Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

ahsen okyar
9Tem/160

EVLİ ÇİFTLER ZAMANLA BİRBİRLERİNE BENZER Mİ? – Dr. Zülfikar ÖZKAN

zülfikar özkan y doç

EVLİ ÇİFTLER ZAMANLA BİRBİRLERİNE BENZER Mİ? – Dr. Zülfikar ÖZKAN

Araştırmalara göre, uzun süre evli çiftler birbirlerine benzemeye başlarlar. Evlilik süresi uzadıkça benzeme daha da artar. Bunun sebebi, aynı giyim veya saç stillerinin benimsenmesi değildir.
Bu insanlar birbirlerinin yüz ifadelerini o kadar uzun süre boyunca taklit etmişlerdir ki, yüzlerindeki kırışıklıklar zamanla aynı biçimi almaya başlamıştır.

Bu benzemenin sebebi nedir?
Bunun sebebi ayna nöronlardır. Ayna nöronlar, bir insanın veya hayvanın herhangi bir hareketi kendisi yaptığında ve aynı hareketi yapan birini gözlemlediği durumların her ikisinde de ateşlenen ve beyin ön kısmında bulunan beyin hücreleridir.

İki insanın birbirleriyle karşılaştıklarında sağlıklı bir iletişime geçebilmeleri için ikisinin de ayna nöronlarını harekete geçirmesi gerekir.
Bu nöronlar, gözlemci sanki karşısındakinin hareketini kendisi yapıyormuş gibi aktifleşirler. Tıpkı bir ayna gibi davranırlar, isim buradan gelmiştir.
Ayna nöronların harekete geçebilmesi için, kişinin karışsındaki kimseye güvenmesi, onunla duygusal bir bağ kurması gerekiyor. Ayan nöronlar devreye girmezse duygusal alış veriş de olmamış demektir.
Örnek verelim: Kişi gülümseyen veya somurtan birinin fotografına baktığında, kendi yüz kasları da kıpırdamaya başlar. Bu durumda beyinde kısa süreli elektriksel faaliyetler görülür.

11Nis/160

EŞ SEÇİMİNDE ACELECİLİK: HALE ETKİSİ – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN

zülfikar özkan y doçEŞ SEÇİMİNDE ACELECİLİK: HALE ETKİSİ -  Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN 

İnsanların çoğu eş seçerken acele ediyor ve bunun bedelini de sonradan ağır bir şekilde ödüyor.

Bunun en önemli sebebi HALE ETKİSİ (Halo Effect)dir.

Nedir hale etkisi?

Hale Etkisi” (Halo Effect), bir kimsenin bir özelliğinden yola çıkıp, onun diğer özellikleri hakkında genel bir yargıya varmaktır.

KİŞİ YAKIŞIKLI VEYA GÜZEL OLDUMU, KUSURLARI GÖRÜLMÜYOR.

Kurtlar vadisinde eroin kaçakçısı ve katil bir “halo dayı” vardı. Şirin siması ve esprileriden dolayı gözümüze hep masum görünüyordu.

Zeki bir kişiyi, bu iyi özelliğinden dolayı, aynı zamanda çalışkan ve sorumluluk sahibi bir insan olarak görürüz.

Başkalarını algılarken ve yargılarken pek adil davranmıyoruz.

BAZILARININ BİR YANLIŞI BÜTÜN DOĞRULARI GÖTÜRÜRKEN, DİĞERLERİNİN BİR DOĞRUSU BÜTÜN YANLIŞLARI GÖTÜRÜYOR.

Araştırmalara göre, kadınlar bilinç altı düzeyde, uzun boylu erkekleri daha güçlü, saygıdeğer ve güvenilir görüyor!

FİZİKSEL OLARAK ÇEKİCİ BULDUĞUMUZ BİR KİMSEYE BAŞKA OLUMLU ÖZELLİKLERİ DE YÜKLÜYORUZ.

