Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

24Eki/160

İlim Teknoloji için İstanbul – Ramazan BAKKAL

ramazan bakkalİlim Teknoloji için İstanbul - Ramazan BAKKAL

Ben daha çok patlıcan satarım anlayışı ve bilim;

Türkiye’de ülkenin refahına katkıda bulunacak düzeyde bilim ve teknoloji üretiminin olmaması, yerimizde sayacağımız anlamına gelmektedir. Halk siyasetçilerden maaşa zam, ucuzluk vs. istiyor. Bilim üretilsin, teknoloji üretilsin isteği yok.  Bilim, üretilmeyince teknoloji üretilemez. Teknolojik ürünler yapıp dünyaya satılmazsa zengin olunmaz.  Halk, “Ben Türkiye’yi bilim teknoloji üretir hale getirip zenginleştireceğim diyene değil, (seçim vaatlerinde yer alsa da bilimi öne çıkaran şimdilik yok) dolaylı olarak “Ben daha çok patlıcan satarım” diyene oy veriyor. Limon-portakal-domates- patlıcan-fındık- tekstil, düşük teknolojili makine ihraç ederek ancak bu kadar olunuyor. “Benim seni satın almam için (sana oy vermem için) nasıl insan yetiştireceksin? Hangi teknolojiyi nasıl üretip dünyaya satacaksın?”  diye soracak seçmen olduğu gün politikacı kendisine çeki düzen verecektir.

Tarih, ülkemizin 400 yılı aşkın zamandır çektiği sıkıntıların temelinde bilim-teknoloji meselesinin olduğunu gösteriyor. Bilim teknoloji üretmeden huzur içinde yaşanamaz diye kulağımıza fısıldıyor. Akif : “İbni Sînâ’ları yüzlerce doğurmuş iklim / Tek çocuk vermiyor ağuşuna ilmin, ne akîm”…  “Çünkü yerleşme için gezdiği yerlerde fünun / Önce gayetle büyük hürmet arar, sonra sükûn” dese de dinleyen olmamış. Damat İbrahim Paşa: “Avrupa’nın teknik bakımdan bazı üstünlükleri elde edilmedikçe, fütühat, hattâ istirdat siyasetinin mümkün olmayacağı inancını her yerde söylüyordu.”  Kimse dikkate almadı.

MÜSİAD’ın hazırlattığı “Ar-Ge İnovasyon” raporu şöyle bitiyor: “Bu rapor bilim teknoloji konusunda derin uykuda olan ülkemizi uyandırmak için küçük bir katkıdır.” Kim uyutabilir bizi?” diyerek itiraz etmek istiyoruz.  Fakat kendimizi haklı gösterecek delil bulamıyoruz. Uzun ve derin uykuda mıyız? Kaç yüz yıldır uykudayız? 800 yıl önce “Şurası muhakkak ki felsefi ve akli bilimlerle (Matematik-fizik-kimya-biyoloji) uğraşanların çoğunun imanı zayıf oluyor. Bu bilimlerin öğretilmesine engel olunmalı”  denildiği  ve bunun devlet politikası haline geldiği günden bu yana, Bağdat’ta binlerce felsefecinin katledilişinden bu yana derin uykudayız.  Prof. Dr. Aziz Sancar’a göre beş yüz yıldır uykudayız.

Çalışma Gurubu

Bilim teknoloji meselesi halledilmeden diğer meselelerde başarı hayaldir.  Lâkin kime nasıl anlatsak? “Çok yatmışız, çok uyumuşuz, artık bizden geçmiş” deyip kadere teslim olamayız. İslâmiyet ilim için çalışmayı emrediyor. Ümitsizliği yasaklıyor.

