Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

11Oca/160

AKP’den atılmak üzere olan Yaşar Yakış’ı dinlerken – M. Tanzer ÜNAL

14_bAKP’den atılmak üzere olan Yaşar Yakış’ı dinlerken - M. Tanzer Ünal

Yaşar Yakış…

Emekli büyükelçi…

AKP’nin kurucu üyesi…

AKP’nin kuruluş dilekçesini ilgili makama sunan kişi…

AKP hükümetlerinin ilk dışişleri bakanı…

Yaşar Yakış’ı önce akşam Aydınlar Ocağı’nın düzenlediği konferansta dinleme fırsatım oldu.

***

Yaşar Yakış’ın söylediklerine geçmeden önce, Aydınlar Ocağı’nın “yürekli davranışı”ndan ve “dik duruşu”ndan söz etmeliyim.

Aydınlar Ocağı, kentimizde bile sayıları binlerle ifade edilen “Sivil Toplum Kuruluşları”ndan biri…

Adına dikkat edin, sivil toplum kuruluşları…

Dernekler… Vakıflar…

Halkın özgürce bir araya geldiği kurumlar…

Görüş ve düşüncelerin; özgürce, yönlendirmesiz dile getirilebildiği yerler…

Yaşar Yakış’ın Aydınlar Ocağı’nda konuşacağı mesajını alınca, kentimizdeki sivil toplum kuruluşları şöyle gözümün önünden geçti.

“Acaba kaç dernek, kaç vakıf Yaşar Yakış’ı konferansa davet etme cesaretini gösterebilir” diye düşündüm.

Öyle ya, Yaşar Yakış “AKP’nin kurucu üyesi” olmasına kurucu üyesi de, doğruları konuşup yazdığı için partisinden aforoz edildi.

Yüksek disiplin kuruluna verildi, bugün yarın AKP ile ilişkisi kesilecek.

Bakın bakalım, son yıllarda kaç sivil toplum kuruluşu, AKP’nin üstünü çizdiği bir ismi konuşmacı olarak toplantısına davet etti?

Haydi, isim vererek sayın!

Var mı?

Yok!

Zorlayarak saymaya kalksanız bile, üç beşi geçmez.

Tamamına yakını sindi.

Görüş bildiremiyor…

Konuşmacı çağıramıyor…

Tanımlarken “sivil” sözcüğü kullanılıyor, ama çoğu “hükümetin arka bahçesi” oldu.

Hükümete bağlılıklarını bildirmek için, belirli bir merkezden aldıkları talimatla, gazetelere çarşaf çarşaf ilanlar veriyorlar.

“Yaşa, var ol” ilanları…

İşte böyle bir ortamda, Aydınlar Ocağı, AKP’nin aforoz ettiği Yaşar Yakış’ı konuşmacı olarak davet etme cesaretini gösterdi, bizler de kendisini dinleme fırsatı bulduk.

Söylemek istediğim şu:

Aydınlar Ocağı, günümüzde gerçek bir “sivil toplum kuruluşu” olarak görev yapıyor.

Kimseden buyruk almadan yoluna devam ediyor.

Bu nedenle başkan Ruhittin Sönmez’in şahsında tüm Aydınlar Ocağı camiasını kutluyorum.

Yaşar Yakış neler söyledi?

Önce şunu belirtmeliyim…

Yaşar Yakış bir saat kadar süren konuşmasında “siyasetçi dili” değil, “diplomat dili” kullandı.

Kendisiyle ve atılmak üzere olduğu partisiyle ilgili soruları cevaplandırırken “ölçü dışına” hiç çıkmadı.

“Kurucusu olduğum partiyi eleştiremem” dedi.

Söylemek istediklerini “diplomasi diliyle” anlattı.

Kırıp dökmeden…

Sivri laflar etmeden…

***

Yaşar Yakış, deneyimli bir diplomat.

Özellikle Ortadoğu konusunda…

Suriye, Mısır ve Suudi Arabistan’da 4’er yıl büyükelçilik yapmış.

Büyükelçi olarak son görev yeri, Avusturya…

Fransızca, İngilizce ve Arapçayı çok iyi biliyor.

Emekli olup, Düzce Akçakoca’da bulunan fındık bahçesindeki kulübesinde yaşamayı hayal ederken kendini siyasetin içinde bulmuş.

AKP’nin kurucuları arasında bulunmayı kendisine Abdullah Gül teklif etmiş.

Yaşar Yakış konuşmasında; Ortadoğu sorununu, Suriye’yi, Kürtlerin durumunu, Suriye uçağının düşürülmesini anlattı.

Sorular sorulara cevap verirken “cemaat” konusundaki görüşünü de açıkladı.

Aldığım notları sizlerle paylaşmak istiyorum.

*Türkiye, Suriye krizinde yumurtaların hepsini aynı sepete koydu. Diplomaside asla yapılmaması gereken bir şeyi yaptı. Esad’ın kısa zamanda düşeceği varsayımıyla hareket etti, Esad düşmeyince zor durumda kaldı. Diğer ülkeler, bu konuda frene basmasını bildi, ama Türkiye ayağını gazdan hiç çekmedi. Böyle olunca da futbol tabiriyle ofsayda düştü.