Hele etkisine göre güçlü bir doğru, bir çok yanlışı kapatıyor. Bu bir algısal adaletsizlik. Başka bir ifadeyle yargılama hatası…

Yapılan bir araştırma, sadece vesikalık fotağraflana bakarak, bir insanın başarısının anlaşılabileceğini göstermiştir. Fransa’da öğrenciler, sırf vesikalık fotograflara bakarak, “Bu kişi daha iyi bir lider olur” dediği adayların, % 72 si Fransa parlamentosunda seçimleri kazanan kişilermiş! Günümüzde imaj maker denilen “Kişisel Görünüm danışmanları” bu yüzden önem kazanıyor…

Hale etkisi evliliklerde çok etkili oluyor. İlk bakışta aşık olan pek çok insan, hale etkisinin büyüsü altında evleniyor. Acele verilen bu kararlar ciddi sorunlara sebep oluyor. Hale etkisiyle kurulan evlilikler sonunda boynuz etkisine dönüşüyor.

Bir insanın, sevdiği birinin yaptığı herşeyi şirin görmesi, yani hale etkisi, ilk izlenimden beslenmektedir.

Bu sebeple yeni bir ortama giren kimseler kendilerine çeki düzen vermeli...

Boynuz etkisini daha sonraki yazıda ele alınacaktır.

Kaynaklar: Zülfikar Özkan, Kazandıran Beden Dili, Hayat Yayınları, İstanbul, 2016.
Mümin Sekman, Başarı Bilimi, Alfa yayınları, İstanbul, 2016

6Mar/160

BAKIŞ AÇINIZI DEĞİŞTİRİN, HAYATINIZIN KALİTESİ DEĞİŞSİN! – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN

zülfikar özkan y doçBAKIŞ AÇINIZI DEĞİŞTİRİN, HAYATINIZIN KALİTESİ DEĞİŞSİN! – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN

Bakış açıları, problem çözmede, hastalıkların tedavisinde ve iletişimde önemli rol oynamaktadır.
Olaylara bir den fazla bakış açısıyla bakabilme esneklik ve yeni alternatifler getirir. Bunun tersi de doğrudur. Esnek bir zihin de, sorunlara farklı açılardan yaklaşmamıza yardımcı olur.

Esnek olan kimseler çevreye kolay uyum sağlarlar ve değişimlere karşı dayanıklı olurlar. Çok az stres yaşarlar. Esneklik güçtür.

Esnek zihin yapısı geliştiremeyenler ise, kırılgan olur, yoğun stres altında kalır ve dünya ile ilişkilerine korku hakim olur.

Peki, bakış açımızı nasıl genişletebiliriz?
Bakış açısını genişletmenin en kolay yolu, bağlamı değiştirmektir. Her olayın bağlamını yani yer ve zamanını değiştirerek anlamını değiştirebiliriz. Anlam bağlamsaldır. Anlamın değişmesiyle duygularımız ve davranışlarımız da değişir. Böylece daha çok seçeneğe sahip oluruz. Örnek dört ayaklılar gibi çömelip yürümek bir yönetici için kötü bir davranıştır. Ancak aynı davranış, evde torunuyla oynayan bir dede için iyi bir davranıştır.

Bakış açısını genişletmenin ikinci yolu, sevdiklerimizle yaşadığımız güzel anları aklımızdan çıkarmamak ve bizi rahatsız eden olayları aklımıza getirmemektir. Çünkü tatsız olaylar bakış açımızı daraltır.

Bakış açısını genişletmenin üçüncü yolu, bir olaya takılıp üzülecek yerde, aynı olaya tarafsız bir gözlemcinin gözüyle bakmak ve o gözle yorumlamaktır. Bir kimse attığı adımın, yüzlerce ihtimal içinde sadece biri olduğunu düşünürse "ah keşke" diye yakınır ve pişmanlık duyar mı?

Olaylara dışarıdaki bir gözlemcinin bakış açısıyla ve tarafsız olarak, hiç bir menfaati olmadan bakan kimse, daha çok seçeneğe sahip olur. Olaylara yaklaşan özgür, objektif ve kendini hareketlerden uzak tutan bilim adamları bu pozisyonu kullanırlar.

