüyorum..

[ii] Yıllar boyunca 3 Mayıs konusunda yazılmış bulabildiği bütün kitapları ve makaleleri okumaya çalıştım; Atsız’ın “Türkçülüğe Karşı Haçlı Seferleri”,  Necdet Sançar’ın “İsmet İnönü İle Hesaplaşma”, “1944 Irkçılık Turancılık Davası Mahkeme Günlükleri”, Alparslan Türkeş 1944 Milliyetçilik Olayı, Hikmet Tanyu, “Türkçülük Davası ve Türkiye’de İşkenceler”, Reha Oğuz Türkkan “Tabutluktan Gurbete”, Mustafa Müftüoğlu “Çankaya’da Kabus”, Necmettin Sefercioğlu “3 Mayıs 1944 ve Türkçülük Dâvâsı”, Yavuz Bülent Bakiler 1944-1945 Irkçılık-Turancılık Davasında Sorgular Savunmalar. Okuduğum kitaplar arasındaydı.

[iii] İstanbul Emniyet Müdürü Sadi Koçaş’ın uzaktan akrabam olmasının utancını ömrüm boyunca yaşadım.

 [iv] Tabutluk: ancak tek bir kişinin sığabileceği, kıpırdamadan  ayakta durabileceği biçimde yapılmış tepesinde yanan 1500 watlık  ampülün dayanılmaz sıcaklık verdiği özel işkence bölmesi.

[v] [v] Uğur Mumcu 40’ların Cadı Kazanı Sayfa 73 Uğur Mumcu Vakfı Yayınları

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.