Tarihte Türkler bilgiye, bilime önem vermiş: “Alim olsan alem senin olur. Bilimi güçlü bir kişi  bileği güçlü bin kişiyi yener.” Demiş. İslâmiyet: “Âlimin mürekkebi şehidin kanından ağırdır. Bir saatlik ilmi çalışma bir gecelik ibadetten hayırlıdır” demiş. İslam alemi, aylak bilginler, okullu âlimlerle dolu olsa da vaziyet açık. Hayatımızı kolaylaştıran makinelerden, yeni teknolojilerden hangisini biz geliştirdik? Hangi buluş Müslümanlara ait sorusunun cevabı yok.

Üzengi öpmeğe hasretti Garbın elçileri : Halifeler, devlet başkanları bilim insanlarına gereken önemi verince “İslam biliminin altın çağı” olarak adlandırılan bir devir yaşanıyor.  (800-1200) Sonra bu anlayışın yerine “aklî bilimlerle uğraşanların îmânı zayıf oluyor, yasaklanmalıdır” iddiası devlet politikası haline gelince Fas-Tunus Cezayir’den Japon denizine kadar olan coğrafyadaki Müslümanlar itilen kakılan, horlanan, oluyor. Kurtuluş için tek vazgeçilmez; İslâm’ın en önemli şartı olan “İlim öğrenmek kadın erkek herkese farzdır” ın doğru anlaşılması, doğru yorumlanması, yani bilim ve teknolojinin baş tacı edilmesidir. “İlim Çinde’de olsa alınız” hadisi söylendiği zaman Çin’de İslâmi ilimler yoktu. Kast edilenin şimdilerde bilim olarak ifade edilen müspet bilimler-akli bilimler olduğu açıktı. İlim denince sadece dînî ilimleri anlama ferasetsizliği bugünkü halimizin kaçınılmaz sonucunu doğurdu. 

Rus savaş uçağının düşürülmesi üzerine Putin: “ Türkiye NATO’nun arkasına saklanıyor” dedi. Saklanmasa, Türkiye’yi  ezeceğim demek istedi. Gururumuz incindi. 26. Osmanlı Sultanı, 105. İslâm halifesi Padişahımız 3.Mustafa (yönetimi 1756-1774) Prusya Kralına elçi gönderip “Üç müneccim” istedi. Verilen cevap :“Benim üç müneccimim var. Birincisi ağzına kadar dolu hazine, ikincisi her an savaşa hazır ordu, üçüncüsü Kralına güvenen halkım.”  Bilimi, aklı öteleyip ümidini  müneccime bağlamak… Güçlü olduğumuz yıllarda padişahımızın üzengisini öpebilmek için koşuşturan garbın elçileri bilim-teknolojileri sayesinde kibir abidesi kesildiler.

Dünya makineler üzerinde ilerliyor. Ar-Ge ile her gün bir yenilik kazandırılan binlerce makine sayesinde ülkeler birbirine üstünlük sağlama yarışında. Biz, seyirciliğe devam. Tribünden sahaya inme zamanı çoktan geçti.  İnsanlığa büyük kolaylıklar sağlayan traktör, otomobil, kamyon, güç sistemleri, helikopter, uçak, uydu, nükleer başlıklı füze, bilgisayar, cep telefonu ve benzerlerini en az başkaları kadar mükemmel yapamadığımız için geleceğimiz tehlikede.  Teknoloji üretenler sürekli ileriye giderken üretmeyenler yerinde saydığı için zamanla mesafe açılır. Teknoloji üretmeyenler teknoloji üretenlerin ayakları altında kalırlar.  Dalından kopan yaprağın kaderini rüzgâr, teknoloji üretmeyen ülkenin geleceğini küresel güçler tayin eder.

İstanbul’dan Viyana’ya kadar hakimiyet bilimdeki üstünlüğümüzle, Viyana’dan Polatlı’ya kadar çekilişimiz, göz yaşlarıyla ıslatışımız bilim ve teknolojideki  gelişmelere ilgisiz kalışımız yüzündendir.  Anayurt, Uluğ Türkistan’ın Rus-Çin esareti, Çanakkale’de ölmeden mezara girişimiz, giden gelmiyor acep ne iştir diye ağlayışımız, onbeşliler gidiyor kızların gözü yaşlı” diye söyleyişimiz de bilim- teknoloji meselesindeki yüzyıllar süren uykumuz yüzündendir. Erol Güngör hocanın ifadesiyle “yarı uyanıklık”tan uyanıklığa geçmek, bilimin teknolojinin hava, su, oksijen, gıda kadar öncelikli meselemiz olduğunu kabul ederek kolları sıvayıp “Vira bismillah” işe koyulmak mecburiyetindeyiz.