Yüksek bilinçli insanlar olayları değerlendirirken “Kime Göre?” sorusuyla bakış açısına dikkat çekerler.

Jimm M. Power’in ifadesiyle, “Bir karıncaya göre; arslan, kaplan ve çıngıraklı yılan şefkatli ve iyi huylu hayvandır. Ördekler ve kazlar ise yırtıcı hayvanlardır, her şey sizin görüşünüze bağlıdır.”

Kaynak : Zülfikar Özkan, “AYRILAMAZSINIZ, Ailede Huzurlu Yaşam Önerileri” Hayat Yayınları, İstanbul, 2015.

3Oca/160

HOŞ GELDİN 2016 – Dr. Zülfikar ÖZKAN

zülfikar özkan y doçHOŞ GELDİN 2016 – Dr. Zülfikar ÖZKAN

Bütün dostlarımın, öğrencilerimin ve akrabalarımın yeni yıllarını kutluyorum.

Sevgili dostlarım! Yeni yılda fankındalığınızın artmasını, bilincinizin daha çok gelişmesini, zihinsel ve ruhsal gelişmenizin hızlanmasını diliyorum.

İnşallah, 2016 yılında farkındalık düzeyiniz biraz daha artar….

Bir yerden başka bir yere koşuştururken etrafınızdaki güzelliklerin farkında olmanızı, içinde bulunduğunuz zamana uyum sağlamanızı, anı yaşamanızı, hedeflerinize odaklanırken iç ve dış dünyanızla ilişkilerinizi canlı tutmanızı temenni ediyorum.

2016 yılında sizlere şu hikayeyi hediye ediyorum.

YAPTIKLARINIZIN FARKINA VARIN

Kimya hocası bir deney sırasında öğrencilerine ders vermek amacıyla, “Hiç gözlem yapmıyorsunuz. Ezbere hareket ediyorsunuz. Yaptıklarınızın farkına varmanız ve o farkındalıkla hareket etmelisiniz.” demiş.

Daha sonra masanın üzerinde duran çok kötü kokulu sıvının içine parmağını daldırmış ve ağzına götürmüş. Öğrencilerden de yaptıklarını aynen tekrar etmesini istemiş.

Öğrenciler, isteksiz bir şekilde ama karşı gelmemek için söyleneni yapmışlar.Yapar yapmaz da hepsinin yüzlerinde acı dolu bir ifade belirmiş.

Bunun üzerine öğretmen öğrencilerini anlamlı bir şekilde yeniden uyarmış ve onlara şöyle seslenmiş:

“Bir daha söylüyorum: Gözlem yapmıyorsunuz. Etrafınızda olup bitenlerin farkında olmuyorsunuz. Eğer dikkatli bakmış olsaydınız, ağzıma götürdüğüm parmağın sıvıya batırdığım parmak olmadığını fark ederdiniz...”

Evet içimizde ve dış dünyada olup bitenlerin her an farkında olmalıyız....

Gerçek zenginlik budur....

12Ara/150

ÖDÜLLENDİRİLEN DAVRANIŞ TEKRARLANIR – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN

zülfikar özkan y doçÖDÜLLENDİRİLEN DAVRANIŞ TEKRARLANIR – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN

Acaba hangi davranışların tekrarlanmasını isteriz? Bunun ölçüsü nedir? Hangi davranışlar iyidir?
Leo Tolstoy’un şu sözü, davranışları ayarlama bakımından çok önemlidir:

“Yalnızca bir tek özellik davranışların iyi veya kötü olarak sınıflandırılmasını sağlar. Eğer dünyada ki sevgiyi artırıyorsa, iyidir. Eğer insanları birbirinden ayırıyor ve aralarında düşmanlık oluşmasına sebep oluyorsa, kötüdür.”