*Diplomaside, bir konuda aynı düşünmüyoruz diye, bir ülkeyle tüm iletişim kanalları kesilmez. Benim görev yaptığım ülkelerde aramızda hep gerginlik vardı. Ama hiçbir zaman iletişim kanallarımız kapalı değildi. Suriye ile iletişim kanallarımızı kapatmamış olsaydık, daha iyi gelişmeler yaşayabilirdik. Şimdi uluslararası camia farklı düşünüyor, biz farklı düşünüyoruz.

*Geçenlerde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden Suriye’de normalleşme konusunda karar çıktı. 18 ayda anayasa hazırlanacak, seçimler yapılacak, demokrasiye geçilecek. Türkiye, bu süreci etkilemekten mahrum kalabilir. En demokratik seçimde bile Esad’ı istemiyoruz. İstemiyoruz da, ya seçilirse ne olacak? Mısır’da Sisi’yi istemediğimiz duruma düşeceğiz. Şimdi tüm dünya Sisi’yi tanıyor, sadece Türkiye tanımıyor.

*Bir ülkede rejim değişmiş olabilir. İşbaşına gelen kişi, eğer bütün güçleri elinde tutuyorsa, memlekette asayişi sağlamışsa, o kişinin meşruluğunu tanımak zorundasın. Ben seni istemiyorum diyemezsin. Diplomaside böyle bir davranış biçimi olamaz. Şimdi Türkiye Mısır’da seçimle gelmiş Sisi’yi cumhurbaşkanı olarak tanımıyor, cezaevindeki Mursi’yi cumhurbaşkanı diyor. Dünyada sadece Türkiye… Bunlar diplomaside yanlış şeyler.

*Rus uçağının düşürülmesi konusunda Türkiye haklı. Ancak bu gibi durumlarda kâr-zarar hesabının yapılması lazım. Düşürürsem ne kazanırım, düşürmezsem ne kazanırım… Bu yapılmadı, şimdi Rusya ile siyasi ve ekonomik sorunlar yaşıyoruz. Bunlar da gelir geçer, ancak şu anda bu olaydan dolayı en büyük kaybımız, Suriye’deki hareket kabiliyetimizi kaybettik. Daha önce Suriye’ye yaptığımız ufak tefek müdahaleleri dahi yapamıyoruz.

*Dünya üzerine dağılmış toplam 38-42 milyon arasında Kürt olduğu tahmin ediliyor. Bölgemizde Kürtler Türkiye, Suriye, İran ve Irak’ta bulunuyor. Bizim dışımızda diğer üç ülkede Kürtler belirli bir bölgede yaşıyor. Bizde ise dağınık. Her tarafta Kürt var. Kürt-Türk evlilikleri çok fazla. Doğan çocuklar ne? Kürt mü, Türk mü? Kürt işadamları ülkemizin her tarafında çok iyi işler yapıyorlar. Siyasette, hemen hemen her kabinede 3-4 Kürt kökenli bakan var. Bu nedenle ben Türkiye’den kopma olacağını sanmıyorum. Diğer ülkelerden bilmem, ama Türkiye’den kopma olmaz.

Sorular ve cevapları…

Yaşar Yakış’a pek çok soru yöneltildi.

Bunlardan bazıları şöyle:

SORU: “Büyükelçi olarak görev yaptığım ülkelerde zaman zaman Türkiye’deki askeri darbeleri savunmak zorunda kaldım dediniz. Şimdi de AKP’yi anlatırken zorlandığınız durumlar oluyor mu?”

CEVAP: “Ben siyasete Abdullah Gül’ün daveti üzerine girdim. Yola çıkarken büyük ideallerimiz vardı. Yolsuzluklara izin vermeyecektik. Dört dörtlük hukuk devleti olacaktık. Adalet önemliydi… Bunlar beni cezp etmişti. Bunlar için adeta meydan savaşı vermiştim. Yıllar sonra, partimin ana akımı başka bir noktaya gelmişse, ben onlara uyacak değilim. Doğru bulduğum şeyleri söylerim ve yazarım. Ben çizgimdeyim, partim başlangıç felsefesinde değil!”

SORU: “Türkiye’ye dış politikada irtifa kaybettirenlerin, irtifa kaybetmeleri gerekmiyor mu?”

CEVAP: “Kurucusu olduğum partiyi eleştirme durumuna düşmek istemem. Şu kadarını söyleyeyim… 7 Haziran seçimlerinde, toplumun sağduyusu muhalefet partilerine fırsat verdi, ama bunu kullanamadılar.”

SORU: “Cemaatle ilgili gelişmeler konusunda ne diyorsunuz?”

CEVAP: “Cemaat konusu parti tabanını bölmüştür. Yargı süreci tamamlanmadan bu konuda bir şey söylemek doğru değil. Ancak şu kadarını söyleyeyim… Cemaat okulları Türkiye’nin yurt dışındaki gururudur. Ülkemize büyük hizmetler yapmışlardır, yapmaya devam etmektedirler.”

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.