Neler yapılabilir?

1. Bilimin, teknolojinin hava, su oksijen kadar önemli ve öncelikli mesele olduğunu iktidarlara, iktidar alternatifi olanlara, Cumhurbaşkanından liseli gence kadar bıkmadan usanmadan anlatmak, bilim teknoloji şuuru oluşturmak gerekiyor. Bu günün gençleri yarının yöneticileridir.

2.Devleti, kuruluşları yönetenler de insandır. Onlar da söylenenden, tekrarlanandan etkileneceklerdir. Türkiye’mizin bugünkü yetişmiş insan gücüyle, öncelikli olarak; makine motor, malzeme sanayii, bilişim (bilgisayar, yazılımı donanım v.s) savunma ve ilaç sanayii dallarında her türlü Ar-Ge, inovasyon çalışmasına gereken önem verildiği takdirde mesafe alınacaktır.

3.Yönetimler hedef belirler, proje  hazırlatır, finansman sağlar, ekip kurup sorumluluk verir, sonuç için zaman tayin eder, takipçi olursa başarıya ulaşılır. 1940’larda Nuri Demirağ’ın uçak, Şakir Zümre’nin Bomba yaptığı, 1961 şartlarında devrim otomobilinin 120 günde başarıldığı unutulmamalı.

4.Zoru başarmak imkânsız değildir. Bir aile çıktı, ABD’nin vermediği İnsansız Hava Aracının silahlısını da silahsızını Türk mühendislerinin becerisiyle yaptı, Türk ordusunun hizmetine sundu. 

5.En önemli meselemiz önceliklerde doğru tercih. Havalimanından, köprülerden, hastanelerden, oto yollardan önce bilim-teknoloji meselemiz gelir.  Gelişmiş ülkeler Ar-Ge için GSMH’dan % 3-4 ayırıyor. Biz %1. Devlet 2015 yılında TÜBİTAK eliyle 16.7 milyar lira Ar-Ge desteği verdi. İki tavşan kovalayan hiçbirini yakalayamaz derler. Bu para ile yüzlerce tavşan birden kovalandı. Paranın bir kısmı buharlaştı.  Öncelikli bir-iki alana tahsis edilmiş olsaydı sonuç farklı olurdu. Bu yapılamıyorsa öncelikli birkaç alan için her türlü devlet imkânı seferber edilir.

6.Binlerce dernek, vakıf, cemiyet var. Bilim Teknoloji meselesini dert edinen, gündeme taşımak için çabalayan görülmüyor. Binlerce toplantı, seminer, konferans içinde bilim - teknoloji yok. Derneklerde, vakıflarda çeşitli masalar, çalışma grupları var. Hars heyetleri gibi bilim teknoloji heyetleri olmalı.

7. Bir şeyleri tenkit etmek kolay, çözüm üretmek zordur. Tenkitlerle yetinmek yerine çözüm için Bilgi, tecrübe ve enerjimizi seferber ederek illerimizde, ilçelerimizde “Bilim Teknoloji İçin Çalışma Grupları”  oluşturarak ülkemize hizmet edebiliriz. Bilgi birikiminiz, emek ve enerjinizle bilim teknoloji meselesini gündeme taşımada, her seviyedeki yönetime, kuruluşa anlatmada, gençlerde ve aydınlarda bilim şuuru oluşturmaya birlikte hizmet etmeyi size teklif ediyoruz. Neyi nasıl yapabileceğimizi her zaman detaylandırabiliriz.

Saygılarımızla. 

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.