Bu ölçüye göre gerek kendimizin ve gerekse başkalarının iyi davranışlarını tespit ettikten sonra, o davranışların tekrarlanması için onları ödüllendirmeliyiz. Çünkü ancak ödüllendirilen davranış tekrarlanır (Zülfikar Özkan, Duygusal İletişim).
Peki ödüllendirme işi nasıl yapılmalı?
Kolay, kim iyi işler yaparsa onu övmeliyiz. Yapılan iyi işleri fark etmeli ve anında övmeliyiz. İnsan yüreğini harekete geçiren en önemli faktör, samimi övgüdür. İnsanlar bize yardım elini uzatmadan biz onların yüreğine dokunmalıyız. Yüreğe dokumanın yolu da güven oluşturmadan geçer( Robin Sharma, Aile Blgeliği).

Güçlü insan, başkalarını azarlayan değil, onları yerine göre öven kimsedir.
Övgü, insanları zayıflıklara odaklanmaktan kurtarır ve güçlülerini geliştirmeye yöneltir.

Övgüyü alışkanlık haline getirenler, zihinlerinin efendisi olmuş kişilerdir. Onlar zihinlerinin efendisi olarak hayatlarının efendisi olmuşlardır. Zihninin efendisi olan, düşündüğü her şeyi kontrol edebilir.

27Eki/150

GÖNÜL ZENGİNLİĞİ NEDİR? – Dr. Zülfikar ÖZKAN

zülfikar özkan y doçGÖNÜL ZENGİNLİĞİ NEDİR? – Dr. Zülfikar ÖZKAN

Gönlü zengin kişi, ekonomik gücünden çok, gönlü tok ve duygu zenginliği için olan kimsedir.

Nereden ve nasıl olursa olsun kazanmaktan başka bir düşüncesi olmayan mal hırsı içindeki kimse, mal zengini olabilir, ama gönlü fakirdir. Gerçek zenginlik, mal zenginliğinden çok, duygu zenginliğidir.

Gönül zenginliği başkalarını kıskanmamaktır. Kendi mutuluğunu, başkalarının fakirliğinde aramamaktır. Fakir kimse, az para kazanan kimse değildir.

Eğer bir kimse çok fazla paraya sahip bile olsa, başkalarının varlığını, başkalarının mutluluğunu, başkalarının zenginliğini kıskanıyorsa onun zenginliğinin hiçbir değeri yoktur. Bir kimsenin tek başına zengin olması bir şey ifade etmez.

Bir topluluğun bütün fertleri zengin olmalı. Daha az kazananlar daha çok kazananlara imrenerek çalışırlarsa herkes zenginliğe doğru gider. Toplumda zenginler çoğalır.

Bize göre günümüzde depresyonun temel sebebi, kişinin manevi açıdan açlığıdır. İnsanı bunalıma sürükleyen fakirlik, işsizlik, hastalık veya yaşlılık değildir. Asıl sebep insanın kendini mutluluğa ulaştıracak yollardan haberdar olmamasıdır. Maddi olarak doyuma ulaştığı zaman mutlu olacağını sanmasıdır. İnsanoğlu tek boyutlu varlık değil ki çok para kazanarak mutlu olabilsin!

Mutsuz adama zengin veya başarılı diyebilir miyiz?

Gayretler zengin olanı fakir düşürmek, yukarıdakini aşağıya çekmek uğrunda harcanırsa, bütün toplum aşağı düşer. Bu duruma toplumda hayat seviyesi yükseleceğine alçalır.

Daima daha iyiye doğru! Toplum halinde daima iyiye doğru!

27Eyl/150

ZİHİN TEMİZLİĞİ VE BAYRAMLAR – Yrd. Doç. Dr.Zülfikar ÖZKAN

zülfikar özkan y doçZİHİN TEMİZLİĞİ VE BAYRAMLAR – Yrd. Doç. Dr.Zülfikar ÖZKAN

Günlük koşturmaca ve aşırı düşünme yüzünden, çoğu zaman hayatın nimetlerini fark edemiyoruz. Bu seseple görmenin, duymanın, tatmanın, koklamanın ve dokunmanın oluşturduğu mutluluk elimizden kayıp gidiyor. Sürekli işleyen ve aşırı düşüncelere dalan zihnimiz bizi huzursuz ediyor.

