Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

12Şub/190

DEĞERLERİN ÇÖZÜLMESİ VE LİDERLER – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sDEĞERLERİN ÇÖZÜLMESİ VE LİDERLER – Ruhittin SÖNMEZ

AKP ve MHP anlaşarak bir ittifak kurdular. Adına “Cumhur İttifakı” dediler.

Sistem zorlayınca, CHP ve İYİ Parti de ittifak kurarak adına “Millet İttifakı” dediler.

Fakat Ak Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Bahçeli, siyasette artık yadırgamaz olduğumuz kaba ve nobran bir üslupla, “Millet ittifakı” yerine “zillet ittifakı” veya “illet ittifakı” gibi terimleri kullanıyor. Kendilerine oy vermeyenlere hakaret ederek oy alamayacaklarını biliyor olmalılar. Hedefleri sadece kendi seçmenini konsolide etmek.

Ayrıca eski siyasetçilerin birbirlerinden bahsederken kullandığı “Sayın”, “Muhterem”, “Beyefendi”, “Hanımefendi” gibi sıfatlar yerine, mesela “Bay Kemal” gibi hitap tarzları ile beslenen nefret dili içimizi karartıyor.

Adaletin, hukuka saygının, demokrasinin yazılı ve yazılı olmayan kurallarına uymanın unutulduğu, gücün kutsandığı bir değerler aşınması yaşıyoruz.

Seçim çalışmalarında devlet gücünü ve imkânlarını hoyratça kullanmak, devletin kurumlarını parti menfaatleri için kullanmak ve dünyanın en adaletsiz seçim yarışını “demokrasi” diye yutturmak.

Ve buna halkın hiçbir tepki göstermemesi. Hukukun ve vicdanın bir tarafa bırakılması.

Kitabına uydurmanın, kaba gücün, hak yemenin kınanmayıp, hatta hukuka aykırılıkların marifet sayılması, nefret dilinin yaygınlaşması.”

Tam da sosyolog Durkheim’ın “anomi” dediği şey bu.

“Yani normların, değerlerin, kuralların aşınması...

“Geleneksel değerlerin çözüldüğü, modern kentli değerlerin yerleşmediği geçiş dönemi.”

Talihsizliğimiz bu değerler aşınmasının tepeden aşağıya bir etkiyle genişlemesi.

İktidar gücünü kullanan liderlerin taraftarları düşünmeden, sorgulamadan, tam bir hayranlıkla onları taklit ediyor. Liderler bu kitleleri yönetmenin sarhoşluğu içinde.

Bu muhteremler, kendini destekleyen kitlelerin değerlerimizle buluşmasına veya yeni şehirli (medeni) değerler üretmesine engel oluyor.

**************************************

TAHA AKYOL’DAN ÖĞRENDİKLERİM

Benim Taha Akyol ile tanışmam 1977 yılında oldu. Kimya Fakültesi öğrencisiydim. Akyol ülkücü çizgide yayın yapan Hergün Gazetesinde köşe yazısı yazmaya başladı. O 31 yaşında, ben ise 21 yaşımda idim.

Milliyetçi çizgide yayın yapan Hergün’ün dışında, bir Ortadoğu Gazetesi ve bir de daha çok merkez sağa hitap eden Tercüman Gazetesi vardı.

Taha Akyol bu gazetelerde takip ettiğim diğer yazarlardan farklı bir yazardı. Sanki ilmi bir kitabın parçaları gibi yazdığı köşe yazılarında birçok kaynak eserden yararlanır ve bunları yazı içinde veya dipnot olarak paylaşırdı.

Bu tarz köşe yazısı milliyetçi yazarlar arasında bir ilkti. Bu yazılar beni etkilediği için, gazeteden kesip biriktirmeye başladım.

Hergün’de çalışan arkadaşımı ziyaret ettiğim bir sırada, üst kata Taha Akyol’un çıktığını gördüm. Meğer haftada iki gün gelip, bir haftalık yazısını yazıp yönetime bırakıyormuş. Hemen arkadaşım vasıtasıyla görüşme talebimi ilettim. Biraz sonra görüştük. Uzunca bir süre sohbet ettik.

Ben kendisine kitap okumada nasıl bir yol izlemem gerektiğini sordum. O da bana öncelikle okumam için yarısı Türk, diğer yarısı yabancı bilim adamlarının yazdığı on kitap ismini el yazısı ile yazarak verdi.

Bunlardan biri Pitirim Sorokin’in bir eseriydi. Sorokin Rusya’da Çarlık dönemi ve Bolşevik Devrimi sonrası yaşadığı hapis hayatlarından sonra ABD’ye göçmüş ve burada Harvard Üniversitesi’nin Sosyoloji Bölümünü kurmuş bir bilim adamıydı. “Son klasik, ilk modern” olarak niteleniyordu.

Daha sonra öğrendim ki Sorokin, Türk Milliyetçilerinin sosyoloji alanındaki önemli bilim adamları Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, Mümtaz Turhan, Erol Güngör ve Amiran Kurtkan Bilgiseven’in de ilham aldığı bir sosyal bilimci idi.

Taha Akyol ile bu görüşmemizde farklı kültürel, siyasi ve fikri gelenekten gelen düşünce insanlarını okumak gerektiğine vurgu yaptı. (Lütfen bu tavsiyeyi, şiddetli ideolojik çatışmaların yaşandığı bir dönemde yapıldığını hatırlayarak yorumlayın.)

Ayrıca, Sorokin’den esinlenerek, sosyolojik bir olayı bir tek parametreye bakarak açıklama yapmanın yanlış olduğunu anlattı. Sosyal olayları etkileyen çok sayıda faktör olduğunu, sosyal değişimlerin bu faktörlerin bileşkesine göre gerçekleştiğini anlattı.

Bu görüş hayatım boyunca, sosyal ve siyasi olayları değerlendirirken, en önemli kriterim oldu.

***

FARKLI DÜŞÜNDÜĞÜMÜZ KONULAR

Taha Akyol’dan çok şeyler öğrendim. Her konuda aynı düşündüğümü söyleyemem. Farklı düşündüğüm konularda birkaç kere kendisine yazı ile görüşümü bildirdim.

Mesela “Çözüm Sürecinde” farklı düşünüyorduk. Ben bu süreci çok yanlış buluyordum, O “bir tecrübe etmek lazım” kanaatinde idi.

Hükümet “Çözüm Sürecini” desteklemek üzere görevlendirilen “Akil İnsanlar” arasına girmesini istedi. Ancak Akyol “kitap yazıyorum” gerekçesiyle kabul etmedi.

Özellikle Hukuk Devleti, demokratik ilke ve değerler ile parlamenter sistemin devamını savunan yazıları hem gönlüme ve hem de hukukçu kimliğime tam uygundu. Hürriyet’teki yazıları da,  CNN Türk TV’deki programları da son derece nitelikli idi.

Sistem böyle bir yazarı bile merkez medyada istemiyordu. Doğan Medya Grubu yandaş Demirören’e devredilince, Taha Akyol Hürriyet ve CNN Türk’ten uzaklaştırıldı.

Akyol, 20 gün önce, Karar Gazetesi’nde “yine hukuk, tarih, demokrasi ve güncel konular üzerine” yazmaya başladı. Dilerim yeni gazetesi, özgür ve cesur yazabileceği bir ortam olur.

Yeniden Taha Akyol’un köşe yazılarını okuyabilmek, sadece benim için değil, Türkiye için sevindirici bir gelişmedir.

11.02.2019

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.