İçimizde ve dünyada olup bitenleri fark edemiyoruz.

Bu sebeple zihnimizi eğitmek zorundayız. Az bir süre için de olsa, yaşadığımız her anın bilincinde ve farkında olmalıyız.

Zihnimizin aşırı düşünme ve yargılama alışkanlığının ötesine nasıl geçebiliriz?

Çünkü kara kara düşünmek sorunları çözme yeteneğimizi azaltıyor. Çoğu zaman zihin yaşadıklarımızı daha beter hale getiriyor.

Böyle bir farkındalık için bayramlar fırsat olabilir mi?

Eğer kafamızın içinde çok fazla bilgi varsa, işleyen hafızamız (belleğimiz) taşmaya başlar ve strese gireriz. Bu süreçte biz farkında olmadan hayat parmaklarımızın arasından akıp gitmeye başlar. Kendimizi güçsüz hissederiz. Zihnimiz bu durumlarda, bazen durarak, çevremizde olup biteni daha az farkeder hale gelir. Yoğun bilgi ve zihni faaliyet yüzünden yorgun ve ne yapacağımızı bilemez bir hale geliriz.

31Tem/150

HAYATIMIZDAKİ GÜZEL ANLARI AKLIMIZA TEKRAR NASIL GETİREBİLİRİZ? – Yrd. Doç. Dr. Zülfikar ÖZKAN

zülfikar özkan y doçHAYATIMIZDAKİ GÜZEL ANLARI AKLIMIZA TEKRAR NASIL GETİREBİLİRİZ? – Yrd. Doç. Dr. Zülfikar ÖZKAN

Ruh sağlığımızı korumamız, sağlıklı ve mutlu bir ömür sürebilmemiz için, hayatımızdaki mutlu anlara zaman zaman dönmemizde fayda vardır. Özellikle şu günlerde kendi mutlu anlarımızı hatırlamamızın önemi büyüktür.

Bunun çok basit bir yolu vardır. Gülümseme….

Gülümsediğimiz zaman kendimizle ilgili daha güzel anılar aklımıza gelir. Bu konuda çok önemli araştırmalar yapılmıştır.

Clark Üniversitesinda psikolog olan James Laird’ in yaptığı araştırmaya göre, yüz ifadelerimiz bizi güzel hatıralarımıza götürerek ruh halimizi olumlu olarak değiştirebilir. Laird’in öğrencilerle yaptığı araştırmalara göre, öğrenciler gülümserken güzel şeyler hatırlamışlardır. Bunun tersi olduğunda da yani surat asıp kaşlarını çattıkları zaman, akıllarından yaşadıkları kötü şeyleri geçirdiklerini keşfetmiştir.

Laird ile benzeri araştırmalar yürüten Fritz Strack da yüz ifadelerimizin duygusal hayatımızın önemli bir parçası olduğunu ileri sürmüştür. Strack, araştırmaya katılanların ağızlarında bir kalem tutarak gülmeye zorlandıklarında, çizgi filmlerine daha çok tepki verdiğini görmüştür.

14May/150

GÜÇLÜ İNSAN KİMDİR? – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN

  zülfikar özkan y doçGÜÇLÜ İNSAN KİMDİR? - Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN

Hayat bir sınavdır. Bu sınavdan başarılı olarak çıkabilmemiz, öncelikle aklımızı etkili bir şekilde kullanmamıza bağlıdır.

Yüce Tanrı her insanı, kendine özgü bir nitelik taşıyan, orijinal bir varlık olarak yaratmıştır. Her insanın kendine ait üretici (yaratıcı) yetenekleri vardır. Bu yetenekler eğitim yoluyla, keşfedilebilir.

Üstün yetenekler çoğu zaman çok geç keşfedilmemekte, ya da hiç kimse farkına varmamaktadır. Eğitimin görevi bu yeteneklerin keşfedilmesini sağlayarak, kişinin kendini tanımasına yardımcı olmaktır.

Mutluluk, bu yeteneklerin keşfedilmesine ve ortaya çıkmasına bağlıdır. Üreticiliği engellenen insanlar asla mutlu olamazlar.

7Nis/140

BEYNİMİZDEKİ ELEKTRİĞİ DUA EDEREK ETKİLEYEBİLİR MİYİZ? – Yrd. Doç. Dr. Zülfikar Özkan

zülfikar özkan y doçBEYNİMİZDEKİ ELEKTRİĞİ DUA EDEREK ETKİLEYEBİLİR MİYİZ? - Yrd. Doç. Dr. Zülfikar Özkan

Dua, bir kimsenin kendisi veya başkası hakkında bir dileğine bir arzusuna kavuşması için Allah'a yalvarmasıdır. Dua ile kişi insanların iyiliğini ister ve olumlu taraflarına yoğunlaşır. İnsanların kötülüğünü istemek dua değil, bedduadır.

Beddua bir insanın başına kötü olayların gelmesi için yapılan duadır.

Dua, insanın Allah katındaki değerini artırır. “Ey Muhammed, de ki: Duanız olmasa Rabbim size niye değer versin.” (Furkan, 77) ayeti buna işaret etmektedir.

Yüce Allah'ın verdiği nimetlere şükretmek için dua ederiz. Duada zihin hep olumlu duygu ve düşüncelere yönelir.

Dua, yönlendirilmiş beyin dalgasıdır. İnsanlar arası ilişkilerin her ne kadar, dudaktan kulağa doğru geliştiği kabul edilirse de, gerçekte ilişkiler beyinden beyine doğru akar gider. Çoğu zaman bunu hissederiz ve fark ederiz, fakat adlandıramayız. Sezgi, beynin gelen dalgaları önceden algılamasıdır!

4Mar/140

KENDİNİ DEĞERLİ HİSSETME ÇALIŞMASI – Yrd. Doç. Dr. Zülfikar Özkan

zülfikar özkan y doçKENDİNİ DEĞERLİ HİSSETME ÇALIŞMASI - Yrd. Doç. Dr.   Zülfikar Özkan

Kendini değerli hissetme çalışmasına başlarken, gerçekten kendimizin değerini artırma gayreti içerisinde olmalıyız. Bu bizim temel amacımız olmalıdır.

İnsan, Yüce Yaradan tarafından onurlandırılmıştır. Ona en büyük onur verilmiştir. Bu onur, hayatına hükmetme fırsatıdır.  Kişi, hayatın sonsuz kaynaklarını akıllıca kullanma sorumluluğuna sahiptir.  Evrenin en vazgeçilmez kaynağı insandır.

Kendimizi değerli hissedebilmek için işe “kendini kabullenme” çalışmalarıyla başlayabiliriz. Her gün kendimizi reddetme düşüncelerine yer vermeden, bir saat için kendimizi olduğu gibi kabul edebiliriz.  Bu çalışmayı yapabilmek için korku dolu düşüncelerden arınmalıyız. Bencillik, gurur, sürekli kendini haklı görme takıntısı, kıskançlık, kendini suçlama, kendini sürekli eleştirmek, güvensizlik, düşmanlık gibi düşünceler içindeyken kendimizi değerli hissedemeyiz. Bu olumsuz düşünceler korkunun çocuklarıdır. Günde bir saat için bunların yerine olumlu düşüncelere yoğunlaşabiliriz.

Korku bize Tanrı tarafından verilmedi. Korkuyu ve onun çocuklarını biz üretiyoruz. Tanrı bize sevgiyi verdi. Sevginin olduğu yerde korku barınamaz. Tüm yaradılışı, Yaradan’dan ötürü sevmeliyiz. Bu sevgi büyüdükçe kendimizi daha çok değerli hissederiz.